yanıyor, ber çır. nde tik görüyo” bu an ki bir gü: eni şa captan|. ezmi!, zatırıdas iz işte... lan bir rlediğim çe fani lediğim derin huzuru düşündüm. manda, birbirine zıt hislerle karışan ruhu bir kere daha kafamı şa- şarttı. Uzun zamandanberi birbirimizi gör* Birbirimizin bacağını çekiyor, çocukluk günlerinden kalan alışkanlıkla birbirimi- zin başını köpükler altına sokmağa çalışıyorduk. Bu didinme cümlelerimi- zi parçalıyor, soracağımızı unutturuyor” du, Selâmeti kıyıya çıkmakta bularak Fenerbahçe kayaları üstünde yerleştik. ine ayrı ayrı o bakıyordum. Gençliğin, canlılığın neşenin şahıslan* dırdığı muhlüklar. Işığa havaya, sulara çılınca güzelliklerinden hiç bir şey kaybetmiyorlar... nları görmiyeli iki uzun yıl var.. İçlerinden yalnız Nesrin değişmemiş... Flep ayni solgun yü Ayni ıslak gözler.. We ayni tevekkülle kıvrılmış dudaklar. Selma daha güzelleşmiş saçlarının tus waletini değiştirdiği için yüzü büsbü- tün incelmiş: ermi hep o çocuk Nermin . i, dudakları, yüzü gülüyor... Ve hepimizin ablası olan Mebahat güneş” lenmek için sandalda kaldı.. Vakit va- kit başını kaldırarak aklına gelen bir suali soruyor... onuşmamızın hemen yarısını Sel manın neşeli maceraları teşkil edi- yor... ler mevsim başka bir muvaffa- kiyetle dolu... Hepimizin bir anlık sessizliğinden istifade eden Nermin çocuk çocuk bağırdı ! — “Hep unutuyorum Selma). Bi- ze İzmirdeki maceranı hiç anlatmadın. Hem burdakiler gibi ufacık bir eğlen- ce değilmiş bu...» Selmanın yüzü birdenbire soldu... Kaşları ince kavislerle saçlarının kü” melendiği beyaz alnına doğru yükseldi.. Ünun bu sarsılışı tecessüsümüzü kö rükledi, Nesrin ince sesile: — Bunu bana bile söylemedin Sel: mal, Diye mırıldandı. O kendini topla mak istiyor gibi sessizdi. Birden ba- şını çevirdi gözlerinde karar vermiş insanların kat'i parıltısı vardı. İlazin bir sesle : — Peki dedi. Madem ki istiyorsu- nuz anlatayım. Bu, hayatımın düşün: mek hatırlamak karıştırmak istemedi» im bir yaprağıdır. Çünkü gö başka bir insanla beraber paylaşmam” dı. İçime gömdüğüm bu hatıradan bir parçasını tesadüfen İzmirden gelen bir yabancı Nermine fıslamış. Fakat mahis yeti nedir.. Beri günlerce hayattan bezdiren, hattâ göz yaşı döktüren bu vak'a hangi sebeple kimsenin anlama» dığı bir şekilde sona ermiştir. Solan yüzünü Nerminin artık gül» meyen yiizüne çevirmişti:. Ben şaşıyor- dum.. Demin ki çılgın kız, yıllarca 1s* tırap çekmiş bir kadın gibi durulmuş, şinmişti.. Dudaklarında, büyük kalp» Ji kadınların, kendini sevdiği insanlar için feda eden müşvik ferağatli gülüşü vardı: — Değil mi küçük Nermin... Bunu merak ediyorsun |, «Biz ses çıkarmadan dinliyorduk. Gözlerim Nesrine ilişti. nun mavi menevişli gözlerinin ıslak parıltısı bana kalınlaşmış gibi geldi. Neden bilmem, yavaşça çıplâk dizle- rindeki küçük elini tuttum. Kaşlarını kaldırarak endişe ile gölgelenen gözle rime baktı.. Ben bu gözlerdeki iztira- bın yıllardankeri değişmeden yaşadığı- nı görüyordum. Bu istırabı Selmanın solgun yüzü tekrar canlandırmış gibiys di. Bu neydi.. Nasıl bir gönül