594 UYANIŞ No.1722—37 Hikâye: parçalarını mü'tünün evine veriştirdi. Ne cam kaldı, ne sağlam BÜYÜ Kasabanın çarşısında seri, kalın bir ses perde perde yükseldi: «— Şu elimdeki mumu söndürmiyenin; kuşağımın ucuna bas mıyanın anası avradı olsun. Varmı bir kaba dayı çıksın meydana? u ses kasabanın loş çarşısında koyun postları üstünde bağdaş kurup nargilelerini tokurdatan tüccarın yüzünü buruşturdu. Kimi dükkânlarının dibine çekildi, kimi dükkânlarının kepenk- lerini usulca indirdi. Kimi komşu dükkâncılarla fiskosa başladı. «— Bu deli Emin de kasabanın başına belâ kesildi efendim; hâlimiz ne olacak.? herifin astığı astık kestiği kestik.. Eminin sesi biraz daha yaklaştı: «— Hoduru meydan... Elimdeki mumu Siya Sak Ku- şağımın ucuna basmıyanın anasini... avradın Bir er yokmu yahu...2... Kaymakam belediye reisini ziya- retten geliyordu. Eminin sesini işitince hemen yolunu sapıttı. - Aman bu deli beni görmesin di Kyaianudala birlikte giden memurlar yansokaklardan | hızlı hızlı savuştular. Eminin sesi yaklaştıkca sokaklar boşaldı... çar- şıda ses kesildi.. suspus oldu.. Emin gene bağırdı... tiskos edip konuşanların da sesi kesildi, kasabada yalnız bir ses, cesur bir ses Eminin sesine cevap verdi... Bir eşek yanık yanık, içli içli anırdı... Emin bağıra bakir ilerledi perdeperde yükselen sesi gene perde perde alçaldı.. Eminin uzaklaştığı anlaşıldıktan sonra dükkânların tahta kepenkleri tekrar kalktı.. dükkânların diblerine çekilen abani sarıklı satıcılar meydana çıktı... Ve birdenbire seslerini yükselitiler. bir beladır.. Hem efendim bir belayı asümani... dava ettik mustantık kıskıvrak bağladı, mubaşirlerin elinden kurtuldu Mutasarntflığa arzuhal yazdık haber aldı yolda postayı çevirdi. Telegrafhaneye gittik hatları kesti. Babası eşraftan uslu edepli bir zattı... vilayete gizlice adam gönderdik babasının hatırı için işi hasır altı ettiler, mabeyne istida verdik hala cevap gelecek... zleri dinliyen bir tüccar yana yakıla söze karıştı... «— Elendim herif çok kuvvetli, bir pala vurdumu diri koçu iki parça ediyor. Sonra efendim öyle iyi bıçak kullanıyor ki... Elinde kama mavzer kurşun gibi oluyor.Hani şu adamı bir yok eden olsa fisebilillah varımı yoğumu feda edeceğim ne rezalet efendim ne rezalet... ne malimız, ne canımız emniyette... ırzımız da tehlikede. — Gö ok Emin evine giderken müftünün evinin önünde durdu. Çünkü pencerelerin birinde biri kıkır kırkır gülüyordu. Emin elinde bitmiye yüz tutan ispermeçet mumu yerde sürünen kırmızı kuşa- ğı ile hakikaten bir tuhaftı ... Müftünün deli bir kızı vardı. Laf anlamaz, söz dinlemez bir mahluktu.. onun için başını pencere- den çıkardı ve Emine bakıp güldü katıla katıla güldü. Yoksa aklıbaşında birşey olsaydı kasabanın öbür çocukları gibi ya yüklüye yahut ta annelerinin dizleri arasına saklanırdı ne haddine düşmüş aklıbaşında ve annesinin, babasının sözlerini o dinleyen bir çocuk Eminin yüzünü görsün. Eminin elindeki mum ve yerde sürünen kuşagı gören deli kız maine ana sonra iki elini burnunun ucuna & etirdi ve auvçlarını aç « — Nah sana... Nah sana.. Ü ürüüüürüü. Deli deli... tepeli kulakları küpeli... rem püf... üf... amanda aman e kuşağına da bakın hey... anam... ayol... kuşağın düşmü Üürüüü...