ce bakıyor, nihayet sanki her şeyi anlamak istiyor ve gülümsüyordu. O ayak öpmemden pek ziyade hicap edi- yordu, mütemadiyen geri geri çekiyordu; ben o vakit onların evvelce durduğu yeri öpmeye başladım. O bunu gördü ve.. ve hicabından gülmeye başladı, İnsan hica- bından nasil güler bilir misiniz? Birdenbire onda iste- rik bir ihtilâç baş gösterdi. Ellerinin nasil kıvrılıp çekil- diğini gördüm; fakat boyuna onu sevdiğimi ve ayakları- rın dibini asla terketmiyeceğimi fısıldıyordum: * Bırak eteğini öpeyim, ne olur? Bütün ömrümce önünde böyle yalvarmak isterim... Artık bilmiyorum, artık hiç bit şey hatırlamıyorum. Birdenbire hınçkırmaya ve bütün vücudu tr tir titreme ye başladı: Şiddetli bir isterik ihtilaçtı, onu fazla korkut- Onu yatağına taşıdım. Buhran biraz yatağın üzerinde doğruldu ve ellerimi kavrıyarak: müştnm. Eeç nce — » Sükünet bulunuzi rica ederim, kendi kendinizi tazip etmeyiniz... telâş edilecek bir şey yok... diyordu. Nihayet derecede mahzundu, rünüyor ve mütemadiyen ağlıyordu, rica ederim... tamamile bitap gö- Akşama kadar onun yanından ayrılmadım. Ber ona mütemadiyen, on beş güne kadar Bolonya-ya gideceğimizi, sedasında tuhaf bir ihtizaz hissettiğimi, dükkânımı Dobranravof-a satacağımı, velhasıl yeni bir hayatın başlıyacağını anlatiyor, anlatıyordum. Her şeyden evvel ve derhal Bolonya! diyordum. Havfla beni dinliyordu. Korkusu gitgide artiyor gibi idi. Fakat ben bu korkuyu hiç kale almıyor, içimdeki mutlak bir arzudan başka hiç bir şey duymuyordum, Arzum ayakları dibinde ona yalvarmak, ayaklarının durduğu yeri öpmekti. — Senden hiç bir şev istemiyeceğim, istersen bana hiç cevap verme, beni hiç ehemmiyete lâyık görme, Yal- nız seni uzaktan seyretmeme müsade et. beni Kulun, kölen adder.. diye tekrar tekrar söylüyordum. O, ağlı- vordu, — Beni kendi halime bırakacağınızı zannediyordum... Sözleri o kader bilâ ihtiyar ağzından çıktı ki belki ne de- mek istediğini kendisi de farketmemişti. Buna rağmen, benim © akşam işittiklerim arasında manasını tamamile kavrayabildiğim en mühim ve korkulu söz bu idi. Bu kelimeler bana ok gibi saplandı. Vaziyetimi daha aydın- lık gördüm. Fakat o karşımdı bulunduğu müddetçe ben ümidimi kesmedim; anlatamıyacağım bir hisle mes'uttum, Onu bugün fevkalâde yormuştum; görüyordum, fakat her şeyin yekten o düzeleceğini, buna muvaffak olacağımı; zannediyordum. Gece olurken o bitkindi. Ona, derhal uyuması için rica ettim. Hakikaten l4hzade uyudu. Sa- yıklamaya * başlıyacak mı? diye bekliyordum; hakikaten biraz sayıkladı, fakat o kadar şiddetli değil. Gece sık sık HAYAT,23. basarak terliklerimin ucuna kalkıyor, yatağının yanına kadar gidiyor ve önü seyrediyordum. Zavallı hasta mah- lükçatızı, üç rubleye satın aldığım dar demir karyolada öyle uzanmiş görünce hep ellerimi kemirdim. Diz çük- takat nyurken - yani iradesi haricinde - ayaklarını öpmeye cesaret edemedim. Dua etmek istiyor, fakar yine tüm, fırlayıp kalkıyordum. Lükerya bir kaç dafa mutfaktan geldi, beni mephu- tüyetle seyretti. Ona artık gidip yatmasını söyledim; yarın yepyeni bir hayat başlıyacak dedim. Ne tuhaf, Her söy- lediğime deli gibi ben de inanıyordum. Sevincimden sar- hoştüm! Yalnız sabahı bekliyordum. İhtirazı, tavakkiyi ihtar eden bütün aldime rağmen bir felâketin vukua gele- bileceğine inanmak istemiyordum, Gözlerimin bağı çözül müştü, fakat idrakime daha sahip değildim, mantıkla” dü- şünemiyordum. Bu hal epi sürdü, ta bu güne kadar!.. Hem o vakit ö daha henüz sağdı; şimdiki gibi yine böyle kar- şi karşıya idik. Yarın o uyanınca ona her şeyi söyliyeceğim, o da her şeyi anlıyacak. Çok vazih görü düşünüyordum. Onun için sarhoştum.. yor ve pek basit Beni en ziyade Her hangi bir se- beple, Bolonya-nın kurtuluş yolu olduğunu, Bolonya-nın her meseleyi halledeceğini zannediyordum. Fevkalâde bir sabırsızlıkla yarını bekliyordum. sarhoş eden şu Bolonya seyahati idi. IX Çok eyi anlıyorum. Hep bunlar, bir kaç gün evel, tam beş gün evel, geçen Salı günü... Hayır, hayır.. bir İâhza bekliyebilseydi muhakkak bütün kara bulutları defedecektim! O tamamen sükünet bulmamış midi? Ertesi günü, alâ dinliyordu; Vaka biraz sıkılarak. da vardı, söylediklerimi pek biraz hicapla,.. korku Artık münakaşa etmiyecejim, kendimi deli gibi nak- setmeye artık razi değilim.. Ö benden korkuyordu, hem nasıl olur da korkmiyabilirdi? Biz uzun zamandanberi birbirimizin yabancısı olmuştuk, alışkınlığı tedricen unut- muştuk... Sonra, birdenbire bu yeni vaziyet., Korkusuna ehemmiyet vermiyordum. Yeni bir ufkun hayali gözlerimi kamaştırmıştı! Hata ettim, bir kerre değil beki bir çol kerre hata ettim Flara etüğ.me şüphe yok. Daha ertesi günü (Çarşanba günidi) sabah .rkerden onu kendime dostermek is em ştim. Fazla acele ewim, fazla telâş etin, düşünmeksizin har.k&t ettim. Kusurlarımı itirat etmek... anlaşmak... lâzım ge iyordu. Sonu var,