derede haber edicto? ınu ku- gözük- et Fir- ilim ne tirmiştiz ır, dedi. evin İd İiniz de Eve yaklaştıkça herkes burnunu tıkayarak mendili ile yelpazeleniyordu. Bütün bu halkı Bree akbabalar kaçıştılar. Bir çocu — Göğe Bilir 'dedi. Bütün oradakiler, mihaniki bir hareketle e yukarı kaldırdılar. Çoğu eve e gitmeyip beride durdular, tecessüsle fazla ilerlemiş çelenk geri çağirıyor- Annel - Burada durun! Sizin orada işiniz yokl... Erkeklerden bir kaç tanesi evin Di il bir parça daha midi kal Firmino son bir defa öeletid, — Nha Romans! Nha pan İçeride çıt bile olmuy vdi arkadaşlar, ki kıracak miyiz? Elbette kıracağız! Firmino daha fazla beklemedi ve hemen kapıyı omuzladı; bir Si ile kırıldı ve hemen dışarı, insan a yerlere devirecek bir ki çık Fadıl Firmino cesaretini topladı yanına iki kişi daha alarak içeri zili dışarıdan onların sesleri e — Ya Meryeml.. Uf... Pü Birdenbire bir çığlık a ile rinden biri koşarak çıktı, ötekiler de arkasından o gözüktüler. a sazları çalılıklara kadar dı, Orada... ML mz gördüm... Ölmüş mü? vr li Ne kadar da allahım! i Ben ömrümde bu kadar sik bir arada görmedim... Adam bunu söylerken yüzü sap- sarı idi. Firmino; — Bir kere biz de bek dedi, zden kimde kibrit vari Bütüm pencereleri, lin açsak daha iyi olur. Pecerel r açılınca içeriye aydınlık doldu; her taraf karışık, perişan bir halde idi. Erkeklerden biri yatak oda- sına girerek ölüyü gördü: Thom& amca burada, diye bağırdı a Romana? Unu Firmino buldu. Romana mut- iskta soğuk taşların üzerine kapanmış bir halde buldular; Meryem Ana hey- kelini elinde sımsıkı tutmuş, dudakla- İarını Yapıştırmıştı. Hiç şüphesiz dua ederken böyle yığılıvermişti. Yerde bozuk ALİN pal ığı görülüyordu. - Nha Rom daha yaşıyor! koşun, buraya ğini Kadını kaldırıp götürdüler. Eee geçerken e çırpındı, boğuk b inilti çıkardı. Bahçey çıkasldikin sonra kendisine aciyanlara, ağlıyanlara Bakarak: “ Uyuyor! Uyuyor! Ona mayın! , dediği duyuldu. Ayaklarını yere vuruyor, sonra yalvarır, dua eder gibi ellerini kavuşturuyordu. Gözlerini kapıyor, çırpınıyor, sankı bir şeyi kov- mak için ellerini uzatıyordu. Biri acı- yarak bağırdı: — Nha Romana da ölüyor! O da ölüyor! O da gidecek! Koşuşup yanına geldiler; herkes bir çare düşünüyor, e şey söylüyor- du. Kimisi bir teskere yapıp götür mekten, kimisi yatırı ii üzerine yaprak örümekten bahsetti. Firmino: dokun- — Bize götürün e di Kadınlardan biri” içini çekerek: Bilm şağı Okadar sağ gidebilir mil dedi 5 kadar zayif, O kadar mecalsiz kil Biraz sonra sordu; —Burada süt veren bir kimse yok mu? — Margarida var. — Gel, Margarida, gel. — Ne olacak? — Gel, bir hayır etmiş olursun. Zavallı, vi " Ein kadıncağızdı. Ona biraz ir bi rai taşıyan İri bi zenci kadın yaklaştı, göğsünü çöz Diz çöktü, Roman 'nın başını dizleri: ne koydu ve dişlerini zorla açarak ağzından süt akıttı. Pembe dişetleri arasında beyaz sülün fışkırdığı görül- dü. Romana gözlerini kapattı ve başı yavaşça devrildi, Zenci kadin hayretle; — Bakınız, dedi, ölüy ibi! Ubür kadınlar da üşüştüler; kimisi nabzına bakıyor, göz kapaklarını kal- dırıyordu: — sütü içmedi; zaten vi me- me verildiği zrman ölüyormuş! Biri seslendi: — Allah ona cennetinin kapılarını açtl Bütün erkekler dindarane bir vurla şapkalarını çıkardılar, Genç zen- ci > iv memesinin ucunu kuruladı v Romans'nın başını yavaşça bal yere buaktı, Evden doğru bir demir şıkırtıi işit Idi, iki erkek ellerin- HAYAT,3İ. de kazmalarla dişarı çıktılar, Firmino tenbih etti; — Siz burada mezar kaza du- run; ben de gidip hükümete haber vereyim Mezarlar yan yana Ben çok kalmam, gelirim, bir şey getiririm. olsun. size de Zayallı kocakarının yüzüne eğilip baktı ve içini çekerek: — Yazık nha Romana'ya! dedi. Kadınlar ağlaşıyorlardı; Firmino aşağı inerek oradakilerin hemen he- men hepsi onun yanına koşuştular; — Rahip efendiyi getirmiyecek misiniz, Firmino? Bakalım, onu da bir görürüm. mana'nın ölüsünü portakal a- yüğlanil altında bir sıraya uzatulra ce iki kadın orada onu beklemek üzre kaldılar. Biri bahsetti; öbürü; — Ne lüzum var? dedi Güneşi görm'yor musun? Ben de önun gibi Gm cennete o gideceğimden emin < mum getirtmekten eğin üzerindeki o küç'k beyaz evde geçen facianın ne oldu uğunu dü- şünüyor, bir türlü HE MİNAMNORİ Aca- ba bir hayvan mı ısırmıştı? Acaba O zaman Thome yatağında değil miydi? Ureden de biroiri arkasına toprağa vuran kazmaların sesi geliyordu. Bir- denbire bir ses duyuldu; — Mucura! sen de görmeğe mi geldin? Benedicto, uzun otların arasında bir öküz görmüştü; hayvan da onu görmüş ve sürüden ayrılıp kuyruğunu sallıyarak onun arkasından koşmağa başlamıştı: — Hup! hup! Mucura! Güneşin altında, bu dai dallar arasında kuşların o sevincine opayan yoktu. Kara ve sessiz akbabala ar da ali ii çların üzerine konmuş, kimi damda olsn sanki şikâr arını mu- hafaza ediyorlırd. o Uzaklardan da arasıra bir boğanın böğürdüğü duyu- uyordu. Birdenbire ta uzaklardan bir in sadası bu matemli ıssızlığa kadar n yıp geldi: kilisede a Çanı ia yordu. Mezarları kazan iki erkek dur- dular, başlarını il ve kazmalarına dayanı e yere eğdiler Son duayı ediyorlar “ Coelko a » den nakleden Nurullah Ata