. — Çocuklar! vakit geçirmiyelim. Belki çıkar... geçti. Kalabalığı ite kaka yol Öne açıyor, arkasından arkadaş kafilesi geli- yordu Genç sanatkârin oda kapısına gelince durdu, Elbisesinin önünü ilikledi. Saçlarını parmaklarile taradı. Cebinden bir kart çıkararak, altına birkaç satır yazdı. Kapıda du meye verdi. İhtiyar adam kartı eline almış bakıyor, ve kekeliyerek olamaya Di ordu. — Teki ka, d Şus NE m içeri ilbekeni Bana; Tekin kurumla başını kaldırdı; — Bu işe üre ei daha iyi olur. Alıp Tak meselesini ancak üstat bilirler. 20 Hademe kapıyı vurarak içeri girdi. Biraz sonra gülerek çıktı: — Gelin bakalım... Kalile odaya daldı, En önde Tekin yürüyordu. Birden döndü, geride gelen hademeye sordu : — Şu kapı mı? — Evet, o gösterdiğin kapı. yalnız çalmadan girme. Sonra kızar im — Daha eyi edersin. Her ş Sözünü tamamlamadı. Gözlerini bütün arkadaşlarının üstünde dolaşırdı. Kaşları çatıldı,. alt dudağını dişlerinin arasına alarak bir ân düşündü. — İhsan nerede ? Bu soru karşısında hepsi şaşırarak bakındılar, Aralarında İhsan yoktu. Fakat zaman gitmişti? Onların bu meri kını Sevin dağıttı: hsan benim arkamda oturuyordu. Necip Cevad sahneye çıktıktan beş on dakika sonra bana eğildi; m çok fena ağrıyor. Duramr yacağım pi dedi. Benim alikoy- mama vakit kalmadan çıktı gitti. Zavallı İhsancık bu güzel li Kerr Başının ağrısı ne aksi tesadüf Tekin halâ dününüyordu. “Ayla onu kolundan tutarak sarstı : — Düşünmenin sırası mı Tekin? Tekin uykudan uyanmış gibi Aylânın yüzüne şaşkın şaşkın baktı; — Haklısın Aylâ...