HAFTANIN İÇİNDEN DÜNYA Amerika ile (Sovyetler Birliği Başkan Johnson ile Başbakan yapılan görüşmelerin sonucu bu İkili Zirve Toplantısından Spektaküler neticeler bekleyenlerin hayal ' sukutunu anlamak kabil, fakat buna hak vermek güçtür. Yani, İki devin idarecileri ne diyeceklerdi? Bütün meselelerde tam bir anlaş- maya vardıklarım mı söyleyeceklerdi? o Rejimlerinin felsefesi, dünya görüşleri birbirinin tamamile zıddı olan Amerikayla Rusya arasındaki ihtilâflar elbette ki hep devam edecektir. İkili Zirve Toplantısını John- son ile Kossiginin "Yaşasın! Tam mutabakat halin- deyiz.." diye terketmelerini istemek Johnson'a "Ben komünist oldum!", Kossigine de "Ben kapitalist ol- dum!" diye bağırtmakla birdir. Kaldı ki her iki devin de, kendi kampları men- suplarını ogözönünde bulundurmak mecburiyetleri unutulmamalıdır. Çin, Rusyanın Amerikadan da amansız hasmıdır ve onu komünist dünya nazarın- da kötülemenin hiç bir fırsatım kaçırmamaktadır. Kızıl Çinin idarecileri oOokampanyalarım açmak için görüşmelerin neticesini bile beklememişlerdir. Sade- ce görüşme niyeti, aleyhte bir propagandaya girişil- mesine yetmiştir. Kossigin derhal, Vietnamlıların dâ- vasını satmakla, ihanetle suçlanmış, arapların da bo- şuna çarpıştıkları ileri sürülmüştür. Böyle bir hava içinde Kossigin Johnson ile anlaştığını nasıl ilân ede- bilirdi? Anlaşmış olsalardı, bile.. Johnson'un müttefikleri içinde de Amerikaya aynı şüpheci gözle bakanlar mevcuttur. Avrupa bir yan- dan Amerikayla Rusyanın anlaşmalarını, kavga etme- melerini istemektedir, fakat diğer taraftan da bir an- laşmanın kendi başı üstünde yapılmaması taraftarı- dır. Bu politikanın büyük şampiyonu, tabii General de Gaulle'dür. General de Gaulle'ün arzusu dünyayı İki devin değil, kendisinin de katılacağı bir "Büyük Devletler oKumpanyasının idare etmesidir. Tabii, Clay'in tabiriyle "En Büyük", Generalin Fransasıdır! Eh, kumpanyada Amerikaya, Rusyaya, istemeye iste- meye İngiltereye ve Amerikayı razı ederse Kızıl Çine de modern XIV. Louis'miz yer verecektir. Eğer ikili Zirvede bir anlaşma olsaydı, General de Gaulle'ün buna nasıl hışımla karşı çıkacağını tahmin etmek için fazla bir muhayyele kudretine lüzum yoktur. Bütün bunlara rağmen -yahut, bunlar dolayısıy- la- Amerika ile Rusyanın harbetmemek niyeti bir korkunç endişeyi dünyanın üzerinden kaldırmakta dar ve ikili Zirve Toplantısının ferahlık veren havası buradan gelmektedir. Bugün dünyada, bir yanda Beyaz Sarayda, öteki tarafta Kremlinde bir takım adamların oturup sükü netle, Amerika ile Rusya arasında nükleer harbe ka- rar vermeleri gibi bir ihtimal yoktur. Herkes, bunun nasıl felâket getireceğini bilmektedir. Fakat bir böl- harbetmeyecekler! Mm arasında I Temmuz 1967 MetinTOKER gede, başkaları arasında savaş çıkar. Amerika bir ta- rafı, Rusya öteki tarafı tutar. Hadiseler öyle gelişir ki iki dev, biç istemeden, hattâ hiç hissetmeden nük- leer harbin eşiğine gelirler, bir dikkatsiz adım daha atınca kendilerim bunun içinde bulurlar. Kendilerini bulurlar. Dünyayı bulurlar. Endişe konusu budur. Vi- etnamda bundan korkulurdu. Ortadoğuda bundan korkuldu. Tarihte çok harp, böyle prestij meselelerinden çıkmıştır. Öyle vaziyetler olmuştur ki adımlar geri ye atılamamış ve savaş kaçınılmaz hal almıştır. İn- sanlık, bu çeşit maceralarda milyonlarca evlâdını kay- betmiştir. Nükleer silâhlarla bu miktarın, en azından yüz milyonlara çıkması işten değildir. Johnson ve Kossiginin "torunları, için hazırladıkları dünya" müj- desi bu bakımdan değerlidir. Günün meselesi olan Ortadoğuya gelince.. Orada barışın kolay kurulmayacağı (o yolundaki tahminler gerçekleşmektedir. Ama iki devin, iki tarafı, birbirle- rinin boğazına atlama derecesinde tutmayacakları- men arapların İsrail ile bir daha tutuşma arzulan her halde çok ateşli olamaz. Yeni bir savaş gene a- rapların yenilgisiyle sonuçlanacaktır. Silâhlan en son- da insanların kullandığı gerçeği bu son misalde de doğrulanmıştır. Zaten tuşlar bundan faydalanarak kendi adamlarını kendi silâhlarıyla birlikte arap ül- kelerine sokmaya çalışmaktadırlar. O zaman bunlar, arap ordularına hâkim olacaklar, Glupp Paşaların yerini Kornilof Paşalar alacaktır. Gerçi böyle hallerde yeni yetişenler en sonda ya- bancı öğretmenlerini memleketlerinden atmaktadır- lar ama -Çinde bu, iki defa olmuştur- o zamana ka- dar komünistlik dev adımlarla ilerlemektedir. Sov- yetler Birliğinin de Ortadoğuda zaten istediği bun- na geçmesi dünyadaki kuvvet dengesini hayli zedele- yecektir. Tabii buna karşı Amerikanın da, kullanaca- ğı kozları vardır. u çatışma devam edecek, el altından oyunlar oynanacak, belki de küçük milletler büyük milletle rin tepişmesi yüzünden bir takım zararlara uğray- caklardır. İkili Zirve Toplantısı "küçüklerin tepin- mesi yüzünden büyüklerin birbirine girmeyeceği"! dünyaya belli etmiştir. Ama bu, "büyüklerin tepişime si yüzünden küçüklerin birbirine girmeyeceği" mâna- sına gelmez. Başında Nasır gibi bir maceracı bulu- nan veya gözünü fâzla açmayıp büyüklerden birine lüzumundan çok angaje olan küçükler belâya her za- man girebilirler. Ne yapalım, onlar da gözlerini açsınlar. Değil mi, sayın A.P. İktidarı?