üürüü Emim o zamana kadar hiç kimseden böyle söz işitmemişti, o elinde mum )la'dolaşırken yanina yaklaşıp mumu söndürmek istiyen iki kişiyi bundan iki sene evel bir çelmede yere yıkmış ve hemen ikisini de haklayıvermişti. Kuşağının yerde sürünen ucuna yanlışlıkla basan bir adam- cağızı da yakalamış kuşağı boynuna (geçirdiği gibi sıkmış boğulma derecesine gelen adam ali al, moru mor bir hâle gelmiş. Fakat Emin adamcağızı dört ayaklı bir hayvan gibi önünde sürüklemiş sürüklemiş götürmüştü. Ozaman bu zamandır kimse Eminin önüne çıkmıyor. Halbuki bu kıza ne oluyor? hemde bir kız.. Emin hiddetlendikçe hiddetlendi.. Yerden kaptığı gibi taş çerçeve. Bunlarla hiddetini alamadı kapıyı da tekmeledi.. evden kimseler cevap vermedi, deli kız put gibi bakmakla iktifa etti. minin canı sıkıldı.. Daha doğrusu köşenin başında güzelmi güzel bir kadın gördü. Arkasından atıldı. Kadın bir kapının eşi- gine tam adım atarken Emin kadına yapıştı. «— Haydi.. Bana bak hık, mık dersen ;sonunu düşün. Bana Emin derler.. Kadın Firin hakkında o kadar çok şey dinlemişti: ki. Emin- le karşılaşınca da ugradığını anlıyamadı kendini eminin kolları- na birakıverdi. n kadını sağ kolunun altına kıstırdı ve evine doğru yürüdü kapı e bağırdı. «— PE Açın şu kapıyı.. Kapı sür'atla ağılı; ; Emin kolunda kadın içeri daldılar. Eminin ihtiyar bir kaynanası ve çirkin mi çirkin,mendebur mu mendebur suratlı bir karısı vardı. Emin nekadar atılğan, kuvvetli hovarda meşrep yakışıklı bir adam sa kadın da , bunun tamamile zıttı idi. Emin kadını odaya fırlatır gibi attı.. Karısına bağırdı.. « — Hey kaşık düşmanı bize rakı hazırla... Kadın aglıyordu cevap verdi: « — Olur ağam, baş üstüne... z Emin kadınla yedi içti, kadını oynattı... Eminin karısı annesine yalvardı: — Anam anam ben bu adamın elinden yandım anam. Buna bir çare bulalım anam. «— 7 lalım kızım... Bulalım adamı bir büyüleselei Artık şerri çekilir gibi fdeğil.. Diğânda neyse ne.. Yaevde.. dayak attığı yetişmiyormuş > birde eve karı atıyor, sen de ben de boynuzları yaldızlıyoruz.. «Öyle kızım öyle.. Sen merak etme... O günden itibaren tavşan başı, tırnak kırıntıları, sabun kalıbı ile türlü türlü büyüler yapıldı. Kimine ineler sokuldu kuyuya atıldı, kimi Eminin yastığı altına bırakıldı.. Erkekleri kuzu gibi edermiş diye ihtiyar kadın dağlara çıktı. Ve damadına yedirmek için «meleden» otu topladı. Fakat Emin kayın ana ile gelinin hazırlıklarını duydu. Emin ikisini de bir temiz patakladı. Bundan da bir netice çıkmayınca çirkin gelin intihara karar verdi: — lldi. dedi, ben kendime iii ... başka çare kalmadı. İhtiyar kadın birdenbire cevap ve — Bu defa artık o senin dizinin dibinden ayrılırsa sen benim kellemi kes:. sen bana şimdi bir kahve pişir.. sonra onu içerde kocana ver.. İhtiyar cebinden bir — parçasına sarılmış afyon çıkardı. Ve kahveye karıştırdı... bundan sonra h zaman Emin yiye- ceğe içeceğe er ne istebie hepsine İİ karıştırıldı. gözleri, O... müthiş kıvılcım gibi parlıyan gözleri bulutlandı, göz bebekleri dörde, Vucudu pelteleşti, pelteleştikce pelteleşti, pelteleşti... Eminin vucudu pelteleştikçe o haşarı halde kendili- ginden kayb oldu. O kimseden korkmıyan Emine bir ürkeklik geldi. Karıncalar ona bir deve gibi görünmiye başladı, bir bar- ak su onu boğmak, istiyen bir deniz halini aldı. Elini kaldıran adam sanki onu boğacakmış zannını veriyordu. Sokaklar- dan heybetle geçen Emin artık yollarda ürkek ürkek dolaşıyordu. İhtiyar kadın damadının bu halini kâfi bulmuyordu. Emini sersem etmek için arasıra rai kaynana elbirliği ederek kaput dayağı attılar. Eminin na başına sopaları indirdiler. İiki sene sonra Emin karısının öl dibinden ayrılmaz oldu. Karısı onu: «— Benim kuzum diye seviyor. O da karısını «— Meeee.. me diye çağırıyordu Seneler geçti. Emin ak sakallı bir pirifani oldu. Şimdi karısını: «—Meee...mee... diye çağiriyor ve, kapı önünde çocuklarla aşık oynıyor Bazan: «— Ya... Ben dört kama bastım; hakkımı yiyorlar diye ağlıyor . Sadri Etem