Niçin kaşlarınızı çattınız ? Niçin böyle sarardınız ? O okadar iyi, okadar temiz bir a damdır ki... — Onu fena bulduğum için değil Özden. Fakat sevgi denen şeye iran- madığım ve bu şeyi hayatımdan uzak tutmağa mahküm bir kadın olduğum içim.. — Bu gönül düğümü üzerinde fazla duracak vaktimiz yok, lâkin size yal- varıyorum, Hiç olmazsa bu akşam bir- kaç saat onu yalnız bırakmayın. Ar- kamdan çok üzülecek. Belki sokak- larda başıboş bir rüzgâr gibi dolaşacak, pek perişan olacak. Bırakmayın onu ne olursunuz, gözüm arkada çıkmıyayım bu yollara,. inanın ki onu düşündükçe saadetim içime sinmiyecek. Berrin,jbu Aİ bakışlardaki gö- nül temizliğine ve bu sesteki çocuk sadeliğine acıyarak: — Sen üzülme küçüğüm, dedi. Bü- yükler kendilerini oyalamağı, avutmağı bilirler. Ömrünün en güzel, en heye- canlı günleri içindesin. Başını arkaya çevirmeden, geriye kalanları biran bile düşünmeden ileriye atıl, artık için hayat, Yamanın sevgisi ve onun açacağı yuva arkasinda başlamıştır. — Bayan Berrin, yalvarırım size, onu anlamağa çalışın, onu bugün yalnız bırakmayın. O, gönlünü şurda burda avutacak yaratılışta bir adam değildir. Ah bilseniz ki, o da zaman zaman be- nim gibi içli bir çocuktur. — temiz bir dost duygusu ile ikinize de bağlıyım Özden. Üzülme yav: rucuğum. Ağabeyini bu gün yalnız bı- rakmıyacağım Genç kız Berrinin boynuna atıldı, üzerinde toplanan bakışların manâ- larına aldırış etmeden öptü, öptü ve alarım içine akıtarak: — Annem Fu dünyadan göçerken gözleri açık gitmiş. Hep beni, saadetimi düşünmüş.. hayatın çarpışma dolu yol- larında sendeletmeden, incitmeden Fuat yetiştirdi beni, o benim babam, ağa- beyim, herşeyimdi Bayan Berrin. On- dan ayrılırken gözlerim arkada kalı- yordu. Halbuki vadiniz, şenliğimi iade etti bana. Teşekkür ederim Bayan Ber- rin. Berrin ablam benim. Can Berrin abla!.. e man, karısını kompartmana yer- İeştirdikten sonra pencere başında sev- diklerine gülümsiyen genç kadının ar- kasına geçti. Boyu ondan yüksek olduğu için sarışın bukleli başın üstünde oda dostlarını selâmlıyabili m Trenin aldim ile ileri atılışı Biranda, zdenin "bukleleri, elinde uçan mendille beraber rüzgâra karıştı ve gözlerden silindi gitti. 18 Fuat dostlarını, arkadaşlarını uğur- ladıktan sonra Bayan Berrine baktı Öyle bir bakışla ki.. genç kadın içindeki gizli bir telin titrediğini anlamakta gecikmedi. Hiç konuşmuyorlard Yavaş yavaş Sirkecinin iki sıralı kaldırımlarından akıp giden kalabalığa karıştılar. Nereye gidiyorlardı ? Niçin beraberlerdi ? Ne yapacaklardı ve ne konuşacaklardı ? İkiside bunu düşün- müyor, durmadan yürüyorlardı.. Berrin, son dakikada Özdenin içine döktüğü sırrın ateşi ile şaşkındı. Fuat sevdiği kadının yakınında yü- rümekten duyduğu heyecan içinde sen- deliyord Z zaman, büyük bir hızla ken- dilerinden uzaklaşan küçük sarışını dü- şünüyorlar; onun cıvıldayan sesini, dal- dan dala atlayan kuşlar gibi değişik şeyler konuşmasını özlüyor ve onu kuvvetle yanlarında ariyorlardı. nlerinden, güzel bir delikanlının koluna dayanarak yürüyen genç bir kiz geçti. Fuat hafif bir sesle : — Özdencik... dedi. Artık gitti. Ve daima da gidecek. Şimdi benden oka- dar çok uzaklarda ki,, Aramizda her zaman için dağlar, denizler olacak. lar denizler pek kolay aşılır Bay Fuat. Yeter