No. 1721—36 —Hiç bir şey, baba, yemin ederim . —Çevir ceplerinistersine! Genç adam babasının dediği gibi yaptı, cepleri bomboştu. Baba, görüyorsun, yalan söylemiyorum, başka bir şey çalma- dım. Beni affedin vazifesini bilen bir oğul olmağa çalıştım fakat tali yardım etmedi. Ihtiyar Karl kaba ve fasılalı bir gülüşle güldü. Sonra odayı yeniden geçerek kapıyı ardına kadar itti ve soğuk gece rüzgârı eski lâmbanın alevini titreterek içeriye doldu. İhtiyar haykırdı: Defol! Seni evlatlıktan reddettim. Hanrinin gözleri yaşardı : — Baba! babacığım! dinle beni bak ne söyleyeğim ! Ve bu defa genc adamın “annesi başladı : — Karl! diye “yalvardı, bu kadar haşin olma.İndir elini dinle bakalım oğlanın söyleyecek var.. öyleyeceğini biliyorum. Ben onun babasıyım ve vazi- femi yapdığıma kaniim. Sonra döndü, Hanrinin yüzüne gene hiddetle haykırdı: defol diyorum sana ! — Fakat baba! — Defol!,. Hanrinin başi önüne düştü, bir saniye durakladi. Sonra dön- dü, annesini: öptü ve tek söz söylemeden gecenin karanlığına dal- dı. İhtiyar karl kafası eyik, beyaz saçları rüzgârda dalgalanarak oğlunun ayak sesleri kesilinciye kadar kapıda dikildi. Sonra kapıyı .kapadı. En yakın iskemleye doğru sendeledi, otura kaldı. Ihtiyar "Meri: — Karl, Karl! ne yaptın diye sızlanıyordu. — Lâzım gelen şeyi yaptım; onun hak ettiği şeyi. Meri ağlıyordu. — O bizim- birtanecik çocuğumuz! Karl ayağa kalktı döşemeyi arşınlamıya başladı, acı acı sö- yleniyordu. * — O sana lâyık bir adam işte. Onu sen böyle yaptın!.. — Karl!! (kadın hiçkıriyordu) Ben senden bunları işitmek için mi yaşayordüm? Karl mırıldandı... — O, daha çocukken ben yetişkin bir insandım ve ye- tişkin bir insanın işini yapıyordum.. Fakat sen çocuğunu peh peh diyerek öyle bir hale getirdin ki en sonunda onu bozdun işte.Bu yüzden oğlan yüzsüz oldu. Peki ben de onun bu geceki itirafını işitmek için mi yaşıyordum sanki ? Meri haykırarak sözünü kesti. — Ben onu her ikimiz de iftihar edelim diye yetiştirdim . YL a alar e arl karısına doğru yürüdü, elini onun omzu- € yapayım... analık.. Oğlana canım sıkılınca kaba davra- nıyorum; belki seni de sebebsiz azarladım. Zaman.. ne yaparsın. Bütün gençler bir birine benziyor, fena bu gidiş! Gel sil göz- lerini tattık” : La — Nasıl? yavrumuz dağ başında bocalarken ben gözle- rimi nasıl silerim? ir saat, tam bir sâât eski odanin döşemesini beraber adımla- dılar, konuştular, konuştular, konuştular. Ihtiyar kadın korka korka lâmbayı masanın üzerinden aldı, pencerenin kenarına yerleştirdi. — Çocuğumuzun yorgun ayakları eski yurda gene doğrulur inşallah.. Eğer geri dönerse... -— Geri.. dönerse eğer Odada aşağı yukarı dolaştı. Çocuk geri döndüğü gün; fecrin soğuk aydınlığında dağ yamacına tirmana tirmana eve yaklaşı- yordu... Meri meömnüm.. bir sevinç çığlığı yurdu çınlattı. Fakat Karlın yüzü “hâlâ sert ve gergin. Hanri kapıyı açtı, odaya girdi.. A — Karl: —Ne haber? dedi, Hanri cevap verdi: — Müteesirim babaciğım Sizi utandıracak bir beceriksiz olmak istemem. Ben her ikinize de lâyık bir Oğul olmak arzusundayım baba. O kocaman şehre tekrar gittim: Bütün gece çalıştım, işte bunlari aldım.. asanın üstüne iki cüzdan, bir saat, iki kese, bir de yüzük koydu. Ihtiyar babanın gözleri parladı... ; — Oh! avurtlarını şişire şişire, oh! Tadı; seninle ifithar edebilirim artık, bü? <ş 5 e Le a Bu;...-âlâsindan Bir gece işit âl1 ölur evlâtciğım sana bir şişe şarap açayım; bu defa hayır duamı aldın benim. Fakat evvela anmerii öp... Hatnrinin yanaklarından gurur yaşları yüvarlatdı, ” amyeşini. kucakladı; .kuçaklaştılar; Vadide çanlar çalinıyordü! si : 2 .. » aferin dedi., şimdi » » d > UYANIŞ Çengi kızın elinde dönüyor hamam tası, Zilli maşa yayılan bir şehvet kahkahası; Ayıp düşer gelinin bu zaman ağlaması, Anlamak kabil değil niçin üzüldüğünü?... Ayşecik, onbeş yılın geçmiş bir saf uykuyla, Niçin ürperiyorsun bu sebepsiz korkuyla? Mermer kurnalar doldu muattar, ılık suyla Şimdi köpüklü lifler ovacak vücudünü. Galip Naşit oy Hikmet Münür” — (569) uncu sahifeden mabat — bu çıkan dostumuzun kendi neslinden olanlara sebebi anlaşılmıyan bir hisle.. ne tenkit ne mizah kiymetini haiz.. sadece sütunculuk gayretile acı, kırıcı nükteler savurduğunu görüyoruz. Bi hare- ketile kendini; evinin içindekilere çatmaktan zevk alan eski konak kethüdalarına ( benzeten arkadaş, hakkında beslenilen sevgiyi maalesef kaybediyor. Eskiden ateşli idealist bir genç tanirdik.. Eserleri de kendisi kadar canlı ve ateşliydi. Bugün bu gencin yerine bir münkirin kaim olduğunu gorüyoruz. A söndüreceğim diye boş boşuna Kanatlarını yalazlayıp kavuran serçecik; bizi bu Satırları yazmaya mecbur ettiğin için teessürümüz büyüktür. Fakat mademki makaleni s«darılmaca yok» la bitirdin.. Biz de saya nefinin; şu misramı hatirlatalım : Titredi Behrâm, elinden düştü zerrin hançeri !! A.. iki gözüm! mukabil hücumu beklemeden ne deyu elinden «Hençeri Zerrini» düşürürsün ?.. Mademki Tezkeretüşşüara man- tığını hatırlatan bir edayı enderünanen vardı! ne deyujmücade- leye kapı açarsın ?. Aman efendiciğim, (Sabit) in şu mısraı halinize ne muvafıktır bilseniz : Beraber olmadı, Sabit, bir elde beş parmak! Sabit; merhumlar meyanındadır. Bu sebepten mısraındaki Sabit kelimesini isminize çevirsenizde mezarından kalkip size bir şeycikler demez. Esasen daha dünyada dipdiri duran rus edip- eri her gün hikâyelerini adapte şeklinde idam eden zatınıza ne diye biliyorlar ki ? Biz — sayenizde yazıp çizmeye uğraşıyoruz,. Sizse yaşayanların ve ölülerin sırtından şöhret kazanıyorsunuz. . İşte aramızdaki f#fk.. Samat sizin yaptığınızsa “Veyl san'ata !! ,