15 Haziran 1939 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 21

15 Haziran 1939 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Bugün ders yok hocam... — Niçin kızım — Artık ders almıyacağım.. İhtiyar boca, göğsünün üstüne bir bıçak saplanmış gibi nefes almadan durmuştu. Demek, ayda on lira kaybe decekti. Altı ay içinde elinden kaçan ikinci dersiydi bu... — Nişanlanıyorum hocam... vleneme. adar yük, ginmişler, 18 kadı; al Zehra, hocasının yüzündeki acıyı görmeden kendi sandetine gömülmüş gibi sözünde devam ediyordu : — Feridle nişanlanıyorum... hani, İon beş gün evvel ders odasına ağabe- yimle beraber gelen genç... ok iyi kızım... o halde ben gi- deyim artık... Zehra birdenbire durdu. Bunca se- nelik hocasının neden böyle bir saniye içinde yabancılaştığını anlamıştı; fakat onun sesindeki heyecandan mütes$sir * oldu: — Niçin hocam? Annem sizi gör- mek istiyordu. Bundan sonra Nemide- ye ders vermenizi rica edecekti. Hem ona haftada üç defa geleceksiniz. . haberiniz olsun... Hatice hanımın göğsünün üzerinde- ki ağırlık birdenbire hafifledi. Öyle ya, Nermin mişanlandıktan sonra Zehraya deri vermemiş miydi? Şimdi Nemide... “© hem ayda on lira yerineon beş liralık kazanç... Genç kız, bir gün içinde büyümüş, hocasile arkadaş olmuş gibi serbest hir tavurla Hatice hanıma yaklaştı, sa” âdetin getirdiği masum bir hodbinlikle konuşmağa başladı: — Çok mesudum.. onu öyle sevi- yorum ki bilseniz hocanım; fakat sizin tebessüm ir gibi bütün ömrünü yalnız geçirmiş ve sevmek nedir bilmemiş olan bir kadın, şıkarmsğı benim bu saadetimin büyüklüğünü an: . liyamaz. utmuşum; Hatice hanım ayda on lir gelirini kaybetmemiş olmaktan maddi ve hay” ibetli er vani bir sevinç içindeydi. Birdenbire ydınlıl ev hocalığını ve karşısındaki genç kızın :e hanım kendisini anlıyamıyacağını aklına bile bsnzeyen getirmeden, ömründe ilk defa olarak duyarak ağzından şu itiraf döküldü: at sonra, — Sen etten kemikten bir insanı kendi ka seviyorsun, bense bütün ömrümde bir aşına © hayali sevdim, hakkın var, senin saa” » süreceği detinin büyüklüğünü ben anlıyamadım; benzeyen fakat sende beni anlıyamazsın Zebra... endisine: Genç kız bir saniye durarak hayal- sun, bana lerden, sevgiden bahseden bu ihtiyar . başımı ve çökmüş kadına baktı. Gülmemek şimdi dü için kendisini güç zabtediyordu. Niha- yet dayanamıyarak annesini çağırmak ün masa bahanesiyle dışarı fırladı. yaparken Hatice hanım, Zehranın halindeki ile yerin değişikliği anlamış mıydı? Belki evet, belkide hayır... o, şimdi ayda beş lira fazla kazancın kendisine temin edece- ği maddi rahatlığı bile düşünecek hal- de değildi. Birdenbire eskilere, çok eskilere gitmişti : Kırmızı kadife perdeli bir oda... pencerenin yanındaki küçücük bir ma- sanın iki tarafında güzel ve sıhhatli bir kız - kendisi - birde cılız, zayıf çocuk. — Yazını yazsana Halük!.. nereye bakıyorsun öyle? Şimdi bahçeyi sey” retmenin sırası mı? — Ağabeyime bakıyorum efendim. Beni çağrıyor da... müsaade ederseniz gidip ne istediğini sorayım. — Git, ama çabuk gel; sonra da- rılırım. Fakat beş dakika sonra Halükun yerine odaya sarışın bir delikanlı gel- mişti; bu Halükun ağabeysiydi. — Ne kadar zamandır sizinle ko- nuşmak istiyordum; bu gün evde kimse yok; bunu fırsat bilerek geldim. Halük bahçede... korkmayımır... Zavallı genç öyle, öyle titriyordu ki, kırk sene sonra halâ Hatice hoca © nun ba heyecanını kalbinde duyuyordu imdi. — Çabuk dışarı