Ss İstikbale ait bir plân tasarlamadan, karşılıklı vaitlerde bulunmağı düşün meden büyük kararımızı vermiş olduk. Daima biribirimize bağlı kalacağız, yalan hayatımıza karışmıyacak, bizi ayıracak kuvvet hayatda mevcut de- ğildir, bu sevgi bütün ömrümüze hük- medecek gibi, eskimiş ve çok defada tatbikine imkân olmiyan sözlerle bu bili düğümü a erd Gönüllerimizi, dudaklarımızın, sesimizin TE olmadan bağladık. nun, benim için dökülen gözyaş- ları ai müzmin dertlerini yok eden bir kudrette idiler sanki... Âfet, içimde engin denizlerin rengi harelenen gözlerini arkadaşının yüzünde ve elle rinde dolaştırarak onu dikkatle dinli- yordu. Nahide susunca yavaş yavaş: — Mademki mesutsun, dedi. Artık fazla birşey düşünmemek lâzım. Arka. ya baş çevirmeden, yaşanan ve bırakı: lanları bir kere daha hatırlamağa lü- zum görmeden bu saadeti devam ettir- melisin yavrum. Sen söylemesen de ne kadar mesut olduğunu anlamak mümr- kün. Yüzünün aydınlığına ruhunun ren- gi vurmuş. Her hâlinde bu saadet bu: ram buram tütüyor. Sesinle, bakışla- rınla, en ince hareketlerinle adeta me: sudum, mesudum diyorsun. Şimdi ben ok iyi görüyor ve anlıyorum ki, sen eski Nahide değilsin. Hırçın, mağ- rur, marazi hassasiyeti yüzünden daima üzgün ve hayal hastası genç kadın ar- tık senin benliğinden sıyrılıp çıkmış. bu yeni varlıktan de. çocuk bakışlı gözlerin, bu ağır düşüncelerin kaldırılması ile aydınlanan alnın ve ürzsüz bir akan su gibi süzülen sesinle eskisinden çok daha iyi ve güzelsin. Sevgi seni de sihri içi- ne almış. Şimdi gözleri üstüne çeki: Şinde bile eskisine nazaran bambaşka bir mâna var. Eskiden mühlik bir ka- dındın, Şimdi nazlı bir çocuk gibisin. 8 ROMAN: Realiteye kiymet veren insanlar için muhakak ki bu ikinci şekil daha iyi. nra konuştular. Hayattan, is- tikbalden, seyahatlerden birçok şey konuştular. gi Âfet bir gece bile kalmadan çıkıp yidecek my istediği, şekilde a- n çırpınıyordu. Nahide biz LE odan yalnız kaldı. Radyo- da tatlı bir müzik vardı. Yine kitar çalınıyordu. Kalbinin en gizli tellerini karıştıran, titreten... bir iniltiyi, bir hıçkırık ve bir hicranlı aşkı andıran kitar sesi odanın havasını sarmıştı. Genç kadının gözlerinden -belki far- kında olmadığı halde - bütün bir mazi parça parça akmağa başladı. Hatıralar!. Bazan bedbahtlık günlerinde biricik teselli olan hatıralar. n mesut dakikaları insana zehir eden meş'um, bulanık hatıralar... Son- ra belki bir filmde gördüğü, yahut ta eskiden bir romanda okuyup ta kendi hayal âleminde şekillendirdiği sahneler gözlerinin önünde canlanmağa başla- dılar. Saçları, gözleri, kaşları simsiyah ve pırıl pırıl esmer bir kadın bir akar su başında şarkı söylüyordu. Bu, bir davet şarkısı idi. Ses perde perde yük- seldikçe güzelleşiyor, yüzünde daima değişen mânalar uçuyordu. Gel, gel diye çağırırken yüreğimin son kuvveti: ni bu tek kelimelere bağlıyor da -rüzr- gürla, ışıkla- ötelere, çok uzaklara yollamak hissini veriyordu. Destilerini doldurup yanı başına ko- yan esmer kadın halâ söylüyor, çağı- riyor ve daima bekliyordu. Önünden sular akıp gidiyor, rüzgâr dalga dalga çekiliyor, ufuklar kararıyor, o halâ söy- lüyordu. Ve sonra belki o gün de gel- ee vefasız için ağlaya ağlaya ku- lübesine dönüyordu. Basık tavanlı, bah- çesi kargalarla çevrilmiş bir toprak odada, ocakta yanan çalı çırpı yığını: na baka baka kendi rüyasına dalan o EA 3 ÇIRPINAN, SULAR MÜKERREM Tir KAMIL SG Çünür Ti esmer genç kadın için de ağlamak ir tiyordu. Kitar, uzaklardan, mesafeleri aşarak hâlâ ruhuna hükmediyor, titre- yen telleri ile beraber sanki genç ka: | dının da ruhu sarsılıyordu. Yüreğinden “ses veren duygular o kadar, yüksek ve o kadar şimdiye kadar tanımadığı şe kilde ruhani idiler ki... Ömrünün he nüz en güzel yılında ona, ölümü te. menni ettirecek bir kudrette varlığını hükümleri altına almışlardı. Sonra bütün bu romantik duygular dağılarak bir tek sahne ruhuna hâkim oldu. Gayet güzel, henüz çocuk sayı: lacak yaşta bir kız kabarık bir duvak yığını ve pırıl pırıl parlayan teller içir de karşısina dikildi. Bu, şimdiye kı dar hiçbir yerde görmediği, asla ti nımadığı bir yüzdü. Kimdi? Bunu kati- iyen bilmiyordu. Yabancı genç kız du. daklarında müstehzi bir gülüş, bakışla" rında sitemli bır ışıkla : “Sizden çok benim hakkımdı. Bana aitti ol, der gibi kendisine bakıyordu. Nahide silkindi. Fakat hayal uzak laşmadı. Başıni radyoya dayamıştı. Ku: laklarında tatlı, derin bir musiki çağ: arken yine o rüyayı görmeğe başla dı. “Bir gün, o da, bu hayalin hasreti ile sarsılmayıcak, madim olmıyacak mı? ,, Bu ses nerden, kimden geliyor du? “ Aşkının durulduğu günlerde esef duymiyacak, , belki de sizden yüz ç& virmiyecek m “Onun yaşama hnk- ve iyi sizden çok değil mi?, Nahide radyoyu kapadı. Sanki içi- nin derin yarasına el uzatan kuvvet onda imiş gibi elemle, kinle ona bak tı. Sonra şiddetle ayağa kalktı. Odada bir aşağı, bir yukarı dolaşmağa baş ladı. Günlerdenberi süküne kavuştu. ğunu sandığı varlığında yime fırtınalar | belirmişti. Yine mantık adlı zalim kuv* vet harekete geçmiş, mesudum diy* çırpındığı bu en güzel, en hisli daki- kalarda hayat yolunu karartmağa kalk. mıştı. Kendi kendine : « Kimsin Nahi- de? diye soruyordu. Nesin ? Arkanda