ihtiyarlar Yavaş yavaş geriledi ve tamamı» eve girdikten sonra, gene ilerliyen kuş- lara batırdı; — Chooo! kara tavuklar! Ve hızla kapızı vurup kapattı. Tepenin üzerindeki evde geçen tüyler ürpertici faciayı halka akbabalar haber verdi, İhtiyarların birkaç gündür hiç gözükmemesi zaten nazarı dikkati celbetmişti; herkes birçok ihtimal- lerden bahsediyordu. Bir gün köy- lülerden © biri, kaybolan bir ökü- zünü ararken karşı te eye kadar geldi ve oradan 'Thom& Sahyra'nın, dallar arasında bembeyaz duran evini gördü. Akbabaların damda dolaştık- larını, ağaçlarda dansettiklerini, avluda koşup gagaları kapıya vurduklarını görünce birdenbire hayrete düştü. Uzaktan: — Buda ne? dedi. Bu akbaba sürüsü de nka Romana'nin evinde ne arıyor! Yüksek ve seri otlar arasından vavaş vavaş ilerledi ve daha uzaktan © müthiş kokuyu duydu. — Buralarda kokmuş, çürümüş bir şey varl Zaten bu hayvanlarda hep ölüye gelirler! i Adım adım daha çıktı. Akbaba lardan biri onu görüp uçtu ve sonra hepsi birden korkup kaçıştılar, Mamali nzaklaşmadılar, en yakın ağaclara kondular ve sanki kendilerini güneş- ten muhafaza ediyormuş gibi siyah kanatlarını açtılar. Köylü © pis kokudan bayılmasn diye burnunu kapatarak evin etrafını dolaştı. > —— - — Acaba: bunların ikisi brden içeride öldüler mi? Evvelâ pencerelerden birin', sonra kapıyı açmağa çalıştı isede bir türlü muvaffak olamadı; ağzını kapıya daya- yarak bağırdı: — Nha Romana! Baksanız a! Tio Thomel... Hey! evdekiler!.. Hiç ses çıkmıyordu. Ne bir yap- rak kımıldanıyor, ne bir kuş cıyıldı- yordu. Sade akbabalar birer birer avluya, damın üzerine, kuru yaprak- ları hışırdıyan bahçeye dönüyorlardı. Köylü ıstavruz çıkardı; korkmuş, bü- tün vücudu ürpermişti. Tekrar yokuş tan aşağı inmeğe başladı. evap veren olmıyor! Evde kapalı.. Belki bir tarafa gitmişlerdir... br yere gittilerse bu koku ne?.. Ak- babaların neişi var”... Acaba birisi gelip ikisinide öldürdü mü? Bu korku ayaklarına bir kat kuvvet daha verdi; bu gördüklerini ilk ras- geldiği kimseye bildirmek üzre koş- mağa başladı. Bir tay hızı ile derelri, tepeleri aşıyordu, Firmino'nun hanı önünde bir öküz arabası boşaltıyor- lardı. Kollarını açıp yukarıyı göstere rek sordu: — Orada ne olmuş? apının önünde duran Firmino kemali sükünla cevap verdi: — Bu ne acele? Ne olmuşkir.. Orada hiç bir şeycik olmadı... — Nasıl bir şeycik yok?.. Ben şimdi oradan geliyoru Koşuşup etrafını alla) Petronilla, kucağında çocuğu ile hanın kapısında gözüktü. Civardan da merak edip koşuşanlar olmuştu; civardaki derede çamaşır yıkıyan kadınlar da haber alıp birer birer geliyorlardı. Kapıyı çaldınız mı, Benedicto? — Elbette vurdum, seslendim ama hiç bir ses çıkmadı. Öyle de bir koku ki! İnsanı deli ediyor. Kadınlardan biri söze karışdı. — Doğrusu oçoktanbır ikisi de buralarda gözükmedilerdi...' Petronilla, ağlıyan ai kus cağında salliyarak tasrih e — Tam bir haftadan beri gözük- mediler Birbirlerine dakışlar; nihayet Fir- mino bir karar verdi: — Hele bir gelim de bakalım ne olmuşlar! Oradakilerden birisi: — Belki biri öldürmüştür, dedi. Firmin herkesi bir süzdü, böye öümdel bahsedenin kim olduğunu araştırdı, şüpheli şüpheli bir baktı, sonra: — Kim bilir! dedi. Haydi biz gidip bir bakalım! Eline sopasını aldı, başına hasır şapkasını geçirdi ve hep tepenin, O beyaz eve görünen yolunu tırmandı” lar. Akbabalar gözükünce Benedicto öne doğru auldı ve sopası ile unları göstererek: — Demedim miydi? Hem dene kadar da çok! Artık Firmino da karaat getirmişti — Evet, burada bir ölü var, dedi. - Demedim miydi? Ben evin tâ yanına kadar git im; şimdi kendiniz de tecrübe edeceksiniz!