ki insani ayıran bir kara toprak yığını olmasın. — Doğru. Fakat ne olsa, nasıl olsa ayrılık acı. Yalnız olsaydım belki kar- makarışık sokaklara dala çıka yürüye- cek, bir yerlere gidecektim Belki gün- lerce, gecelerce bir taş üstünde, bir duvar dibinde, yahut bir deniz kıyısın- da hep onu bekliyecektim Bunu söyler söylemez “halâ yürüdük. lerini ve bu perişanlığı a genç ka- dını da Siler düşündü made ederseniz bir taksi çe- virsyim, — Nasıl isterseniz.. Fuat bir çocuk sevinciyle Berrinin yüzüne baktı. Hiç birşey düşünmeden ağırbaşlılığına hiç te uymıyan bir yu- muşaklıkla : —Beni bu gün yalnız bırakmıyacak- sınız değil mi? Diye yavaşça sordu. — Madamki Özden böyle istedi. Tabii değil mi ? — Özden mi böyle istedi ? Özden size birşey mi söyledi — Sizin kendisini geçirdikten sonra üzüleceğinizi, arkadaşlarınızın neşeleri- ne uyarak oyalanamıyacağınızı ileri sürerek ağabeyimi bu gün yalnız bırak- mayınız, dedi. — Zavallı küçüğüm benim. Beni ne kadar da düşünür. — Sizin de onu düşündüğünüz gibi! — Evet, bu doğrudur. Yıllarca on" dan başka düşünecek, koruyacak, bağ- rima basacak kimsem ;yoktu Bayân Ber- rin. Biz, yalnızlığın det kulüt vetle bağladığı iki kalbi Berrinin söibebellerinda ince bj yüz, iki çok koyu siyah göz canlapıı Saçları nl pırıl, elleri kelebek kayi dı gibi zarif ve sesi bir içli yürek gil derin olan biri... Hayalinde çaktı, si, ' dü, Nesrincik.. Zavallı küçük kadın w ISTIRANCA ETEKLERİnde yıkılı yuvanın ezip çiğnediği sevgili Meari, 5 Berrin okadar sarardı ki, Fuat çevirdi İleri otomobile binmesine yardım eteği Kası, mecbur oldu. — Ne oldunuz Bayan Berrin, başl çe nız mı döndü? — Hayır, başım dönmedi. Sözleri Wiel niz bana genç bir ara hatırlattı, İçin dün okadar yandı, sızladı ki. bir Fuat da sarardı. Bu sevgili ölü kini dup di? Berrinin kocası mı, nişanlısı mı! Nesi ? Sormağa cesaret edemiyor, sf kül masa rahat edemiyeceğini anlıyordu Genç kadın rüyada konuşan bir insa gibi yavaş yavaş: — Evet okadar severdim, ona ol dar bağlı idim ki dedi. Hayatta he şeyim o idi benim. Annem, babam, çocuğum ve nasıl söyliyeyim herşe imdi... — Gençmi idi?. — ye yirmi sekiz yaşındaydı. ve yorucu bir yolculukta soğuk aldığı i için yatağa düştü. Okadar uğ Sai okadar çırpındık, kurtaramadık Benim yüzümden öldü 0... Bu ak oi geldikçe.. zaten; — Ne zaman içimden çikiyor ki £ çıldırmaktan korkuyorum. Ben de nele söylüyorum size, en üzgün zamanınızdı acı Şeyler anlatıyorum. — Annem söylerdi Bayan Berrin, derdi avutmak için daha üstün bir derdi dinlemek, benimsemek lâzımmış. Bes birgün buluşulması tabii olan bir yolc için sızlanıyorum. Halbuki siz daha içli daha muztaripsiniz. — Annenizin sözü pek doğru Baş Fuat. Ben hayatımda okadar çok ac çektim, öyle müthiş felâketlerle yü yüze bulundum ki.. yavaş söyliyen insanlarla alâkam kesildi. Ağ: layan gözlere, fırlayan yüreklere dahı çok ei pimi onlara bağlar mağa başla — 0 halde birbirimizi iyi anlıyaci giz Bayan Berrin. Ben de çok çeklim Bakın şu şakaklarıma.. şu alnımdaki çizgilere.. bunlar güç yaşanmış bir öm rün izleridir. yavaş gülen, — Ne zaman İzmire gidiyorsunuz? — Henuz zamanını tayin etmedim. — Burada daha işleriniz varmı? — Hayır, işim yok, lâkin biraz dı ha kalmak istiyorum. İster misiniz Trab yaya kadar uzanalım'?