572 UYANIŞ ŞiiR: Karikatür Dişi karnının tenceresinde pişerler; Şişerler.. Kim bilir hangi insanın ademde gezinen damlası. Üfrüle üfrüle büyüyen, Zıyalı neşiçlerle yürüyen Damlası Onun da karnında aynı tencere var, Aynı imbikler! Bir bakışta tutuşup yanmak için, Bir öpüşte zarları eriyip fışkırmak için şurup dolu guddeler, sini torbalar, mayiler, âletler, kemi nı damladan aynı damlayı sağmak için dn kimya, Aynı imbikler! Onlar birbirlerini sömürür.. İliklerinde zerrelerden ziller çınlar, Kaynar guddeler, erir lezzetli çıkınlar... Fokurdar ademin tenceresi! Çözülür, örülür, örülür, dağılır Fezalar ie imbiklerinden fokur fokur sağılır... Varlık tekil Allaha vurur nabızların ebedi kampanası!,. Dişi tenceresinde insan zekâsı pisiyor, Adem ağrıyarak sönmek için şişiyor! Pişiyor, insan pişiyor! Hayri Muhittin — Hasan ağa Vali bey çağırıyor. meydanda yok bulana aşk olsun Hasan ağa ** O akşam mektupçu odacıyı karşısına aldı.. Haş- ladı, haşladı... hademenin gözleri yaşardı. dedi, yirmi senedir şu kapıdayım efen- erime canım gibi baktım. «— Öyle ama Valı bey efendinin emirlerini yer- lerine getirmiyormuşsun Hörmette kusur ediyorsun. Sana bir şey oldu. Huyun değişti galiba. «— Bey efendi ne huyum nele suyum değişti. Her kesin namusu var. Haysiyeti var. Odacısek de gayrı bizi çör çöp sanmayın. — Vali bey efendi sineklerin kanadını bile in- citmez, kötü kelâm etmez. «— Haşâ... Haşâ...Süümme haşi...kötü kelâm etmedi. «— Etmedi... «— Döğmedi... sövmedi. «— Evet... ne döğdü ne sövdü. «— Derdin ne?.. - Namus yünün efendim namus... Beni bu adamın yanından alın birgün belkide e limdei »n bir kaza çıkar. Mektupçu ile hademe konuşurken içeriye iri yarı bir jandarma zabiti girdi.Ve derhal davaya karıştı. Ve: — Gözüne, dizine dursun... Elini kaldırdı... Şır- rak snr tokatlar inmiye başladı. hademe : «— Döv efendim.. Döv.. Dayakta ada- mından yenir, O öksürmesini bilmiyen herife hizmet etmem... Vali dediğin öksürdüğü zaman yedi kubbeli cami gümbür gümbür etmeli... Böyle öksürmesini bil miyen adama hizmet edemem.Bu namus meselesidir... Sadri Etem sen döv. No. 1721—36 İçtimai görüşler : Tecrübenin kıymeti Çok yaşıyan mı bilir, çok gezen mi ? derler, ve çok gezenin çok yaşıyandan fazla bildiğine işaret etmek isterler. Halbuki mesele izafi olmaktan hâli değildir. Öyle yaşıyanlar vardır ki, gözü kapalı gezenlerden çok bilgiçtir. Yaşamak ve görmek insa- nı tecrübeli yapar; binaen'aleyh kıymet tecrübededir Bu hükmü mutlak bir surette vermeğe o kadar üleşiğieiiie ki, hemen insanlar cemiyet halinde Da > başlıyalı nüfuz, kudret, sulta, emir hep yaşlıların elinded Gençlik toyluktur, tecrübesizliktir. Gön olanın işi, yaşlının izini takip etmek, onun gösterdiği yola gitmektir.Genç, bilgiç de olsa, bilgisi nazaridir; Dr şahsi tecrübelerle tahkik ve teyit DİM kiymetsizdir. Hangi sahaya bakarsanız Gideli; gençlik yaşlılığın Miri a sayısız e ciibeterii istifade etmek mevkiindedir. Yaşlı, da