FRAN gayrı mümkünü icraya kadir değildir. Allah, Hu En yüksek ve en halis ren tefekkür ve zekâ ile değil hisle pr ilir; erkeklerden az düşünceli olan, fakat fazla hassas bulunan kadınlar, ilâhi şeyleri daha çabuk öğrehirler 1 En iyi şekli hükümet mevcut olmadığı gibi tasavvuru da ka- bil değildir IV Dünya şahane bir şairin hailesidir, Sa By eden Allah, z namak için hepimize bir rol tahsis etti; dilenci, prens, topal, yalancı olmanı istemişse hissene imes mler elinden geldiği kadar iyi yap. v Vatan, e bir nehirdir ki sahilleri tebeddül, dalgalları daima teceddüt eder VI İnsan, ümütlerin ve hatıraların müşareketi ile vatandaş olur. VI İlim lâyuhtidir, fakat âlim her zaman hata eder. VITI Hayatta elemlerin en acısı bütün kâinatın akıp gittiğini gör- mektir IX Pek kısa olan hayatta bile ne en kestiremedik, bir de tutup onun ebedisini istiyorsunuz X Man ia temayüllerin mükemmeliyeti, ıstırabin tekâmülünü intac ed tercüme eden: Hüseyin Necmettin UYANIŞ l l | | | No. 1721—36 «Wi Scott» tan: Babasının oğlu Hemen hemen geceyarısı oluyordu. Lâmbaği dışarda dolaşa- nn yorgun ayaklarını yurda doğrultmak için pencere kenarına konulmuştu. eni sırtına kurulu eski kulübede karl ve Meri) onu bekli- yorla Karl: Geç kaldı oğlumuz, dedi. İhtiyar kadın dudakları titriyerek mırıldandı. em de çok geç! Başına bir şey gelmeseydi bari! Yaşlı adam pencereye yaklaştı ve lambanın ışığından gözle- rini dukan esur ol, — dedi. F kiyordu; — Bir felâkete uğradığına dair bir Şey işitmedik henüz. Lamba burada, oğlumuz muhakkak ışığı görür. — İnşallah! Karl içini çekti. Eğer bu saatte oralarda değilse ben fenerle köpeği ala- Bakayım ona dair bir şey öğrenebi- oldu? Hiç bu kadar geç kalmazdı ca- Fakat üzüntüsünü gizlemekte güçlük çe- yım. Dağin sırtına ineyim. >> gi Anlamıyorum ne nım., Meri kapıyı açtı, siyah tepeden aşağıya baktı ve haykırdı. — Ayak sesleri işidiyorum, Karl! Karl karısına doğru koşa- rak: — Yanılmadın meri!. dedi. Bunlar Hanrinin ayak sesleri oğlumuz Hanrinin.. Oh,Allaha çok şükür. Bütün korkularımız boşuna imiş. Ayak sesleri yaklaştı, ve Hanrinin up uzun şekli lambadan vuran ziya içerisinde göründü. İht tiyar meri, lambayı pencerenin kenarında an masaya geçir- mek için odaya çekildi. Fakat Karl, genci omuzundan sars- mak için orada kaldi. — Hoş geldin Hanri! Ayol, gözümüz yollarda kaldı. Bizi niye merakta bıraktın. Gel içeri, çıkar paltonu bakayım. Anneni öpsene delikanlı ! Hanri annesini öptü. Sonra şapkasını bir ağaç çiviye kondurdu, itizar yollu : —Geç kaldım, dedi, müteessirim. Anne kederini saklıyamadı. —Dağda başına bir felâket gelmiştir diye korktuk! ayır, anne, bu gece şehirde uzun boylu çalışmak zarure- tinde idim. Zaman para etmiyor Bu günlerde geçinmek isteyen makina gibi ateş gibi olmalı . tiyar; —Oh, oh diye geniş bir nefes aldı. Çıkar bakalım paltonu Ey, ne oldu anlat hepsini Çocugun iri İN çıkarmasına yardım ederken mutevazı odanın döşemesi üzerine tıp diye bir şey düştü. Karl iğildi ve onu eline aldı. Bu düşen şey kabında zengin işlemeler ve gümü- şü bir e bulunan kırımızı deriden bir cüzdandı. Ihtiyar adam cüzdanı uzun boylu gözden geçirdi sonra çocuğa bukarak — Nereden ? diye sordu. Bunu nereden aldın ? Hanri anasına babasına arkasını döndü. Ve pencereye doğru yürüyerek gecenin karanlığına baktı — Onu şehirde Seg otelinden aldım baba. k âlâ, sonra? — Onu İmperyal otelinde zengin bir adamdan çaldım. İhtiyar babanın gözleri adamın sırtını burgular gibi e, İhtiyar imi sus diye işaret ederek karşı tarafa geçti u çaldın; sonra? — Diyesli başka bir şey yok ki Baba! — Diyecek m bir şey “m ihtiyarı sesi bir çığlığa dönmüştü Diyece aşka bir ş Zavalli nenle babanı dünyanın ve ileri vi bk gece Ri kadar dışarıda kal. Sonra geri dön. Seni burada görelim ve de- necek başka bir şey yok de bu zamankadar ne yapıyordun? likanlı — İnan baba? diye o İş yaptım. Gr adam bağırdı ? yapmiş sğle” pekte benzemiyorsunya. Buraya gel ne çaldı 3