Ss P O R Haberler B eden Terbiyesi Genel Müdürlü- günde yayın işlerine bakan genç memur, yeni İnönü kabinesinin Devlet Bakanı Malik Yolaçın yanından ayrıl- dığında hayatından hiç de memnun gö- rünmüyordu. Bakan, diğer arkadaşla- rı gibi onu da çağırmış, işler hakkın- da kendisinden bilgi almış, anlaşıldığı- na, göre, öğrendiklerinden pek mem- nun olmamıştı. Bakan, dedikodusunu duyduğu işlerin en kısa zamanda içyü- zünü görmek, meselelere çare bulmak istiyordu. Memura sordu.: — Siz ne iş yaparsınız?" . «— Gazeteleri takip eder, teşki- latımızla ilgili haberleri keser, o tas- nif eder, arzederim efendim. .» «— Başka?» «— Spor bültenini hazırlarım efendim-.» «— Başka?» «— Ne isterlerse oOnu yaparım efendim-.» O gün konuşma orada bitti, fakat işler hakkındaki şüpheler de onu takip eden gün başladı. Bakana kupürleri takdim etmişlerdi. Günlerden, içinde bulunduğumuz ayın üçüncü günü idi. Gelgör ki, kupürlerin üzerindeki tarih 4 Ocak. 1964 ü gösteriyordu! Bakan, yazıya dikkatlice baktıktan sonra, «Maşallah, bizim teşkilât hadiselerin önünde yürüyor.. Tarihten ve olaylar- dan bir gün öndeyiz» diye düşündü ve- bu ziyadesiyle dikkatli memurdan ilti- fatını esirgemedi!.. Hepşey gösteriyordu ki şimdi iş- lerin ciddi bir sahibi belirmiş ve bütün ağırlığına rağmen, yükün altına cesaretle girmişti. Yapılmakta olan sa- haları gezmiş, Ankara acık yüzme ha- vuzunu tetkik etmiş — Adanada yapı- lan yü akıl defterine kaydedip, hayretle başı- nı sallamaktan kendini alamamıştı. Güreşe el atmış, işleri pehlivanlarımı- zın sırtı gibi yamyassı yerde bulmuş- tur Futbol, her tarafından ofsayttı! Tokyo Olimpiyatları ise dev gibi ayak- taydı.. Kolları o sıvalı dikkatli (oOBakanın hamleleri bütün spor çevrelerinde ilgi ve ümitle izlenmektedir. G eçirdiğimiz futbol (Ohaftası ge- ne Totocuları yatırdı. Geçen yılın çifte şampiyonu Galatasaray dört pu- an iddiası ile gittiği izmirden boynu bükük döndü. Karşıyaka ile berabere kaldıktan sonra dinamik İzmir-Spor karşısında oyunun seksenbeşinci daki- kasında dize gelmişti: Bu netice gerçi acıklı idi ama, şaşılacak soydan de- ğildi. Üç büyükler kaziyesinin masal olduğu günlerdeydik ve köprülerin al- tından çok sular geçmişti. Şimdi'her takım, keseye kuvvet satın aldığı oyun- cularla büyük olmuş ve çok sürpriz ya- ratan bir boy sırası belirmişti. Antre- nörleri vardı, menecerleri vardı ve ço- gunun, usta antrenörlerini harcamayan akıllı idarecileri vardı. Turgaylı, Metinli Galatasaray on- biri tam 6 bin 219 kişinin karşısında boy gösterdiği Alsancak stadında ilk devreyi 1-0 ilerde bitirdi. Bu avan- tajı sekseninci dakikaya kadar koru- raz daha uzaklaştı. İdarecilerin karan- lıkta şarkı söyleyen çocuklar gibi «bu yıl da şampiyonluk ümidimizi kaybet- miş değiliz» demeleri taraftarları inan- dırmağa yetmemektedir. e Meraklılar biribirlerine soruyorlar : «— Baba Gündüzün ahı olmasın?.» tutmuş dern türk güreşinin dev sima- sı Yaşar Doğuyu toprağa vereli üç yıl oluyor. Kadirbilir Ankara Böl- gesi onun hatırasını bu yıl da hazin ve sade bir törenle andı. Yaşarın ölüm yıldönümünde güreşimizin şu son lime lime hali, insanın büsbütün dikkatini çekiyor. Onun hatırasına pek bir şey- ler yaptığımız yok zaferlerine saygı gösterip, kendimize biraz çeki- düzen verebilseydik !.. Bu hazin tören dinlayışışl Yaşan yolan tanımış ve onun yetişmesin- emeği seçmiş bir eski idareci şu hatırayı anlattı — İst #nbulda yapılan ilk dünya birinciliğinde —Dünyanın üzerinden, bütün ağırlıklarda silindir gibi geç- miştik— Yaşar meşhur Crönherg ile güreşmiş, onu altına almış, ezmiş, fa- kat tutsa getirememişti. Bu İsveçli; de güreş tarihinin sayılı devlerindendi, neticeden üzgün değildi. İnsan. Yasara yenilirdi. Yaşarın kuvveti ve güreş tekniği hakkında su açıklamayı yap- mıştı : Taşar, meselâ bir Celâl Atik, bir Gazanfer, bir Ali Yücel gibi tente- ne istiyormuş gibi incelikle güreşmez. O çok realistir ve kuvveti gerçek- ten muazzamdır. Fakat bütün bunların üstünde onda, hiç kimsede görmediğim özellik, güreşi —Yaşar, guleş derdi— etinde, kemiğinde, hissetmiş olmasıdır. Karşısındakinin zayıf ve muvazenesiz anını derhal sezer ve bütün o dayanıl- maz kuvvetini bir anda ve bütün, ağır- lığı ile rakibinin en zayıf yerine bindi- rir. İşte buna dayanmak mümkün de- ğildir. Onun karşısında yapabildiğim, olduğum yere sağlam asıp, sağlam durmağa çalışmak ve ne gelecekse on- dan gelsin diye beklemekten ibarettir." AKİS/33