DA AKİ hiz. Sabah, akşam, gece yok: hep ayni Saatler, hep ayni günler. Buna kimse “İshammül edemez, ve insan belki aklını “kaybeder. Fakat, ben o zaman yirmi ya- mda bulunuyordum ve uMaceralı diye çıldırıyordum. Allah bana büyük bir ma. era e Şikâyeti aklıma bile getire- yel duğum yerin çeveninde havanın değişiklikleri, buzların vaziyeti üzerinde İetkikler yapıyordum. Bir sene sonra “bunun altı ayi gitmişti arkadaşlarla bu- © luşup tetkiklerimizi o birleştirmeğe karar vermiştik. Birinci - Teşrinin ortasında güneş bütün bütün kayboldu: allı aylık gece başlamıştı. Karanlıkla beraber bir tehlike o başyöster- di: Kurtlar hücum ediyordu! “im de, birer birer bu canavarlara yem “oldular, e Köpeklerim elimden gitlikten $onra da, beni kurtlardan koruyacak birşey kalmamıştı. Kulübemin etrafında dolaşan kurtların hücumunu her zaman bekleyebi- İirdim. Bu tehlikeden kurtulmak için yapa- tak tek bir çare buluyordum; bulunduğum MW yerden iki üç kilometre kadar uzakta olan Wo ğahile, gemiye gitmek. Fakat, kulübeden , dışarı çıkmak ve karanlıkta ilerlemek ken- dimi kurtların önüne atmak olacaktı. Çar Baçar kulübede ya ölümü, yahut ta kurtul- l mayı bekleyecektim. Fakat, kulübede kapalı kalmakla da iş bitmiş olmuyordu; yakacak odunum iken hayvan vurmak için dışarı çıkmak lâzımdı. Fakat sabahı.. yani ilkbaharı beklemeğe inecburdum. Aylarca süren ve kâbuslu tek bir yece gibi gelen kıştan sonra nihayet harğgeldi! Bahar! Grüenland'ın baharı! güneşin aydınlığından başka birşey İeğildir. Fakat, orada allı ayı karanlıkta geçi- Ten adam için bu, saadetin en büyüğüdür!. ia Sabah ve yaz oldu Güney tarafının yavaş yavaş aydınlan- dığını gördüğüm zaman, duyduğum sevinci ve heyecanlı saadeti anlatamam. Bu den kurtulmak gibi birşeydi, ve kiki de ölümden kurtulmaktı! Fakat, gündüz -veya bahar- olduktan sonra vaziyet değişecek miydi? Aydınla- nan uluktan ne gelenin, ne de gidenin bulunmadığını görünce; beni yine keder kapladı, Bu keder artık bir hiddet şeklini alıyordu. Tek başıma buradan kalkıp git- meği, ya onları aramağı, yahut ta gemiye dönmeği düşünüyordum Buna karar ii üzere olduğum bir gün, ii birisinin geldiğini gördüm: bu, benimle beraber bulunmağa gelen bir arkadaştı. O, bana yalnızlığımı unutturdu; ve onunla beraber kulübede iki ay daha kaldık, İki ay sonra, reisimiz Mylius Erichsen'- le beraber bütün kafile geldi. Çok ehem- miyetli tetkikler yapmışlardı, fakat, Kuzey noktasına gitmek çarelerini bulamamışlardı. Bunun üzerine, gemimize binerek Danimar- kaya döndük. İkinci ve temelli yolculuk! Kopenhag Üniversitesine döndüğüm | zaman, tekrar bir Grüenland seyahatine çıkmağı aklımdan geçirmiyordum. Fakat, © sıralarda tanıdığım bana bu arzuyu tekrar verdi, d Rasmussen nud Rasmussen yarı Grüenland'lı sayılır. Babesı oraya giden bir misyoner- dir, anası bir Eskimol tanıştıktan sonra beraber oOGrüenlanda git. meğe karar verdik, Knud, çocukken bırakıp geldiği memleketine, o zamana ka- dar ancak bir kere gitmiş. Şimdiğtekrar gidip orada, yaşamak ve tetkikler yapmak istiyordu. Beraber yola çıktık. Müşkülâtlı bir yoleuluktan sonra Ballin körlezinin en Kuzey noktasi Melville kör- fezine vardık. Fakat, tam sahile yaklaşaca. gımız zaman gemimizi bir akıntı kaptı, ve bizi aldığı gibi, bir aysbergin üzerine attı. Gemimiz parçalandı, Batmak tehlikesi var- dı. Ne yapacaktık? Aysbergin üstüne çık- mak ta tehlikeli idi, Bu buz adasının bizi alıp, karadan büsbütün uzaklaştırması hiç de istenilecek (o birşey değildi. nun için, gemimizde kalmak hepsinden iyi idi. emen kırılan, parçalanan yerleri mümkün olduğu kadar tamir ettik, ve aysberrden uzaklaştık. Fakat bu seler de bir rüzgâra tutulduk. Yalnız, rüzgâr akıntıdan daha insaflı davrandı, ve bizi insan bulunan bir sahile attı, Burası «Kuzey yıldızı» körlezi idi. Yer- liler bizi merakla karşıladılar, Onları ilk yaş gördüler Ayni gün onlar hakkında ilk meraklı şeyi de öğrendik: ( Arkası 29 uncu sayıfada ) Peter o Frenchen'iı Oo Eşkimol karısı İle, kızın ailesi efradı.