a UREMZ — Neredeydin ? —Sormaklâzım gelseydi,buna senden ziyade benim hakkım var. Bir hafta- danberi neredeydin ? Niçin gelmedin ? Hasan, cevap vermedi. — Bak susuyorsun. Bir haftadır ne- den uğramadın ? Seni çok değişik gö- rüyorum Hiç böyle hırçın ve aksi bir adam değildin !.. — Ben, sana haftayı nasıl geçirdi- ğimi bir kelimesi eksik olmadan anla- tacağım. Fakat sen de söyliyeceksin... Filizin annesi kapıda göründü. On- ların danslarına bakarak gülümsüyordu: — Çocuklar, acıkmadınız mı? O zaman, salonun içine akşam renk- İerinin girmiş olduğunu gördüler. İkisi birden cevap verdi: Açız!.. — Şu halde sofrayı kurun! Ben de yemeği hazırlıyayım !. Yemekten sonra, üçü bir müddet konuştular. Saat dokuza doğru genç kadın, odasına çekildi. Onlar yalnız kaldılar. Filiz, divanın bir köşesine oturmuş, dirsekleri dizlerine dayalı, elleri çene- sini kucaklamış, Hasana bakıyordu Birden söze başladı ; — Hasan, beni üzmekten zevk alı- yor musun? Genç adam, şaşırarak sordu: — Ne demek istiyorsun ? — Şunu demek istiyorum ki, bazan bütün ruhunla bana yakın, bazan bir yabancı kadar uzak oluyorsun. Bunla- rın sebepleri nedir ? Senden şüphe edi- yorum, Sana kızıyorum. Fakat sana karşı olan hislerim hiç değişmiyor. Ay- den hayatımızda, sen buna mukabil günlerce beni ihmal ediyorsun ? — Ben sana bir kötülük mü yapı- yorum Fi'iz ablacığım ? Filiz, mahzunlaşmış bir gülüşle önü- ne baktı. Gözleri halının çiçeklerinde dolaşıyordu : — Seni anlar gibi olduğum vakitler var. Hiç tanıyamıyacağım kadar yaban: cı bulduğum saatler oluyor. Yakınlığın yürüdükçe gidip geliyor. Bir tereddü- YAZAN: CAHİT J€: 18 BALIKLAR COX » kalbime ağrılı çarpıntılar doluyor. Bun- lar maddi birer sızı mı, yoksa üzüntü- İerimin akisleri mi bir türlü seçemiyo- san. Çok üzülüyorum. Hayatımın inti- zamını örseliyecek bir vaziyetin doğa cağından, sıhhatimin bozulacağından, bu gönül dertlerine katlanamıyacağım- dan korkuyorum. Bazan yalnız seni ve kendimi, bazan hayatımızın bu hoşuma gitmiyen şeklini düşünüyorum Ben, bir ihtiyar kız oluncaya kadar, hep böyle bekliyecek miyim : Sesi bi- hıçkırıkla düğümlenerek sustu. Başını daha çok eğmişti. Hasan, onun gözlerinden bir billür tanesi gibi parlak, bir yaş damlasının düşerek, halının tüyleri arasına gömüldüğünü gördü. — Düşünüyorum da Filiz, sana ıstı- rap çektirmeğe hakkım yok, Ben ha- vai bir adamsam, bunda senin ne kaba- hatın var. Boş yere üzüyorum seni. Çok zamanlar, ferağatin, karakterinin , şefkatinin, vefanın samimi- tıma karıştırmaktan kurtarmak istiyo- rum. Fakat ne çare ki seni seviyorum. Hotkâmca, kendimi düşünerek seviyo- rum. Senden uzak, senin rabıtandan ayrı düşersem, bir daha kalkamıyacak bir hale geleceğim sanıyorum, Halbuki sen, burada bana ait oldukça başımda esen havailik rüzgârlarlarına kendimi tamamile kaptırmıyorum. Çünkü yüre” ğimde senin yaktığın bir ateş var. Beni çağıran heveslerin, arzuların ateşinden kuvvetli. Zayıf za- namağa başlıyor, özleyiş beni tutuştu: ruyor, güzel gözlerindeki yalnız benim olan tatlı bakışlarını görmek, yalnız benim avuçlarıma saklanan ellerini öp- mek için, herşeyi geride bırakarak sa- na dönüyorum. Herşey deyince, haya- tıma karışan başka sevgiler, kadınlar var sanma Filiz. Bu herşey, avare do- laşmak, kumar oynamak, ve içki!.. Hasan, önüne bakarak birkaç daki- ka sustu. Sonra başını kaldırarak sö- züne devam etti; — Sen, güzel yüzün, asil ve temiz varlığınla beni kurtarıyorsun Filiz... Se- ninle hayatımda yepyeni birşey öğren- dim. Sayılacak kadın... Şimdiye kadar, anamdan başka hiçbir kadın, bende bu hissi yaşatmamıştı. Ve öyle sanıyor: dum ki; kadın yalnız, erkeğin zevkleri keyifleri için dünyaya gelen bir vasıta- dır. Erkek, isterse yalnız anasını sayar. Halbuki Filiz, seni anamdan çok sayı" ünkü, ondan daha kuvvetli, ğından taşan nezahet, güzel gözlerin- deki yürekten bakış, sesindeki candan ahenk, görünmez birer çelik zincir olup, beni sana bağladı. Benden şüphe etme... Sevgimden korkma... Bütün münase- betsizliklerime rağmen, seni anamdan daha çok saydığımı; seninle tanıdığım aşkla sevdiğimi unutma Filiz... Filiz, gözlerini halının çiçeklerinden ayırarak, başını kaldırdı. Yüzünde, de: rinden vuran memnuniyet vardı. Uzun siyah kirpikleri biribirine yapış” mış, yanaklarında gözyaşlarının ıslak yolları parlıyordu : — $ sana ne kadar yakınım bilsen Hasan. Senin için tereddütsüz olabilirim... Sesi heyecanla titriyordu : — Bu yakınlaşma saatleri olmasa, kuvvetimi kaybedebilirim .. Vakit va- kit içimde doğan ölmek arzularına ko- şabilirim Hasan. Senin en ufak hareke- tin, bana, bütün kederlerimi unutturu- yor. İstiyorum ki, hayatımın ilk sevgi- si, bütün ömrümün sevgisi olsun. Ana olmak saadetine bu sevginin içinde e- reyim... Gönlümde, bir ucu göğe yük” selen bir sevinç tuğu var. Senden ge- len alâka onu altın ışıklariyle boyüyor. Senden gelen uzaklık ona yalçın gr nitlerin rengini vererek karartıyor... Hasan, genç kızın yaşlı, heyecanla ateşlenmiş yüzüne dudaklarını. uzattı. Onu kolları arasına aldı. Filiz, bu kol ların içinde saadetin en doyulmaz his- lerine kavuşuyor, kederleri dağılarak yokoluyordu. Hasanın sıcak dudakları, genç kızın yüzünde, saçlarında dolaşıyor, nefesleri onu okşuyordu : — Filiz ablacığım. Senin başarıcı kuvvetlerle dolu varlığın; yüreğimde yaşıyan sevgin, beni babasının parası nı yiyen işsiz bir adam olmaktan kurte- racak... Filiz, aklına birşey gelmiş gibi dur