derdiy» di.. Bunu Nesrine biç sormamıştım-.. Selmanın sesi beni üzüntülü düşünce- İerimden ayırdı... Nesrinin elini bırak- madan dinledim: — “İzmire halama gittiğim kış. O gece ahbaplarına benim şerefime bir toplantı vermişti. Ben giyindikten son- ra aşağı indim:. Salona girdiğim zaman salonun köşesinde dekolte giyinmiş bir büyük hanıma, bir şeyler anlatan genç bir adam gözlerimi çekti. İçimin gas rip bir heyecanla çırpındığını duydum.. Kolunda yürüdüğüm halam, elimin tif- reyişinden, gözlerimin takılı kaldığı noktanın tesirini anladı. Dudaklarında müstehzi bir gülüşle kulağıma fısladı : — Seni bunun için buraya çağır- Kibar, güzel, zengin ve ince bir çocuk.s..w Halama ve kendi kendime kızarak Salona doğru yürüdüm... Bu benim ilk aczim, ilk sarsılışım oldu... Tanış- tık, geniş görüşlü, fevkalâde güzel ko nuşan kibar bir adamdı... Ona o kadar çabuk bağlandım ki... O bunun far. kındamıydi bilmem... Bir çok macera» İarını anlattıkları bu güzel adam hiçte çapkına benzemiyordu. Benimle bir arkadaş gibi, hattâ güçük bir kız kar- deş gibi konuşuyordu. Yalnız iki defa kıvılcımlandığını gördüm, Bir akşam, denizden konuşuyorduk... Ben coşmuş eğlencelerimizi anlatıyor- dum. Bir aralık.. Biz kızdığımız darıl- muş ve gözleri garip bir ateşle kıvıl- cımlanmıştı... Birden sevindim... Bu, ben konuşurken vöcüde gelen bir he- yecan coşkunluğu gibi geldi bana... De beni seviyordu. Yüzümden, dw- daklarımın gülüşünden düşündüğümü anladı. Bunu değiştirmek istiyor gibi! — Bende öyle içli bir hatıra can- landırdın ki yavrum, dedi... İma dalgın dalgın Modaya doğru baktı. Ben gayri ihtiyari Nesrine dön» düm. Çünkü elim bir mengenede gibi sıkılıyordu... Ona baktığımı görünce gülmeğe çalıştı... Selma yine anlatı» yordu : — “Günler geçti. Ben onu deli gibi seviyordum.. Halama her şeyi söy- edim. Ve halam benim haberim olma» unla konuşmuş, Fakat © bunu nezaketle reddetmiş. Çünkü başkasını seviyor muş İzmirden ayrılacağım günü biç unut- mam, Beni selâmetlemeğe gelmişti, Eli- mi sıkarken: — Beni affet Selma dedi. Bundan öç yıl evvel, hodgâmlığım yüzünden çok sevdiğim bir insan; beni, sizin cezanıza çarptırdı. « dalgalara gömdü *. nu kaybettikten sonra başlıyan ıstırabım biç susmadı. Gururunu öyle kırmış, isini öyle sarsmıştım ki, beni af etmesini söyliyemezdim. — Ziyanı yok Reşad bey, dedim. Sizi affettim!., » elma yine daldı. Elimi sıkan par makların titreyerek gevşediğini his- settim. Başımı döndürdüğüm zaman Nesrin kendini dalgalara atmıştı. Sel- ma da arkasından «© Haydi çocuklar * diye atladı. Ve hepimiz de garip bir üzüntü ile kayığa doğru yüzdük. illiğimiz zaman, Nesrinin gözleri kırmızı idi, Hepimizin önünden sanda- la doğru yüzerken ağlamışa benziyordu. Soran bakışlarıma dalgın dalgın da» larak, niçin olduğunu anlıyamadığım bir huzurla; esud z dedi. Onu iki yıl sonra yine gör“ Bak dedi. Dalgalara gömdüğüm sevgiliyi, dalgalar diriliti. Selmanin anlattığı mühendis bu,. kocam. İkizler Serisinin En Güzeli: Türk İkizleri Yazan : CAHİT UÇUK Salıldığı yer: Ankara Çocuk Esir- geme Kurumu Genel Merkezi