DİLCİLİK ALEMİNDE yabancı sandıgımız birçok kelimelerin esasta türkçe olması mümkün duğu" ileri sürüldü. Fakat bu tez tut- madı. raştırma ve — yakıştırmalar musbet netice vermedi. Bundan vazge- çildi Nıhayet başka kurultaylar da top. kındılar. Bunlar arasında 1942 deki dördüncü ve 1951 deki altıncı kurul- taylar pek hararetli olmuştur. Husu- siyle bu son kurultay olaganustu de olduğundan ve Dil Kurumuna yeni bir cephe ve veçhe tayin ettiğinden müs- tesna bir ehemmiyet arzediyordu. Son adı ile Türk Dil Kurumu hak- kında ileri geri çok şey söylemek imkâna vardır. Fakat objektif düşünü- lürse şu gerçek kabul edilir sanırız: Dil Kurumunun geniş ö leriyle ve aydınlarımızın netıcesınde dılımızde yalnız l tem, y lü merhalesi "özleşme" ve yürümüştür. Türk dili arınma yolunda ilerle- mektedir. Henüz istenir derecede ol- mamakla beraber terım ışlerınde bir düzelme mevc dili ol- mak işi uzerınde kapılar yoklanmakta— dır. "Tarama Der, "Derlemi Der— gisi" gibi eserler, bılhassa Anadol ğızları üzerinde toplamalar, lehçelerle yazılı eski antıların ve yaşıyan lehçe- lerin kelime kaynaklan gösterme cep— besinden ehemmıyetlıdır Osmanlıcı Türkçe ve Türkçe — Osmanlıca sozluk ler, hele Türkçe Sözlük" osmanlıca kelımelerın türkçe karşılıklarını bul- mada, yaşıyan türkçenin kelime ve terimlerini görmede çok hizmet edebilir. hamlesı başlamış il Kurumu, ku— rultaydanberi d ğru benzer. Artık mânâsız bır tasfîyedlık üzerinde ısrar edilmediği kolayca mü- şahede edilebilir. Türkçeyi ıstıklaline kavuşturma baskılardan kurtar az- mi normal şekilde ve itidalle ınkışaf etmektedir. Türkiye türkcesi, kendisi- nin hakkı olan ana mevkidedir. Halk dilinden, diğer lehçelerden zaruret ol- dukça faydalanmak mahzurlu olmadı- ğından, bunlara da, ama muayyen öl- çü içinde, başvurulmaktadır Türk dılının örgüsünü bozmamak Zzarureti ve türkçede kelime üretme ve türet- menin klâsik tıpı gözden ırak tutul- mamaktadır ygusu ve zevkin bir kriteryum oldugu unutulmamakta- ır. Bütün bunlar hayra alâmettir. Yalnız bu mütalâalar, Türk Dil Ku- rumunun kusurları olmadığı, hataya düşmediği mânâsım asla tazammun et- mez. Daha düzeltilecek noktalar hay- son olağanüstü Hulusi'ye kadar uzatmak da kabil- ugün dilimiz artık geniş ve gü- zel ifadeli olmanın doğru yolu üs- tünde gözüküyor. Bilhassa genç sa- ilrerimizin, hikayecilerimizin türk- çeleri, bazan imrenilecek, özenilecek kadar sade, arı ve güzeldir. Yalnız Kurultayda Dili de bunlar lidir. Şimdi Yedinci Dil Kurultayı deyiz. Gönül, Yönetim ve Yürütme Kurullarının daha dıkkatle seçılme— sini, dıl edebiyat ve sanat hayatı a miş ve eser vermiş şahsıyetle— rin bu kurullara deha çok nüfuz et- meleri imkânlarının hazırlanmış olma- sını dilemektedir. Bu ıstege Yedınci Kurultaya başarı ve Kurı hayırlı bır istikbal temen- nisini de eklem liy: ıçın— Bugünkü Pandomima 19 Temmuz pazartesi günü öğle ajansı şu kısa haberi verdi: "Yedin- ci Dil Kurultayı delegeleri bugün Anıt Kabri ziyaret etmişler, saygı duruşunu da bulunmuşlardır. Bu ziyaretten son- ra, delegeler Dil . Tarih ve Coğrafya Fakültesine gelmışler fakat toplantı- nın yapılabilmesi için g ereken nıs p olmadığından Kurultay arı sa- bah toplanmak üzere dagılmıştır Nısap olmadığı için.. ' Bu üç ke- limenin ıçıne sıkışan bazı mühim hâ- diseler o gün Dil - Tarih ve Coğrafya Fakültesinin konferans salonunda ko- ridorlarında cere oplantı günlerdir beklenıyordu C men- suplarının ekseriyeti teşkıl ettıgı Dil Kurum n bu Kurultayında mühim "çatışmalar" olacaktı D P. li unsur- ların Dil Kurumunun — P lıle rin hâkim o dugu n tese Ö- netim Kurulunu ele geçırmek ıçın fa— nazma nisbetle ne yazık ki nesir gev- şektir, — kifayetsizdir. Ama zamanla, alın terile süslenmiş çalışmalarla ve ilmi araştırmalarla yeni imkânların belireceğine, daha başarılı bir dil is- tikbaline doğru yürüdüğümüze inan- mamak için de sebep yoktur. basın ıslah edecek! yeri aliyete geçtıklerı bılınıyordu fakat azınlıkta idiler. C.H.P. li bazı genç elemanların da — yaşları degıl başla- rı — Yönetim Kurulunu yıkmak iste- dikleri söylenenler arasında idi. Kurultayın ilk günü "fiyasko" ile neticelendi. Nisap doldurulamadı. Yö- netim Kuruluna hâkim olan yaşlı C. H.P. li grup — tâbir "karşıtlarının dır — her türlü gayrete ragmen ekse- riyetsiz bir toplantıyı açmağa muvaf- fak olamadı. Halbuki gelen delegelere yüzer lira verilmişti; merki r li- raya rey kazanmağa çalışmıştır rultaydan bir gün evvel Ankara Palasta Esat Mahmut Karakurt (CH. P adayı. Yeni Sabah Muharrırı) ıle Enver Zıya Karal (Prof., C. dayı) uzun uzun konuştular, son te— maslarını yaptılar. Netice: Yönetim Kumlunun arzusuna mâni olmak, her şeyden evvel hesap sormak! Atatürk'- ün parasiyle işliyen Kurumun parala- rının hesabı sorulacaktı. Yönetim Kuruluna hâkim olanlar, ekserıyetın bulunmayacağını bılıyorlar , ylar biliyorlardı. Genel Merkeze iki kişi hâkimdi, daha doğrusu bu iki kişinin birisi idareyi elinde tutuyordu: Agâh Sırrı Levend (Genel Sekreter). Levend ile birlikte Hakkı Tarık Us (Kurumun Başkanı).. Düşündükleri suydu: Ekseriyetsiz bir toplantıda, ekseriyeti kendi lehlerine çevirdikleri ve toplayabildikleri — tak- dirde, raporlar kabul edilir, fikirler ıstedıklerı yöne dogru gıdebılırdı Bu düsürce ile Yönetim Kurulunun bir toplantısında Kurultaydakı retine" bırakılması tezi ileri sürüldü. Enver Ziya Karal itiraz etti, yoklama esasının şart olduğunu ileri sürdü. Hakkı Tarık Us'un, — kendisi göz- lüklüdür — toplantı salonuna baka- AKİS. 24 TEMMUZ 1954