u halde yapılacak şey, bütün genç- lik haklarından, kadınlık gururunun şahlanarak işaret ettiği emel, ümit ve heyecan dolu ömür geçidinden vazge- çerek çalışma alanına atılmak. çocuk- larını yaşatmak ve onları istenilen bir biçimde yetiştirmek için hiçbir kuv- vet önünde eğilmeden, sendelemeden çalışmak... İşte Berrin bu yolu tuttu. Zaten ço- cuklarına ve kendi basit elbiselerine ze kadar dikiş biliyordu. İki se- e Pariste tanınmış müesseselerde iş pala atıldı. İstanbula dönerek ça- lışmağa başladı. Ağırbaşlı, işine bağlı ve müşterilerine karşı tatlı olduğu için çok geçmeden ismi, yakın semtlerden uzaklara kadar yayılmağa başladı. Ve işte bu birkaç yıl içinde Istanbulun çok tanınan, sevilen, beğenilen, işi pek çok olan müessesesinin sahibi olmuş oldu. Artık hayatından memnundu. Ça: maşir, tuvalet, manto, tayyör gibi ince ve ağır işlerle uğraşan üç çalışma oda- sı vardı. Her birinde birçok kız çalışı- yordu. Makascısı ayrıydı. Dikiş salon- larını idare eden tertipli, otoriter bir direktör de bulunduruyordu. Kendisi yalnız müşterilerile meşçul olur; mo- deller, renkler, kumaşlar ve garniler üzerinde fikir verir; provalarda bulu- narak dikişlerin kusursuz çıkmasına dikkat ederdi. Çalışma hayatı pek te- miz ve düzgün bir durumda idi. Birseni, Parise giderken bıraktığı liseden almamıştı. Günden güne ser- pilen, güzelleşen yavrusu nerdeyse bir genç kız olacaktı. Bütün emeği, sevgi ve şefkati ile çocuklarının mazide çe- kilen acılardan sıyrılmalarına çalışmış ve nihayet muvaffak ta olmuştu. Zavallı Birsencik.. (... köyün) kü- çük mektebinde bütün öğretmenlerin ve arkadaşlarının acıyan bakışları kar- şısında ne kadar içlenmiş; babasının yüz kızartıcı hayatından ne kadar utan- ) e MM: 20 iz Kim fısıltı halinde konuşsa, yü- e kim biraz dikkatli baksa yavru- sak sararır, kızarır, köşelerde gizli gizli ağlardı. nne, baba yürekleri günahkâr bir aşkın fırtınalarına yakalanınca biraz da başlarını çevirip arkada nelere kıydık- larma ve müşterek hayatlarının ortaya attığı yavruların, zavallı bir mazlüm- lukla sızlandıklarına bir baksalar.. aca- ba titrer, zendeleyişlerinden utanarak geri dönerler miy Hele küçük Tunga Bir kerecik sıcak bir baba kucağın- da gülmiyen, seven bir erkek sesiyle yüreği ısınmıyan bu minik yavru... bu talihsiz küçüğün hayatı banyoda, sabah ve akşam gezintilerinde, oyuncak oda” sında ve işinden dönen annesinin sevgi dolu kucağında geçmektedir. Berrin bunları düşünürken sabah ışıkları uyanmağa başlamıştı. Uzaktan uzağa otomobil kornalarının ve tram“ vay çanlarının sesleri duyuluyordu. Kafasında Yamanla Özden döne döne uzaklaşıyor; Fuadın kapkara, içi derin bir elemle titriyen gözleri kalbi- nin gizli köşelerine sokuluyor; sonra Birsen Tungayla elele kendisine doğru koşuyorlar. Genç kadın yatağından çıktı. Hiçbir kıymet ifade etmiyen geç- mişi düşünmeye nelüzüm vardı sanki? Hayatı belli çizgilerle ayrılmış düz bir yol değil miydi ? yolda onu yürüten, ona doğruyu, iyiyi ve güzeli gösteren iki küçük.. fakat çok sevgili kuvvet yok muydu ? Fuadın gözlerinden gönlüne inen bakışlarını, kulaklarından ruhuna dökü- len sesini.. ve sarişın Özdenin yeni do- ğan saadetini bir tarafa bırakıp günde- Mükerrem Kâmil Su “ © (© lik işlere başlamak ve kaç yıldır bir | saat gibi işleyişi düz, değişiksiz çalış İşte Berrinin e 2 mâ dünyasına atılmak... hayatı budur ve geleceği de böyl lacaktır. “4 Gar çok kalabalık. Özdenle Yaman bu gün hareket ede- cekler. İkisinin de arkadaşları ellerinde şık > paketler, buketlerle onları geçirmeğe gelmişler. Mektuplaşma vaitleri. Şakir lar, nükteler, kahkahal Fuat artık kaderine razı olmuştur. Düğün gecesi elinden giden bu sevgili şeyin hasretine şimdiden dayanık gör termeğe başlamak gerek, Zaten onun saadeti için bu lâzım d Gözlerinin iüciyekıliin ii iyi giden gri seyahat kostümü içinde genç ki dın okadar güzel görünüyordu ki.. Başında beremsi küçük, kenarsı bir şapka. Eldivenleri, çantası, spor iskarpinleri tayyörüne uygun. Arkadaşlariyle ko nuşuyor. Fuattan ayrılmak olmasa ken disini dünyanın en mesut insani sanâ' | cak. Fakat bakışları ona değince içi burkuluyor. Ne kadar mahzun ve sol gun görünüyor o bu gün.. Şimdi kend- si bir kuş gibi uçup gidince ne olacak hali onun ? Ötel odasında, bir sürü yabancı insanlarla dolu lokantalardı nasıl ve kiminle avunacak ? Özdenin bakışları yanıp sönen bir alevle parladı. Tekrar uzaklara bek rak demindenberi beklediği birini arap tırmağa başladı. Acaba o gelecek miydi? dar içli, nazlı ve ince bir kt dın naml olur da son dakikada bu ik mali gösterir, onlari incitirdi. Fuadın da sık sik gözleri o tarafi dönüyor, belli etmeden oda birş bekliyordu. Özden artık iyice anlıyor ;