saat ile size geçen zamanı, testin bit- mesi gereken maksimum süreyi, kaç soru olduğunu ve kaç tanesine cevap verildiğini, testin adı ile birlikte gös- termektedir. Test bittiğinde ise, o test ile ilgili genel bir sonuç verilmektedir. Paketin içinden çıkan tüm kasetleri bitirdiğinizde ise, bir başka program ile aldığınız puanların tamamını işle- me tabi tutup, genel puanınız, hangi konularda başarısız, hangilerinde başa- rılı olduğunuzu görme imkanınız var. Peki ya ışıklı kalemi olmayanlar?.. Korkmayın, kutunun içinde var. Pe- ki, ya ışıklı kalemi kullanmayı sevmi- yorsanız ya da televizyonunuz bilgi- sayarınızdan ve masanızdan çok uzak ise ve ışıklı kalemi kullanmanız bir kolaylık olmaktan çok bir ızdırap ha- line geliyorsa?.. Gene korkmayın, de- minden beri bahsettiğimiz tüm işlem- ler, sizleri de düşünerek, klavyeden de girilebilecek şekilde yapılmış. Programı istediğiniz zaman klavye- den, istediğiniz zaman da ışıklı kalem ile kullanma olanağınız var. Yukarıdaki, reklama benzeyen açıklamalardan da görüldüğü gibi böyle bir test paketinin iki program- dan oluşması gerekiyor. Birincisi, so- ru hazırlayan kişinin soruları hazır- layarak kullanıcının kullanabileceği bir program haline sokabilmesini sağ- layan bölüm, ikincisi ise, eğitmen ta- rafından hazırlanan soruları öğrenci- ye ekrandan sunan ve onun cevapla- rını kabul edip değerlendiren prog- ram. Her ikisinin de, hem eğitmeni hem de öğrenciyi düşünerek maksi- mum kolaylığı ve rahatlığı sağlayacak şekilde hazırlanması gereklidir. İsterseniz test konusunu burada bı- rakarak, bilgisayarın öğretmen yeri- ne geçmesine bir bakalım. Belirttiğimiz gibi, bu iş ya bilgisa- yarın öğrenciye bilgileri ekranlarında yeralan yazı ve grafiklerin yardımıy- la göstermesi ve öğrenci o sayfayı okuyup anlayıp bir sonraki sayfaya geçmek isteyinceye kadar beklemesi ile olur, ya da konuyu bölüm bölüm öğrenciye göstererek, sorular sora- rak, hatta öğrencinin soru sorması- na izin vererek, karşılıklı bir muhab- bet içinde yürüterek. Bunlardan birincisinin pek de eği- timsel bir değeri olduğunu savunama- yacağız. Kitap yerine bilgisayar ekra- nını koymanın ne derece mantıklı olabileceğini sizin takdirlerinize bıra- kıyoruz. İkincisi ise en ideal olanı ve üzerin- de en fazla araştırma yapılanı. Bilgi- nin öğrenciye verilirken bilgisayarın tüm kaynak ve olanaklarını kullan- ması, öğrencinin eğitim ve öğreni- minde maksimum verime ulaşabilme- si, öğrencinin bu işlemin bir seyircisi konumundan kurtarılarak aktif bir katılımcısı haline getirilmesi, bu tür programların başlıca özelliği olmalı- dır. Bunu sağlayabilmek için iki şey gereklidir: Olanakları alabildiğine ge- niş bir bilgisayar ve bu olanakları so- nuna kadar kullanabilecek bir prog- ramcı. Hemen burada karşımıza bir sorun çıkıyor. Her programcı bir eğitimci değildir ve her eğitimci de bir prog- ramcı değildir. O zaman programlar nasıl ortaya çıkacak? Buna birkaç ce- vap verilebilir. Örneğin bu tür prog- ramların hep bir programcı-eğitimci tarafından hazırlanması ve o insanın zengin olması (parlak, iş bitirici, ama geçersiz bir yöntem...). Veya bir programcı ile bir eğitmenin biraraya gelerek iki kişilik (veya birkaç eğit- men ile birkaç programcının birara- da oluşturacağı çok kişilik) grupların bu işe el atması. Kısa vadede en ide- al çözüm budur. Ama uzun vadede pek de pratik olmadığı söylenebilir. Bu durumda en şanslı olan, grubun programcı elemanlarıdır. Zamanla gruptaki eğitimcilerin deneyimlerini bir sünger gibi absorbe edecekler ve birer programcı-eğitimci haline gele- ceklerdir. Aynı şekilde, daha az bir oranda da olsa, eğitimcilerin prog- tamlama sanatının inceliklerini öğre- nip bir programcıya ihtiyaç duyma- maları da sözkonusu. Böylelikle, me- todumuzu ilerletmeye çalışırken, pek de parlak bulmadığımız ilk yönteme dönmüş olacağız. Serbest rekabet ve ticaret kurallarının geçerli olduğu ekonomik bir ortamda, bu sorun ka- çınılmaz olacak ve ortalıkta gereğin-