hayatının sahih mefhumunu kaybedinciye kadar ein el beridir; çünkü, en yaşlı insan en akıllı, en firaset ve kiyasetli adamdır; bir cemaatin, bir rae a a umumi işlerini ancak o, lâzımı gibi sevk ve idare edebi Bunaklık ve artık işe yaram ak ne vakte kadar devam eder, ve işten çekilmek yaşı asigi yaştır? Kanun gibi, sabit olan vesikaya göre altmış beş yaş son haddir. Fakat kanun dahi şahsı nazarı dikkate alır, ve vaktinden evvel bunıyanları hizmetten atfettiği gibi hizmetinden istifade edileceği Kyme kimselere daha ileri yaşlara kadar çalışmak imtiyazını veri u müesses kaide ve akidelere kimse itiraz ime, edemez. Cemaat hayatında gençliğin kiymeti ancak emir altın da, kayıtsız şartsiz, çalışabilmektedir. Dünya kuruldu kai aksakallar ha- kimdir, ve bu kaide dünya durdukça baki kalmalıdır Halbuki beden kuvveti gibi zihin kuvveti de li olmak lâ- zımdır. Gencin kanı kaynıyor diye alabidiğine delilikler ve man- tıksızlıklar mı yapmasi lâzımdır ? Her hangi kuvvet olursa olsun ancak en yaratici bulunduğu zamanlarda çalışmasından faide beklenir. Bir makine, en büyük randmanını daha yeni iken, şu- rası burası aşınmamışken verir; seneler geçip de pistonları aşınan makineler, aralıklarından buhar kaçırarak öksürüklü bir ihtiyar gibi aksıra tıksıra, ikide birde tamir edilmek şartile çalışabilir. İnsan makinesinin bundan başka türlü olması mümkün müdür? Tecrübe denilen şey, hafızada birikmiş ruhi itiyatlardan başka bir şey değildir. Bu tecrübeler, ancak muhakeme kudretini , yani zihin tazeliğini ve ceyadetini muhafaza edenlerde bir kıymet ka- zanır; yoksa tesrübe mazi denilen si derya içine atılmış yo- sunlu er başka bir şey olan n tazelik ve ceyadeti, elli kudreti gibi ancak genç- lerde ağ Hayatın idaresi gençliğin elinde bulunsaydı, acaba dünyanın işleri ihtiyar «kaplan» ların ündükleri ve istedikleri gibi mi giderdi? İhtiyar«kaplan» lar yırtıcılık tecrübeleri görmüş lerdir. Onlar, ellerinden çıkmak üzere bulunan hayatın intikamını, o hayattan geni; geniş istifade edeceklerini zannettikleri gençler- den almaktan geri kalırlar mı sanıyorsunuz Umumi harbi ömürleri pahasına Badi gençler, sulh masası insana bulığiğkla bugünkü gibi,atinin nesillerini daima birbiri- nin —— sarılacak bir halde bulundurmıyacak muahedeler Mi Gençler, ve genç ruhlular çarpıştı, sonra dünya e bir kılları bile oynamıyan ihtiyar «kurtlar ve kaplan nun gibi bütün umumi işlerde, ilitiyarlığa ve iile ğini vermek, mümasil neticeler verir « Halbuki gençlik, azmüirade ve seciye ile beraber muhakeme kabiliyetile yetişmiş gençler, ihtiyarların tecrübelerini de ihmal etmemek şartile, her işi adam akıllı başaracak kudrettedir. Tecrübe yalniz âlimlerde kıymetlidir; çünkü âlimler yaratıcı bir zihni hayat yaşarlar. Fakat hangi âlim ilimden hariç bütün iş- lerini gençliğe birakmaz? Gençlik için yalnız yaratıcı âlimin tec- rübeleri kiymetlidir. Öteki tecrübeler, birikmiş çakıl taşlarıdır . KÂZIM NAMİ