Kapıyahafilçe bir fiske vurdu İçerden Necip Cevadın sesi duyuldu: Giriniz. Tekin tokmağı çevirdi. Kapıyı yavaşca ii. İçeri girdiler. Burası da çiçek do- luydu. m kokulu hava yüzlerine sever gibi çarptı Necip Ev köşede duran küçük pi- yanonun yanında ayakta duruyordu. Tale- belerini görünce gülerek onlara doğru yürüdü: — Hoş geldiniz çocuklar. Nasıl bu ir geceki konser hoşunuza gitti mi i a çok üstüne çıktı. MY 'akat vera” inin 8 bir sesli li Aylâz acık? Tekin büyük bir reverans yaptı: Üstad! Duygularımız be- Kendimizden eşlik... Size tebriklerimizi söylemek için geldik. Fakat söyliyecek söz bulamı- orum, — Teşekk Gelişiniz beni çok mi Sizi benimle beraber çay içmeğe dav Gençler ie bakıştılar, Tekin: - Sevinçle geliriz Bayım! fakat Necip Cevad sorguyla bi — Fakat OBayım, ie saatimiz geçerse, anne bizi alm u nasıl şey çocuklar? Hangi anne sizi içeri Ni acak — Bizim pansiyonun sahibi, Ona anne ie Gidip ona haber versek, Si mı? — Buluşunuz mükemmel Üs — Sizin vr nerede? — Taksimde. - Mesele vok Hemen çıkalım... caglar ni açmışlardı. Fakat o, ka- doğru yürümedi. Piyanonun üstünde ran sarı gül buketini eline aldı. — Çocuklar! size birer gül vereyim. Bakınız ne güzel renkleri, ne baygın ko- kuları var. Güllerin saplarını ei EN gözüyordu. Dağılan gülleri Opiyan üstüne bıraktı. Okşar gibi, ayıryor, seçi- yordu ; — Aman ür ederim çocuklar, etsem gelir misiniz ? girme — Haydi çocuklar! beğendiğinizi alın... Hepsi birer gül almıştı. Yalnız Aylâ Ml kıpırdamamıştı. Necip Cevad ayretle ona baktı: lâ sen niçin almıyorsun? ? Genç kız, bir çocuk şeylanlığile güldü: enim gözüm ellerinizdeki > sizin gülde,.. CN adam, Aylâya Yilan Yumuşak N kadar niçin söylemedin Son kelimeyi öyle yavaş söylemişti ki, yalnız Aylâ duydu, Uzun kirpikleri, göz- mi bir ân örttü. içini söyler gibi mırıl- B & çok mes'udüm... bi Cev d, Gk yi vad, genç kızın güzel yüzüne ederim. namıma söz söylediğimi — Han om güllere teşekkür Gurup ve il ilâve ederi -.Genç'fadam, elindeki gülü zakir. Sonra gençlere döndü : Aylâya - Çıkalım değil mi çocuklar? — Çıkalım Üsdad! “is Küçük, şık, bir salonda idiler, Necip Cevad söylüyordu: Burasını Ruslar işletiyor. Sabaha kadar açık.. çok temiz, sade, samimi bir köşe. Sahipleri bir aile sikıldığı geceler, buraya gelir çay içer ve oturu- Hattâ bazı küçük şarkılarımı köşe- deki piyano başında yazmışımdır.. canım rum. içeceksiniz çocuklar? isteklerinizi söyleyiniz. o küçük Sevin? Aylâya neler fısıl- dayorsun? merak ettim. Sevin birdenbire kizardı. Cevap vere- medi. Aylâya baktı. Aylâ gülüyordu. — Sizi methediyordu Hocam! — Ya, neler söylüyordu ? — Bu gece çok neşeli olduğunuzu ve bize arkadaşça muamele ettiğinizi... — Daha, daha? — Söyliyeyim. Eşsiz bir sanatkâr ol- duğunuzu, sizinle iftihar ettiğini söylüyordu. — Demek ki küçük Sevin hocasını çok seviyor. bütün talebeniz seviyor Üs- — Sizi tadi Sade Sevin değil. ve u gece şereli- nize, bildiğim (birkaç >: a söyliyece- « OÇayımizı Ni e sonra mi başına geçec a- demki, seve a bize arkadaş muamelesi yaptı. Ben de aynile mukabele edeceğim.. — Bravo Tekin... — Yaşa Tekin.. Bütün genç kızlar ve delikanlılar Tekini alkışlıyorlardı. Tekinin tatlı bir sesi vardı. Anadolu şarkılarını mü- kemmel söylerdi. Aylâ gülerek Necip Cevada döndü: — Tekinin şarkıla- rında bir hususiyet var- dır. Hangi memleketin şarkısını söylerse, ora” mel Moris Şövalye ve Milton şarkıları da söyler; Tekin olduğunu unutturur. Necip Cevad alâkayla dinliyordu; Demek ki bizim Tekinin, çalışkan ve ciddi bir talebe olmaktan başka mezi- yetleri de varmış. Yalnız bizi uzun zaman bekletmezse memnun oluruz. Tekin elindeki çay Bardağı masanın üzerine bıraktı. Yerinden fırladı ; — Emredersiniz hocam. Şimdi marifet- lerimi e Sevin sen piyano ça larsın değil mi Sevin de yerinden kalkm — Senin şarkılarının biliyorüm, çalarım... hen hepsini Küçük salonun. Le duran piya nonun başına geçmişlerdi. İncecik vücudile Sevin taburede ufak bir çocuk gibi yor. Parmaklarını tuşlarda dolaştırdı. Te- kin şarkıya başlamıştı, Söylediği bir Urfa türküsüydü. ecip Cevad yavaş sesle Aylây — Bravo doğrusu; dedi. Mükemmel düru- söylüyor. Ben Anadoluyu çok gezdim Hemen her yanını bilirim. Tekin balik ten bir Urfalı gibi söylüyor.. bunları nereden öğrenmiş. kız gözlerini Necip Cevadın yüzünde dolaştırdı : — O her sene küçük bir seyahat ai Her halde bu seyahatler içinde öğren olacak... ( Akası 32inci sayfada )