lu bulmuş olabilir. Ama bunun bil- gisayarlarla ilgisi nedir?”” diye soru- yor. “Eğer bir ilgisi yoöksa, bilgisayar- lara gereğinden fazla önem vermek, esas konuyu; yani eğitim sistemini ye- niden temelden oluşturma ve çocuk- ların doğal öğrenme isteklerini sak- layan sosyal problemlerle ilgilenme gereğini gözden saklayabilir.”” Wei- zenbaum'a göre; “Çocuklar aç ol- duklarından, evde hırpalanmaların- dan ya da başka nedenlerle okulda motive edilemeyebilirler. Kısaca bil- gisayarların devreye girmesi, çocuk- ların neden okula motive edilemeye- bilecekleri sorusunu gündemden kal- dırıyor. Bir sosyal problemi teknolo- jik probleme dönüştürüp teknik araç- larla çözmeye çalışıyor. Bu anlamda; bilgisayar, toplumumuzun ilerleme yönüne ve gençlerini eğitme biçimi- ne ilişkin önemli soruların sorulma- sının engellenmesine hizmet ediyor.”” Çocuklar Bilgisayarlar Gibi Düşü- nebilecekler mi? New York City'ye bağlı kâr amacı gütmeyen bir eğitim düşüncesi yuvasının, İnstitute for Schools for The Future'ın başkanlı- ğını yapan eski bir öğretmen olan Bonnie Brownstein 1980'lerde Pe- pert'la birlikte çalışmış ve New York okullarındaki öğretmenlere bilgisayar kullanımını öğretmiştir. Brownstein ve Weizenbaum, devlet okullarında denenecek önemli bir gelişmenin mevcut sistemin temelden ele alına- rak yeniden düzenlenmesini gerektir- diği konusunda anlaşıyorlar. “Bilgi- sayarlar bu yeni ve güçlü düşünme bi- çimini tek başlarına öğretemezler. Daha çok zamana ve paraya ihtiya- cımız var, Sisteme bir bütün olarak bakmamız gerek. Örneğin; bugün New York okullarındaki çocukların çalışmak için kalemleri bile yok.” Brownstein, Papert'ın yeni ve ge- niş ufuklu dönüşümlerin sağlanma- sında önemli bir konumu olduğunu düşünüyor ve şöyle diyor: “Papert gibi insanlar gerçekleşebileceklere iliş- kin duşuncelerımızın sınırlarını geniş- letmekteler. Diğer eleştiriler ise bu kadar umut verici değil. Her ikisi de California Berkeley Üniversitesi'nde profesör olan Weizenbaum, Hubert Dreyfus ve ağabeyi Stuart, Papert'ın yaklaşı- mının öğrenme sürecine zararlı oldu- Buna inanıyorlar. Özellikle; Papert'ın çocukların programlama yoluyla dü- şünmeyi öğrenecekleri konusundaki ısrarından kaygı duyuyorlar. Papert, programlamanın çocuklara önemli kavrayış yetenekleri sağladığına ina- nıyor. Önemli olanın çocukların yap- tıkları program değil, problemleri alt- problemlere bölüp çözebilmeleri öl- duğunu söylüyor. Papert'e göre; ço- cuklar, bilgisayarları hemen her ama- ca yönelik olarak programlayarak düşünmeyi öğreniyorlar. Weizenbaum, programlama yoluy- la öğrenilen düşünme biçiminin -mantıksal- adım adım analiz- insan düşüncesinin sınırlı bir biçimi oldu- ğunu savunuyor ve gerçekte, insan- ların günlük problemlerinden özellik- le karmaşık olanları çözme yolunun bu olmadığını söylüyor ve şöyle de- vam ediyor; “Programlamanın çöze- bileceği problemlerin alanı çok sınır- lıdır. İnsanların birçok problemi - evlenip evlenmemek, çocuk sahibi olup olmamak gibi- bu yolla çözül- ilgisayar, öğretmenleri bilgi kaynaklığı yerine, eğitimde kolaylaştırıcı bir etkiye sahip olmaya zorluyor. müyor,” Weizenbaum'a