Bakü'da milli bir bina rini, varlıklarını unutmak de- recelerine gelmiş ; samimiyete yardım kucak açmış kimsesiz, öksüz kardeşler!.. Uzun, kanlı, kirli bir cihan çarpışmasından son- ra, az bir zaman için de olsa yıkılan bir hakimiyet, sarsılan bir istiklâl ; bir iki yıl bir işgal devresi esirliğin katı ve karanlık acılarını İstanbul'a da tattırmıştı, O ne yürek ya- ralayıcı, o ne ciğer paralayıcı bir hayattır ; göstermişti. Asır- kanlı karanlıkta yaşıyan türk kardeşlere bir ümit kıvılcımı İşte bizi avutan, oyalıyan hep bu tatlı dilekti. Vapurumuz beyaz güvercin kanadı gibi sallanan veda mendilleri arasından sıyrılan son yolcularını da alarak kalktı. Vinçlerin gürül- tüleri, gemicilerin haykırışma- ları, kaptanların sağa sola koşarak telâşla emir vermeleri, her şey bitti. Şimdi, Bükovina, boğazın iki geçeli beyaz mina- releri, öbek öbek bahçeli ya- liları, köşkleri arasında süzü- lüp akan koyu mavi sularını yararak, sakin, ağır bir hare- ketle kara denize doğru iler- liy ordu. susamış, edeceklere süren lardan beri vermek : birer Madeni bir sesi yol yemege Biraz salonda ki yolcular bir birleriyle tanış- mışlardı. İri gözlükleri, kur- ru vucüdü, cılız kollariyla, saz- lar üstündeki su sineklerini andıran bir genç; Almanya'da yarı bir tahsilden sonra İran'a gitmek üzere İstanbula dönmüş olan bir acem özdeni (1). İstanbul da kaldığı müddetce bütün varını yoğunu yiyip bitirdik- ter sonra, kendisiyle beraber İran'a giden zayif, esmer, kır- çil bıyıklı bir acem tacirinden aldığı borçlarla Batum'u bul mağa çalışıyordu. İri kafası, kalın gövdesi, soğan renkli pos bıyıkları, kısa kollarıyla iri bir tuzlu balık fıçısı tesiri Trabzonlu bir tacir, ve nihayet bizimle seyahat eden iki hanım, üç çocuk, bizi götüren Azerbaycanlı ve iki arkadaşımız sofra başında toplanmıştık. Bir saat kadar süren bir eğlenceli yemekten sonra iki acem sıkı ve gülünç bir munakaşaya atılmıştı, Bu- lanık hareketleri, durgun va- ziyeti - çekingen sözleriyle ticaretten başkaca bir maksatla yola düştüğü zannını veren ihtiyar acem bu genç, züppe ve zıpır vatandaşının her cümlesi hiç olmazsa beş on yalan saklayan sozlerine da- yanamamıştı. Önce türkçe başlayan münakaşa, kavgaya benzer bir renk alarak acemce yapan (0) Özden — aristokrat asılzade HAYAT, 12. bir taraltan er taraftan da bitmişti. İhtiyar yaş ve başın, de bolca paranın verd lâhiyet ve gururla zorla susturulmuş bir ağustos sersemlemiş bir bir se- şişiniyor, böceği gibi hal alan genç acem özdeni de bir taraftan kadın ve çocuklar önünde yaralanan azamet ve gururunu temizlemeği, bir taraftan da yediği yemeği ne suretle Oudemeği düşünüp duruyordu. Bir az sonra, her kesi kendi işi ile meşgul gö- rünce bir az avuna bildi. Ha- nımlar çocuklariyle kamara- lara inmişlerdi. Bizim arkâ- daşlardan genç terbiye dokto- ru Azarbancanyan'lı ile Sat ranç oyununa koyulmuşlar diğer arkadaş ta onlari seyre dalmıştı. Beni de bir köşede yazıyla uğraşır görünce 0 da yavaş yavaş oynncuların yar- larına sukuldu. Evvelce ses- sizce baktı. Bu halin kendi- sini sıktığı görülüyordu. Ni- hayet lakırdiye karıştı. Oyun- culara oyun öğretmeğe başladı. EBakü'da bir sokak