HAYAT EN Bir seyahat, bir ölüm. Bu a ühim iki vak'ası, İngiltere Başvekili Makdonaldın Ame- rikaya vasıl olması, ve Almanya Ha- riciye nazını Güstav Şterezemanın vefat etmesidir. Umumi sulhu tehlikeye düşürme- mek, büyük küçük, bütün hükümetle- rin başlıca düşüncesidir. Bu sulhü muhabbetle temin etmek arzusunda bulunanlar olduğu gibi dehşet ve heybetle devam ettirmek isteyenler de vardır. Sulhü seven Avrupanın Büyük ( Britanyası ile Amerikanın zengin Cemahiri müttehidesi bu iki zümrenin hangisine mensuptür, bunu düşünmeye ihtiyaç yoktur. Şu var ki, bizim için, aslolan sulhtür. Ne tehdide ehemmiyet, ne sahte mu- habbete kiymet veren Türkiye yalnız samimi bir sulhçü olarak kalmak he- vesindedir. Her türlü muazzam kom- binezon, memleket havasını bulandır- madıkça, bize göre hoştur. Ştere.manın ölümü ile Avrupa bir keder dalgası geçirdi. Çünkü bu da samimi sulh taraftarlığına düşmanlarını bile inandırmış siyasi bir recüldü. Al- manyayı her badireden kurtaran Ve halk fırkasının reisi bulunan Şte- terezeman, milli bir halâskâr olduğu kadar, beynelmilel bir sulhçü idi: Şimdi Almanyayı ve Avrupayı düşün- düren bir mesele: (nun yerine kimi koyacaklar. İki kitap. “Bir ulsımın nakışları ,, “ Yirmi yaş,.. Bu iki küçük kitap, biri öteden beri kıvrak yazılar altında imzası ta- nılmış Reşit Süreyya, öteki de henüz neşriyat âlemine ismi yeni karışan Edip Alp Beye ait iki manzum eser- dir, Birincisi ölmüş bir vezinle “sevgi, e 5 ESRİYAT ve “istirap , tan canlı bir suretle bahsediyor. İfadedeki çeviklik, Reşit beyin, bir kelebek hafifliği ile sevgi ve istirabın birinden öbürine atlaya atlaya her ikisinin de uzun uzadıya derdni tutmaga vakit bulamadığını gösteriyor. Biz Reşit Süreyya Beyin tatlı ifadesini acı mevzular üzerinde adeta .müstehzi bir bakış gibi bu'uyo- ruz. Eminiz ki şair, sevgi yerine ser- güzeşt, ıstırap yerine inşirahı terennüm etseydi daha çok muvaffak olurdu. Eser buhranını tamamile hissettiği- miz bir zamanda bize her kitap bir zevk menbaı oluyor. Susuzluktan Çat- layan dudaklara bir avuç su bile bü- yük bir hediyedir. Yirmi yaş,bir genç kitabıdır. Sen'- ati ancak kemale ermiş düşünce ve ruhların işi telakki edenler için bu eser yarına git bir işarettir. Gençlere tavsiyemiz, bu işaretlerde kuvvetli gö- rünmeleridir. Yirmi yaşındaki bir da- hiye tarihte kaç kerre tesadüf edebil- dik? Fakat bu çağ, her halde bir hiz alma devridir. Edip Beye de san'atin- de daima bir , ileriye yüreyüş , te menni ederiz. İkinci devre. Umumi harpten evel ve son- ra Türkiye maarifindeki yegâne kalabalığı ilk mekteplerimizde görüyorduk. O zamanın “Sul- tani, leri, verilen emekle maküs bir netice arzediyordu: Orta tahsil mekteplerinde göze çar- pan bir kalabalık yoktu. Doğru bir bakıma göre o devre “Ipti- dai tahsil devri, diye biliriz. Daha yedi sekiz sene evel Ankara lisesinin talebe mevcur- HAYAT, du yüzden fazla değildi. Bugün ayni irfan müessesesinin müda- vimleri yedi yüze yakındır, ve orta tahsile koşan çocukları- mız için yalnız bu teşkilât da kâfi Ogelmediğinden şehirde ikinci bir mektep açılması ica- betmiştir. Bu on misli fark dik- kate şayandır. Her halde sekiz seneden beri Ankara nüfusu ancak bir misli tezayüt etti, halbuki okuyanlar mıkdarı on kat fazladır. Bu mülahazadn anlaşılıyor ki artık maarif seviyemiz birinci merhaleyi katetmiş, orta tahsil çağına gelmiştir. Ankara ölçu- sünü memleketimizin her nok- tasına tatbik edersek alacağı- mız netice budur. Bu güel neticeyi görmek için başka milletler ne kadar zaman ve kudret sarfetmişlerdir! Vatan maarifinin orta tahsil kısmını idare eden teşkilât bize yarın için yeni bir ırtifa daha hazırlıyor. Gene on sene- den fazla sürmiyecek bir za- man, Türkiye maarifini ve Türk Milletini yüksek tahsil derece- sine çıkaracaktır. Bu istikbale inanmak için, geçen yedi seneyi göz önünde bulundurmak kâ- f.dir. Yarın münevver gençliği bir, hatta iki darülfününa bile sığmıyıcak kadar kesif ve ha- raretli görmek ümidi, hakikate yakın bir hayaldir. Hayat Ön beş günde bir çıkan ilim. Felsefe ve san'at mecmuasi idarehanesi Ankara Maarif Vekâleti karşısında Abone: Seneliği 875 Kuruş. Mes'ul Müdürü: Faruk Nafiz