göre okullarımız- da, problem çözümüne ilişkin anali- tik yaklaşımın üzerinde “çok erken ve çok fazla” durulmuş. Weizenba- um ve Dreyfus kardeşler bilgisayar- ların, toplumun bu düşünce biçimi- ne olan güvenini tehlikeli boyutlarda kuvvetlendireceğine inanmaktalar. Dreyfus'lar Papert'ın yaklaşımının, çocukların çok daha önemli olan sez- gisel düşünce süreçlerinden, daha sı- nırlı bir analitik yaklaşım uğruna. vaz- geçmelerini sağlayacağını söylüyor- lar. (Bkz. “Bilgisayarlar Neden Hiç- bir Zaman İnsanlar Gibi Düşünemez- ler?” Hebert ve Stuart Dreyfus, Ocak 8 Papert'ın grubundaki birkaç araş- tırmacı bile bilgisayarların insan ak- l1 üzerindeki etkisinden endişeleniyor- lar. Piagte'nin Cenevre'deki Genetic Epistemoloji Merkezi'nde çalışmış, İsviçre doğumlu, çocuk psikoloğu Edith Ackerman, bilgisayar karşısın- da savunmasız kalan çocukların “bü- yük olasılıkla, kendilerinin bilgisayar gibi düşünüyor olmaları üzerine düşüneceklerini”' söylüyor. Öte yan- dan Ackerman, bilgisayarların bu toplumdaki varlıklarının artık yadsı- namaz bir gerçek olduğuna ve Pa- pert'in yıkıcı olabilecek bir olguyu olumlu ve müthiş üretken bir olguya dönüştürmek için elinden geleni yap- tığına işaret ediyor. Ackerman; “Papert gibi birinin yıllarını ve enerjisini çocukların bil- gisayarlar tarafından kontrol edilme- leri yerine onları kontrol edebilmeleri için harcaması, bence çok güzel” di- yor. “Bilgisayarlar zaten buradalar, tropik bir ormana gitmediğimiz süre- ce onlardan kaçamayız.”” Weizenbaum'un Papert'ın bakış açısıyla ilgili başka sorunları var. Bil- gisayarlar gerçekten de çocukların de- neyerek öğrenmelerine yardımcı ola- bilir ama *'ben deneyimin doğasını sorguluyorum” diyor. “Deneyimle- rimizin birçoğunun bize -bir cathode- ray-tube- televizyon aracılığıyla sağ- landığı, giderek soyutlaşan bir dün- yada yaşıyoruz. Çocukların çoğu, bir hayvana bakmak ve bir kulübeyi ta- mir etmek deneyimine sahip değiller. Deney yoluyla öğrenmek önemli ama, ben bunun daha değişik bir de- neyim olmasını tercih ederdim.'' Okullar “gerçek dünya”'da kolay- ca ayırdedilemeyecek soyut ideaların öğretilmeleri için kuruldular ve fakir ailelerden gelen çocukların öğrenme- ye en fazla gereksinim duydukları; yazı, bilim, matematik gibi alanlar- da kullanılanlar da genelde soyut ide- alardır. Destekleyicilerinin söylediği- ne göre; Papert'ın yapmak istediği “temel kavramları” daha ilginç ve yaratıcı yollarla öğretmektedir. Oğretmeıılerııı Tukenışıne Bir Çözüm mü 42 yaşındaki Linda Moriarty, 20 senedir Boston devlet okullarında öğ- retmenlik yapmaktadır. Kendisi, Hennigan'ın en iyi öğretmenlerinden biri sayılıyor ve öğrencilerinin çok çe- şitli çevrelerden gelen aileleri ondan övgüyle bahsediyaorlar. Ancak Moriarty kaçmaya hazırla- nıyor. Narin yapısı, ince ve yorgun yüzüyle; “Tükenmiş olduğumu düşü? * neceğinizi tahmin ediyorum” diyor, “Eğitim alanında bulunmaya devam edeceğim, ama sınıfta bulunmam ge- rekmiyor. Sınıf insanı duygusal yön- den tüketiyor.' Moriarty aslında daha önceden tü- kenmişti. Dört yıl önce bir “öncü okul”da çalışmanın heyecanı sona erip, Hennigan'ın problemli öğrenci- 19