ice rüzgü ; duvarla ide soğül kşam kalı: Ceviz yap” narak inen n ışıkları. genç kadının yüzünde oynu- yor, alnında dudaklarında karışık Şe- kii ai işliyordu. Esin, gözkapakla- inin aralığından dallarda titreşen bu ışık- re yerlere serilen gölgelere bakarak ni anan çalışt ok sıkılıyordu. Kocasım yer oİladiği için üzgündü. D yokken ağı, durgun bağ e akşama doğru çıkan deli rüzgârı ve ter içinde Sn işçileti büsbütün Gekilmez “buluyor Di serilen çeşit çeşit üzüme yine * hergünkü gibi başını çevirdi. Yakıninde- © ki masadan bir kitap çekerek yattığı yer- ile okumağa koyuldu. ii uzun ve içli bir şk hikâyesi idi. 5 Dale yaşa- an kadın; Sevgisi, e , İerağalı ve ” ömrünün katlanılmaz lensler yle sanki © benliğine sokuluyor; kendisiyle beraber sevmek, beraber ağlamak ve beraber öl- ek isteğini yaratıyordu. Esin o kadar dalmıştı ki, suların bile karardığını ancak kocasının sesile seçe- bildi. ii — Nasılsın sevgili ? Sıkıldım mı? — Hayir. Hep okudum. — Gezdin mi? Aklıma gelmedi. u gece yzun bir mehtap gezinti- j si yaparız öyleyse. Yemekte genç Kadın yine iştahsız gö- ründü. Kocasının hatırı için geldiği bu yerler onu boğuyor; içinde deniz hasreti Gözlerini her örtü- 1 ve. vücu- i sandalda irin pilini 1 ile €- nerek, bazan da incecik kumlar içinde u- zanırken ayaklarını e e dalga- larla şakalaşarak vakil & ordu. 3 Hislerini kocasına elite etmemeğe çü ii. şıyordu. Çünkü onun bütün bir yıl işle bunalan kafasının dinlenmesi, biraz da a ile işlerinin yoluna girmesi için li bir müddet kalması zaruri idi. Gec b“ Karlıpımar bağlarına bütün heyecan yle âşık bir ay doğdu. Gündüz ölüleşen kü- fükler arasında içini çeken üzümler ken- dilerini bu ışık seline bıraktılar. Yaprak- larda gizli bir aşkın titreyişi sezildi ve u- > zaklarda kalan Gediz'in tatlı sesi sanki ay- İ sığının bir parçasını takılarak buralara kadar gelir gibi oldu. Genç adam kolunu karisinin beline do- © lamış, âdeta kucağında taşır gibi bağ vol- — larından geçiyordu. Bazan gölgeleri tozlu i yola düşüyor; bazan bir kurbağa önlerin- i den sıçrıyor, bazan zümrüt gözlerile ken- > dilerine gülen bir salkım üzüm kızıl bir : dudağın, pırıltılı beyaz dişlerin hesretini rl çeker görünüyordu. b 8 Şahap a m saadetten, Ö- 05 lünceye kad lunu şaşırmıyacak bir © kalbin bağlan bahsediyordu. Esin sevdiği sesin, heyecan veren ürpertilerile gözlerini yumuyor; hep dinlemek, aşkın düştüğü sarhoşluktan ayılmamak Kendi bağlarından çok uzak- se istiyordu. laşmışlardı Kulelerin çoğunda ışık sönmüştü. Bağ- cılar günün yorgunluğunu dinlendirmek için şüphesiz ki derin bir uyku icinde idiler Gecenin uyuyan göğsü içinde iniltiyi andıran bir keman sesi ile oldukları yer- de durdular. Bu ses, tam bir hicran ila- desiydi. Bazan coşuyor, bir çığlık gibi yükse- yor; bazan bir şikâyet iniltisi ile söner gibi oluyordu. Esin, yol kıyısını kaplıyan otların üstüne oturdu. Dile gelen bir gö- nül ıstırabını çok andıran