irebbi iflas mı. edecektir? Bu sualin cevabını “an- cak bugünün temaşa oOmuharrirleri düşünmel ve ona göre tehlikeye karşı eserlerine verecekleri veni bır şekil ve yeni bir ruh ile çalışmalı- dırlar. Vakıd böyle mübeşşirler de isbütün omefkut değildir. İtalyada Pirandello, İngilterede Bernard Shaw, Fransada Henri Senormand gibi mü ceddirlerin şöhretleri vatanlarının hu- dutlarını çoktan aşmıştır. Fakat sine- manın bir dev süratile il rliyen adım- ları karşısında bunların da tesiri ni- hayet bir dereceye kadar-halkı işgal edebiliyor. ang bir memlekette ciddi bir işazel yaşayabilmesi için şu üç grup insanların birleşmesi lâzım- dır: Direktörler, müellifler, mümessil- ler... Bugün ise bu üç grup arasında esaslı bir ihtilaf başgöstermiştir. Di. rektörler o ekseriyetle para sikintısı içinde ikibüklüm bir haldedirler, en yüks eseri değil, en fazla para getirebilecek herhangi piyes taslağını tercih ediyorlar, San'atlarına tamamile hürmetleri olan pek nadir temaşa müellillerini istisna edersek diğer- leri Oo hemen oOumumiyetle böyle karşısında ister © iste- mez şaşa'ıyor ve sendeliyorlar, Oza- man yüksek temaşa eseri kaygusundan ziyade hakim olan esas, bu hayat pahalılığında direktör kadar müellifin de cebini fazla dolduracak olan bank- notlardır. Aktörlere gelince, bunlar da kendilerini en fazla göstere bilecek bir rol aramaktadırlar, yoksa en kıy- bir. tercih mg bir temaşa eseri ramaktan fersah :ısah uzaktadırlar. Bu suretle adi. mu- harrirler ölmüş sinekler taşıyan karın- calar gibi çoğalıyor ve bu Karıncalar uşıdıkları mülevves gıdayı sahnelere boşaltıyorlar. Neticede ise zevkleri ve iimağları teşviş eden kötü bir temaşa edebiyatı salgın halinde bütün dünya üyatrolarını istilâ ediyor. Bu hususta ayı ayrı misaller getirmeğe hacet vok, sadece en basit istatistikler bile in meselâ Avrupadaki ekser tiyat- rolarda revaç bulan eserlerin, nihayet ahne edebiyatında en kolay ve en neviler olan vodvİ, revü, öperek gibi şeyler olduğunu sarahetle gösler- mektedir. Nitekim bizde de ihtimal halkın mühim bir kısmı bundan hoş- loniyor. Avrupada temaşa bahsı, diğer her türlü Oo sanat o şubelerinde olduğu gibi, o rastgelenin (o kolayca ağIZ açıp söylendiği bir sıha değildir, fakat ne çare ki orada da en malümatlı ve bitaraf münekkitler bile hakiki derde lâzımgelen devayı henüz bulup gösteremiyorlar. İhtimal fena eser istilasına karşı esaslı bir mücadele açmak lâzımdır diyeceksiniz. Evet, buna ihtiyaç vardır. Ancak ne vazık ki temaşa san'atı, böyle bir mücadeleye en fazla atılmak mecburiyetinde kal- dığı bu anda en az müsallah bulun- maktadır. Basir, kolay nevilere karşı ayni siklette bir kuvet, hemen hemen yok gibidir. Bilhassa Fransada bu buh- ran Çok hât bir safhaya girmiştir. Mar iki, anketlerin odevamına bakılırsa (o oradaki Oo muntazam tiyat- roların o vaziyeti cidden fena bir haldedir. “Komedi dramatik,, tiyatro: ları ise hemen hemen ortadan kalkmış gibidir. Champs - Elisdes ( Şanzelize) Atelier ( Atelye) Genç Müellifle üyaırosu v. $. gibi en yeni avangart tiyatroların verdikleri umit ble bir serabı * andırmıştır. Çünkü bunlar da muthiş para derdi içindedirler. Mas- rafa gelince, gittikçe çoğalıyor. Bilhassa vergiler tahammülfersa bir ağırlıktadır. Bu tehlike karşısın'a, yukarıda da söylediğimiz gibi, en-ciddi direktör ler bile sinemanın parlak tekliflerine mutavaattan geri kalmıyorlar. Hasılı bütün bu şerait içinde tam manasile edebi tiyatro Fransada bile artık yaşı- yamaz bir hâle gelmiştir denilebilir. Esasen insanların en yüksek ibdaı olan san'at, bugün zekâ ve hassasiye tin iki Kutpu arasında sallanmaktadır. Bir iki nesil hulya, tasavvuf ve şiirle gıdalanmışsa onlardan sonra gelenler babalarının perestiş ettikleri Şeyleri yakıyorlar ve yalnız müspet hakikate, vesikaya, tahlile doğru ( yürüyorlar, mesel bir zamanlar Fransada Anto- ine'in Theatre Libre (Serbest tiyatro ) su, romantik tiyatronun temayüllerine HAYAT,IŞ. ve gayelerine ve bilâhare Alexandre tette - böyle bir aksülâmel yapmıştı, Bugün ise natüralist (tecrübe te- iflas etmiştir, o yani devrini ikmal etmiş bir vaziyettedir. ar olduğu gibi göstermek is- ve hayat (osafhalarını dilim ili ortaya koyan bir tecrübe- nin hitamından sonra fikri, mizahi, felseli temaşanın ve nihayet bütün uryanlığı ile tam bir linde dünkü tiyatronun eşiklerinde kalmıştır. Artık garp temaşası ve bil- hassa Franşız temaşası, umumi harbin vahşetleri, en kanlı, en hakiki faciaları ve bilâhre gelen sul ün her husustak? maddiliği sonunda “ realizm, e doym- uş bir haldedir. Şimdi ise herne pa- hasına olursa olsun, “ hakiki . den uzaklaşmak, yalancı fakat ilâhi bir dl Nitekim artık İtalyalı Pirandello. ile ingiliz Bernard Shaw (Bernar Şav )ın BR zekâya hitap eden temaşa- ile bir san'at şeklinin umkuna al olunmuştur. Her şekil ve her prensibin nisbi zayıfladığını fecaatl- hissediyor, Çün- kü temaşa sahasına da, diğer bütün içtimai ve bedii sahalarda olduğu gibitam bir istikrar oOkalmam miştir, Şevkler, modalar, itiyatlar hergün de- işiyor ve e A vi vi eserler muzaffer olabilir? Bu hususta pey- gamberlik o etmek o doğru değildir. Ancak, bazı alâim ve temayüller göz önünde tutulursa denebilir ki: Yarınki o temaşada muzafferiyet, daha az zeki ve mütefekkir kirane, daha az ince fakat daha çok hissi ve kal. bimize dimağımızdan ziyade heyecan verebilecek bir san'ata doğru teveccüh d edece tir, Halit Fahri