ordüm: le baş ımadık, İYOFUZ, olanları ınlamış gö palıdır. odami keklik z gitim. Onu, h -— Doktor, kulağıma bakmayacak MISIRIZ? Pencerenin dışına dalan gözlerini, bana çevir, rü celeniz me? biraz dinlenin ai konuşalım... hem böyle gelip kaçıvermekte ne mana var Birşey söyleyemedim. Yüzüme yük- selen sıcaklığı hissediyorum. Kulakla- rında kapıcının alaylı sesi çınlıyor. Doktor, bir yıldanberi tanıdığım adam değildi sanki. Gözleri parlıyor, yüzünde yabancı bir gülüş vardı. Sordu: — Nasıl oldu da anneniz sizi yalnız “bıraktı? Evden çıkarken, annemin söyledik- lerini hatırladım: “Eski doktorun, yal- nız gidebilirsin.,,. Annem eski doktorun demişti. Halbuki Okarşımdaki adam, e yabancı ki.. Döktor, lütfen kulağıma)bakınız çabuk yapılması lâzım olan işlerim var... — Yü Kulağıma baktı, ilâçladı, reçete verdi. Elini sıkıp çıkarken yüzüne baktım.. TEZ en gelirsiniz. ai çekip çıkınca, rahat bir b aldım i “4 Hep âksi tesadüflerle doktora yal- er gidişimde biraz daha değişmiş olarak buluyordum. Kulağımın ağrıları geçmişti, Fakat doktor: — Daha bakılmak lâzım, sonra yine ağrılar başlar. Bu hususta söyleyecek- lerim, öğütlerim var. Yine geliniz; diyordu. Odaya girdiğim zaman, doktor pencerenin kenarındaki çiçek saksıla- rile uğraşıyordu. Odaya girenin kim olduğunu anlamak için, omzunun ür- tünden arkaya baktı, Beni görünce döndü. Elindeki yaprakları tablaya bıraktı -iHoş geldiniz. Sizi merak ediyor- dum. Geçen hafta görünmediniz. Nasıl- sınız bakalim. — Teşekkür ederim doktor, iyi- yim, onun için gelmedim. Gözleri parlıyor, yüzüme dikkatle bakıyordu: — Bir hafta içinde değişmiş gibi- siniz ? lari elimi çekerek sordum: — Ne gibi değişiklik doktor? O, sorguma karşılık vermedi. Pen- cerenin kenarındaki saksılara doğru dönmüştü. İnce, yeşil sapında boynu bükük ii iri fulyayı koparıyordu. e, elimle yetiştirdiğim. api ilerden ika tane takdim ed e Yandaki saksıda renk re ün- büller vardı. Onların her bivindün birer tane kopararak, fulyayla beraber bana uzattı. Yüzüme bakıyordu. Göz- lerinin. içi yanıyor gibyidi, başını eğmiş, iğsi yüzüme çarpıyordu: z de bu çiçekler gibi güzelsi- NİZ, Tabla çiçekler gibi... gerilemiştim. Uzattığı çiçekler elinde kalmıştı. oktor, rica ederim kulağımı muayene ediniz gideceğim, işim var. Şaşıyordum. Bir yıldanberi tanıdı” ğım doktor sanki bu adam değildi? Konuşması, bakışları, harekâtı, her hali değişmiş, yabancı bir adam olmuş- tu, Ge a halde yanıma yaklaştı: — Niçin benden kaçıyorsun yavru- siğülmebei. senin doktorun değilmi yim? veremiyordum. Dudaklarım titriyor, gözlerim yaşlanmıştı. Umma- ya beklemediğim şeyler karşısında alm — Gel 1 sana içeri odanın manzara” sını göstereyim. Bu binanın en güzel odası. Koluma geçmiş, beni sürüklüyordu adeta. Dışarı çıktık. Solda bir oda kapısı açtı. İçeri girdik, kapıyı örttü. Ben, şaşırmış, çocuklaşmış doktora bakıyordum. — Gel çocuğum, gel yavrum, pem çelen önüne. Şu güzel manzaraya ak. Karşılarda çiçeklenmiş kırlar.. ve sonlarda deniz görünüyordu. Bir ân dok» toru unutarak pencerenin dışındaki güzelliğe daldım. Serin bir rüzgâr, bahar (çiçeklerinin Okokularile dolu, açık camlardan içeri doluyordu. Kuv- vetli bir solukla, bu havayı içime çektim. Saçlarımın dibinde bir sıcaklık duydum. Başımı geri çektim. Doktor beni öpmek istemişti. Yüzü ateş rem gini almıştı. Gözleri parlıyor, onda hiç görmediğim bir gülüşle bakıyordu Orada daha fazla duramayacağımı anlamıştım. Yüzüne iğrenir gibi baktım. — Sizi böyle tanımıyordum doktor. Sesim bana öyle yabancı gelmişti ki.. onu, pencere önünde şaşkın bir halde bırakarak çekildim. Kapıyı hızla çarparak dışarı ala Doktorun ablak a değişmişti? Yoksa rüzgârlarının sinirleri my ii içki gibi, baş döndürmesi miydi? Fakat aa sırnaşık teklifsizli- ği beni “düşündür üyor... ktorun, ahlâka kendiliğinden mi? yoksa, ev mi değişmişti? uzak bir ihtimal değildi. e oluyor Ne yazık ki, bp hiddetle çekip çıktığım zamanki hakaretin, tamamile ona sit olmadığını anlatamıyacaktım... 9