bu sesleri, göz- lerinde yaşlarla dinledi. Kocası, biraz ro- mantik olar karısını SOME günde- lik hay a alâkalandırmak için nehtap ve keman sesi. Sana Kanaliyanıcağı ninnisini hatırlattı ga- liba sevgili, Genç kadın Bi ir e )nu, bu gün. VE ki etlik ve kisac Hep aşkı ve ar- dından gelen astra düğiidirdü Şehap. Keman sustuktarı sonra gecenin çok geç saatinde kuleye döndüler, > aşk rüyasından uya- Ertesi günü Esin, kemanı çalanın kim olduğunu öğrendi. Bu, garip bir aşk hi- kâyesi idi. Kaynanasından dinledi: «Bir zamanlar o kulede çok güzel bir kadınla iyi bir adam olan kocası pek mesut yaşıyorlardı. Her yaz bağa gelirler, üzümler kalktıktan 'sonra dönerlerdi. Ka- dın çök okumuştu. İnce düşünür, güzel Geceninin uyuyan göğsü içinde inilliyi andıran konuşur, iyi giyinir ve çok güzel pi- yandı hi Kocasımı çok seviyordu. Ko- cası da ol e bağlı idi. Birgün bu kadar sevişen ve bu kadar iyi anlaşan bu karı kocanın hayatını bir kasırga ali- üst elti. Kadın, kocasını bağ kütüleri &- rasında bir işçi kızla görmüştü. Kız çok genç ve gürbüzdü. Bağ kızı olduğu için olacak üzüm renkli gözleri ve öğle gü- neşi sarılığında saçları vardı. Dudakları ateş gibi kızıldı. İncecik beli, genç göğ- sü birçok delikanlının aklım başından alıyordu. Bu genç kızı elde eimek.. onun gönlüne ip olmak.. etmek kö emelleriydi. 0 hiç vaıdlara veitlere kapılmıyor; hayatını kız- gın güneşin altında bu bağlara çalışmakla kazanıyordu... ŞE e ri Genç kızın taravetinin, yakıcı gözle- rinin, sıcak kanının cazibesine tutulan bağ sahibi, artık sık sık onun çalıştığı yerlerde dolaşıyor; kızı elde elmek için her çareye başvuruyordu. İyi bir mevki sahibi olan adam, o kadar sevdiği kari- sının üstüne güzel de olsa bir işçi kıza nasıl dokunabildi, şaşılacak şey. E, gö- nül bu — Karısı bu çirkin sahneyi görünce ne yaptı? — Ne yapacak, Başını çevirip dön- müş. Gidiş, o gidiş. Bir dahada dönme- di. — Erkek işçi kızla evlendi mi? — Evlenir mi canım? Tabii işi örtbas ettiler. Para, halır o sıralarda her zorluğu yenerdi. “Kemanı çalan kim? — İşte her yaz bilmem Tangi gece erkek bağa “gelir, karısının kilitli “ tuttuğu odasına girerek piyanonun üstünde du- ran bu kemanı lir, saatlerce çalarmış. Çaldığı parçanın adı o < Karlıpınar »* miş. Arkadaşlarından biri bağlarında misa- sıralarda bu hğvayı yapmış. Karlipınar bağlarını çok sev- diği için karı koca bu parçayı sık sık be- raber çalarlarmış.Erkeğin yılda bir defa ba- ğa döndüğü bu geceye bazıları evlendik- leri, bazıları da e gece diyorlar. Dadısı, karısını kaybettikten sonra çok tasalı bir ömür süren küçük beyinin hâ- lâ onu sevdiğini, bekledi rece bu sese dönüp geleceğini umduğunu söyli- yormuş.” ycası, konuşmalarının sonuna yet in asabiyetle yerinden fırlıyarak: Ko mişti, Geçmiş ola, dedi. Dönecek kadın hiç gitmezdi. Genç adam da: — Seven erkek te elinden kaçırmak hatasına düşmezdi sevgili! diye karısının arkasından yürüdü. gi