:esin- nalık nispi bir şey olduğundan küçük ouzviyetleri öldürmeleri insanlar için büyük bir nimet telakki olunuyor; iki demir par- çasının arasından, yahut civa buharının içinden elektirik ce- reyanı geçmesi ile ultra-violet şuaları hasıl eden aletlerle, içilecek | sular temizleniyor. mikroplardan ## Bu şuaların mühim bir iyi- liğide çocuklarda güneşsizlik derdi olan (rachitisme) hasta- lığına karşı bir ilaç olmaları- dır. Senenin uzun bir kısmın- da güneşten mahrum kalan İskandinavya (o memleketlerinin mekteplerinde ve ıspor cemi- yetlerinde o şuaları hasıl eden aletler - şüphasiz fenni ve he- saplı bir surette - kullanılarak, güneşten edilecek istifadeler temin olunuyor. Ancak bu aletlerden her yerde bulundurmak ta büyük bir külfet ve masraf olduğun- dan daha ziyade kolaylık arı- yan bazı fen adamları çocuk- ların kendilerini o aletlere kar- sı tutacakları yerde onların yiyecekleri yumurtaları, yağları, zeytinyağlarını ove içecekleri sütü tutmağı (odüşünmüşlerd". Bu suretle yapılan tecrübelerde o gıdaların rachitisme hastalığı- na bir dereceye kadar iyi geldi- ği anlaşılarak ultra-violet şua- larına tutulmuş gıdalar bir za- manlar moda olmuştu. Fakat bu gıdaların tesiri de kâfi görülmediğinden, esasen rachitisme hastalığına ilacı olan balık yağının iyi tesirini artır mak üzre bunun o şualara tu- tulması o düşünülmüştü, Balık yağının içinde pek az mıktar da bulunan ergosterin madde- sinin tabii halde o hastalığa karşı faydası, ehemmiyetli de- nilecek bir derecede olmadığı halde, ultra - violet şualarının lesiri ile adeta hastalığın hususi bir devası olduğu görülünce, balık yağından da vazgeçilerek bunu zeytin yağının içine ka- rıştırarak çocuklara içirmek en büyük kolaylık olur. Şimdi Al- man hükümetinin, İskandinavya gibi güneşten uzun zaman mahrum kalan ve zaten biraz da fakir olan Şarki Prusya'da çocuklar için oilaçtan tevzi eltiği rivayet edilmektedir. Bu ilaç, cenup memleketle- HAYAT,7. rinde güneşin temin ettiği vita- minleri temin ediyor. Zaten güneş 40,45 arz derecelerinin yukarısındaki (om mleketlerde, rachitisme hastalığına karşı iyi gelen vitaminleri veremiyor; şu halde Alman hükümetinin yap- tığını yapması lâzım gelen daha başka meleketler de var demek- tir. Bizim meleketimiz o arz de- recelerinin cenubunda bu'un- duğundan tabii güneşten isti- fade etmemiz bizim için bir saadettir. Fakat güneşin sıhhi faydasını bir kahve kaşığının içine sığdırarak tabialten: müs- tağni olabilmek medeniyet iti- barile if ihara şayan büyük bir muvaffakıyet addolunmalıdır. G. Ata Devrilen çınar. Bir uzun iniltiyle çarptı yurdunun kalbi, Bu ölümün yasıyla hıçkırdı derin derin, “ Başı göklere değen bir ulu çınar gibi, Devrilirken toprağı karıştırdı kökleri... Hisli her yürek seni binbir acıyla andı, Damarlarında gezen coşkun asil bir kandı. Bir kan ki senelerce vatan aşkıla yandı, Ve tutuştu en küçük elemile bu yerin... O gürleyen sesinle bir coşkun şeluleydin, Sen yalnız hakka tapan, duğruluğa baş eydin, Hepimizden yüksektin, daima yüksekteydin, Bir parlak yıldızıydın irişilmez göklerin. Seni torpağa vermek, ne acıdır bu bilsen, Nemutlu ki böyle bir acıyı tatamadın sen. Biz üstünde hasretle yanıp kavruluyorken Sen tograğın altında yat, uyu serin serin! Halide Nusrat