YURTTA OLUP BİTENLER yetin Kayhan Sağlameri veya Milliye- leri tekrarlamasını ve Türkiyede du- re gündemindeydi. Bunlar (o hakkında tin Çetin Altanı değildi. Zafer, Ted rumun aynı o günlerdeki durum ol- ilgi çekici tebliğler yapıldı. Bizim Mu birler Kanununa muhalefetten gayrı duğunu söylemesini istedi ! halefet gazetecilerinin gayesi, Tür- bepte hakeme altında olan ga- Muhalefet gazetecileri, Kongrenin kiyede basın hürriyetinin bulunmadı- zetecilerden hiç bah di ve ma açıldığı gün İstanbul Belediye Sara- ğı yolunda bilhassa ir yabancının edeki gazetecileri İktidarın Mu- yının salonlarında ve koridorlarında (bir işaret vermesi; Yabancı ga halefete karşı bir baskısı gibi göster- (o hazırdılar. Görüşlerini kabul ettire- o Zeteciler Türkiyede Basının ciddi m meyi tercih etti. Ötekiler, başlarına cek delegeler arıyorlar, onlarla ko- Seleleri bulunduğunu gördüler, fakat geleni hak etmişlerdi! nuşmaya çalışıyorlardı. Ancak çoğu basın hürriyetine karşı iktidarda bir için lisan bir handikap oldu ve gerek li propagandayı o kadar başarıyla yü Sonra, daha başka A.P. gazeteleri- a rütemediler. devrinde İsmet İnönünün ve (onun Kongre çalışıyor ideal arkadaşlarının sözleri ele alın- B aşbakanın açış konuşmasından son egeler kendi (o günde döndüler. Milletlerarası Basının bir meselesi, umumi meseleler kong- dı. Zafer İnönüden, Milletlerarası Ba- sın Enstitüsünü açış konuşmasında bundan altı yıl önce söylediği ra del SÖZ- çok düşmanlık sezdiğini söyleyen o çıkma- dı. Bu satırlar yazıldığı sırada Kong- re devam etmektedir. Kongrenin ka- panış günü Cumadır. Ondan sonra de legeler İzmire götürülecekler ve Tu- ristik Türkiye hakkında bir fikir edin melerine çalışılacaktır. mlerine Türkiyede Hakimler Var!» Gesmiş yıllarda bu memlekette basın hürriyeti için sa- Te? hiç bir zaman basın her türlü kayıdın dı- olsun dememişlerdir. Basın elbette bir takım ka- ir. Bunun ötesinde bir basın hür- riyeti istemek için insanın deli olması lâzımdır. Geçmiş yllarda bu memlekette basın hürriyeti için savaşanlar ne istemişlerdir İstenilen iki şey çi 1 — Basınla ilgili kanunlar basın hürriyeti esasını zedelememelidir. 2 — Mahkemeye giden gazeteciyi hür, serbest ve te- minatlı hâkimler yargılamalıdır. u iki arzunun da gerçekleşmemiş olduğunu söylemek insafın dışında bir davran Hükümetin hâ- iç bi sdik ettikleri ka- neşoğlu tipi hakimler de ortadan kalkmıştır. Bugün, de- vam eden basın dâvalarından Hükümetin haberi bile ol- mamaktadır ve hâkimler de, gerçek teminatlarını bulduk- larından Hükümetin arzularına değil kanunların metni- ne bakmaktadırlar. İki cepheden gazeteci zaman zaman mahkemeye düş- ikâyet sesleri yükseltmektedirler. agandasının müsaade edilsin mi?" suali ise gün tidarın, mleketin sağlam kuvvetlerinin ve gerçekci aydınların verdikleri Pp " r"dır yl lunca, ko i, . Eee, or e komünizm araamilaki farkı kim tesbit Müstakil hakimler! unu böylece bilmek, kabul etmek, onun gereğine bo- yun eğmek lâzımdır. Nitekim hâkimler bu ince meselede şimdiye kadar açık haksızlıkla damgalanan bir hata yap- mamışlardır Mahkemeye giden «kinci cepheden gazeteci, Tedbir- ler Kanununun hışmına uğrayanlardır. Tedbirler Kanu- nu hakkında şu veya bu söylenmiştir. Ama Tedbirler Ka- nunu nihayet Anayasa Mahkemesinin tetkikine arzedil- miştir. Müracaat üzerine Anayasa Mahkemesi kanunu inceletmiş ve bunu, basın hürriyeti prensibini bir temel prensip sayan Anayasaya aykırı bulmamıştır. Tedbirler Kanununa lüzum kalmaması bütün basının müşterek arzusudur. Ama maalesef, bir belirli basın yü- zünden, eğer rejim ve demokratik nizamı tehlikeye dü- şürmek istemiyorsak Tedbirler Kanununa yerinde tutma- mız gerektiği Türkiyenin Büyük Basını tarafından itti- da kabul edilmektedir. Dört yıl önce bir büyük ihtilâl- n çıkmış ve bu dört yıl içinde iki tane askeri hükümet darbesi teşebbüsü görmüş, bu teşebbüslerde teşvikcilerin hep o belirli basını sebep diye gösterdiklerine şahit olmuş bir memlekette basın hürriyetinin o suistimalinin nasıl dertler açabileceğini bu Büyük Basın müdriktir. Yeni Türkiyenin bir prensibi vardır: Kanunlar Ana- yasaya aykırı olmayacaktır. Basın böyle bir kanunun teh- didi altında değildir. Kanunları tatbik eden hâkimler yü- reklerinde "hükümet endişesi" taşımıyacaklardır. Taşı- mamaktadırlar. Geriye kalan, mevzuatın daha bir yumuşak hale ge- drilmesiiğir. Elbirliğiyle buna çalışmak basının müşterek edefi olmalıdır. Yoksa, basın hürriyetinin gerçekten ayaklar altında tutulduğu bir devirde yapılmış mücade- leyi, heves neticesi, bugün tekrarlamaya kalkışmak tok- mağı olmayan çandan ses çıkarmaya çalışmak gibidir. Onun için değil mi ya, bu hevesin sahipleri "Bize kimse aldırmıyor! Hani hürriyet mücahitleri, hâni Basın Enstitüsü?." diye feryat edip duruyorlar.. AKİS/13