çıkınız; anneniz ge“ lirse ne der? — Hiçbir şey demez Hatice, seni seviyorum., seninle evleneceğimi ona da söylerim. İşte bu ateşli sözlerle başlıyan ma- cera, birkaç ay, gizliden gizliye yalnız cılız ve hasta Halükun yardımiyle de- vam etmiş ve sonra bir gün, hanıme” fendinin evhamları ve kuşkuları yü- zünden sona ermişti. Hanımefendi aca” ba bu yüzden mi Hatice hocanın eve gelmesini mennetmişti? Bunu kimse bilemiyordu. Ayrıldıktan sonra İlhamiden bir tek mektup almıştı... O mektup senelerce genç kızlık hulyalarını doldurmuş ve her geçen gün, bu kısa i şk macerasını bir hayal bulutu arkasına gömmüştü. Haticenin evlenmemesine en büyük sebep, işte bu kısa süren tatlı sevgiydi. Ondan sonra ne güzel hülyalar kurmuş, kapalı gözkapakları arkasın” da ne tatlı bir ömür sürmüştü, Onun kırk senelik hülyasını, Zehra gibi ba” sit bir kızın anlamasına imkân var mıydı? — Nemideye ders (o okutacağınızı Zehra size söyledi mi hocanım — Evet hamımefendi... ne günleri geldiğimi istiyorsunuz ? — Cumartesi... pazartesi... çarşan- ba .. saat dörtte... — Peki efendim... Nemideyi gön- deriniz; hemen bugün dere başlıyalım. > LI Hatice hocanım Beyazıtta trama- yaydan indiği zaman cnmilerde yatsı ezanı okunuyordu. İhtiyar kadın uzun saplı şemsiyesine dayanarak ağır adım. Cenubun İncisi URFA — Başı 71 inci sayfada — tan büstleri parka hususi bir zinet, ve ihtişam bahşetmiş. Ana cadde mükemmel. Güzel ve asri inşaattan olan mahfel binasına gi” den yol bulvar haline getirilmiş ve as» falt döşenmiş. Hükümet konağı, örnek ev ve hususi inşaat methali en güzel şekilde süslemiş, Bu cadde üzerinde yük bir mektep binası, orta kısmında muazzam bir köprü kuruluyor. Hâkim tepeyi muntazam hastane binaları ve şehitler âbidesi işgal etmiş. Aşağıya doğru yürüyünce önünüze çıkan Şehir kazinosunun haşmet ve güzelliği önün- de gayri ihtiyari duraklıyorsunuz. Bu kısımda da resmi, hususi irçok bina lar ve çok aşağılara kadar uzayıp giden bir çarşı. Fenni mezbaba, kasap çarşısı, elek» irik fabrikası, dispanserlar faaliyette... i mezarlık ve içme su tesisatı nis hayet bulmak üzere. Buradan aşağıya iniyorum. Eski pazar ve çarşı yerlerin» de bariz bir intizam var. Pis su mec- ralarının üzerleri kapatılmış. Çarşıları ve yolları açma ve genişletmeğe devam ediliyor. Cümhuriyetin yapıcı eli Ur. fanın eşsiz zinetlerinden olan Aynı Ze lihaya da uzanmış. Haritası yapılan şehrin imar plânı müteahhide verilmiş. İkmaline intizas ren arka sokaklarda faaliyet gösterile- « İçtimai hayat seri bir tekâmüle mazbar olmuş. Üç matbaa çalışıyor ve iki gazete çıkıyor. Muhtelif vesilelerle tertip olunan toplantılar bir evvelkin- den daima daha üstün rağbet görüyor, Mektepler hınçahınç dolu. Maarif sas hasında liseye karşı büyük ihtiyaç du- yuluyor. Urfalılardan dinledim : Ayni fas liyete birçok kaza merkezlerinde de te- sadüf etmek künmüş. Köycülük işleri büyük bir ehemmiyetle ele alın- IŞ. İdare cihazımızın cidden en müm- taz ve kıymetli erkânından birisi olan sayın Urfa valisi Bay Kâzım Demireri, elde ettiği bu yüksek muvaffakiyet dos layısıyle tebrik eylemeği bir meslek bor» cu telâkki ederim. larla Aksaraya doğru yürümeğe başla” dı. Çamurlu ve kaypakyollarda her sani- ye sendeliyor, sert ve soğuk rüzgâr buruşuk yanaklarını yakıyordu; fakat dalgın dalgın yürüyerek evine geldi ve cebinden anahtarını çıkararak kapıyı açtı. Taşlıkta onu tekir kedi bekliyordu. 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: