KIBRIS (OLAYLARI Feridun Cemâl Erkin Anam beni bugün olarak hazır bekleyeceklerdir. Heyette bizim (Kıbrıs Büyük Elçimiz yoktur. Zaten, Ticaret Bakanlığı Müsteşarlı- ğından o göreve atanan bu zatın - İn- gilizce de bilmemektedir- nasıl olup da böylesine önemli- bir mevkie getiril- diği adetâ meçhuldür. Türkiyenin durumu dadaki türklerin katliama uğramış olmasına, türk kamu oyunun ala- bildiğine incitilmesine rağmen ye, işin başındanberi Kıbrıs meselesi- nin barışçı yollardan çözülmesi için çalışmıştır. Bu amaçla hareket eden Hükümet bir taraftan Kıbrıs türkleri- nin korunması için andlaşmaların kendine verdiği hak ve yetkilere da- yanarak gerekli tedbirleri alırken, öte taraftan ingiliz ve yunan hükümetleri- ni devamlı olarak işbirliğine çağırarak meselenin biran önce barışçı yollardan çözülmesi (o için harekete geçilmesini sağlamak istemiştir. Bu yoldaki çağı- rıların ilk sonucu Adada alınan ortak üçlü tedbirlerse, ikincisi ve en önemli- si de toplanacak olan bu milletlerarası konferanstır. Toplantılar sırasında herkesin ken- dine göre bir hava çalacağından şüphe edilmemelidir. Bir kem, | son olaylarla Zürih ve Londra oandlaşmalarının o Türkiyeye sağladığı hakların kâğıt üzerinde kal- mayacağım anlayan rumlar, bunlardan kurtulmak için büyük gayret harca- yacaklardır.. Fakat üç taraflı bir mil- AKİS/16 vazife başında için doğurdu! letlerarası andlaşmanın ortadan kal- dırılması kolay değildir. Buna İngilte- re yanaşsa bile Türkiye sonuna kadar karşı duracaktır. Bu bakımdan, bir Kıbrıs gazetesinin de hafta içinde yaz- dığı gibi, Kıbrıslı rumların bu konfe- ranstan bekleyebilecekleri en iyi so- nuç, Türkiyenin Kıbrıs işlerine tek ba- şına müdahale etmeyeceği yolunda bir teminat koparmaktır. Buna ek olarak Makarios, türklerin Anayasada kayıtlı haklarında, bu arada Türk Devlet Baş- kam Yardımcısının ve Kıbrıs Meclisin- deki türk temsilcilerinin türklerin çı- karına aykırı buldukları kanunları ve- tolamak hakkında kısıntılar yapmak da isteyecektir. İngiltereye gelince, Londra Hükü- metinin en büyük endişesinin Kıbrısın durumuna, nasıl olursa olsun, en kes- tirmeden bir çözüm yolu bulmak oldu- gu (anlaşılmaktadır. Bu bakımdan- rumlar ve türklerden karşılıklı taviz- ler koparmaya çalışacaktır. Geçen haf- ta sonunda Kıbrıstan Londraya dönen İngiliz (OSömürgeler Bakam Duncan Sandys, İngilterenin Kıbrısta ilelebet bekçilik yapacak durumda olmadığım söyleyerek iki tarafın en kısa zaman- da anlaşmaları gereği üzerinde dur- muştur. Bu da gösteriyor ki İngiltere elini, eninde sonunda, bu kızgın de- mirden çekmek niyetindedir. Kararlı bir hükümet yörkiyenin Londra Konferansında tutumunun ne olacağım tahmin et- mek için kâhin olmaya lüzum yoktur. Hükümetin bugün, üstelik gerekli mü- dahaleyi yapmış bulunduğu onalda memleket içinde nasıl bir tazyik altın- da tutulduğu kimsenin meçhulü de- ğildir. İnönü bunlara mukavemet ede- cek kadar kuwvetlidir. | Ama hiç bir hükümetin Türkiyede, Kibrisin bugün- kü statüsünden daha elverişsiz bir sta- tüyü memlekete kabul ettirtmek kud- reti yoktur. Bir kere Türkiye için, Londra ve Zürih andlaşmalarının kaldırılması diye birşey bahis konusu değildir. An- cak bunların bazı hükümlerinin değiş- tirilmesi düşünülebilir ki, o da ancak türklerin lehine olursa bizim için şaya- nı kabuldür. Türkiye, Adadaki türk topluluğuna Zürih ve Londra andlaş- malarıyla verilen haklardan daha ek- siğine razı olamaz. Nitekim şimdi, da- ha fazlasını istemeye kararlıdır. Çün- ki, son olaylar, korumaya yeterli olmadığını açıkça or- taya koymuş bulunmaktadır. Son olaylara bakılınca, Ada türkle- rinin güvenliği için yeni bazı garan- tiler istenmesi gerektiği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Türk hükümetine göre, bu garantiler iki şekilde olmalı- dır. Bir kere Adadaki birliklerin ve bu arada türk birliğinin sayısı yükseltil- meli ve gerektiği zaman bunlardan A- da asayişinin korunması için faydala- nılmalıdır. İkincisi, türkler aleyhine yeni bir katliam hareketi patlak ve- rirse, Türkiyeye doğrudan doğruya müdahale etmek hakkı tanınmalıdır. Hiç şüphesiz, mevcut garanti andlaş- masının vuzuhsuzluğuna karşılık, bu sefer bunun askeri bir müdahale ola- cağı da açıkça belirtilmelidir. Müşterek müdahalenin mecburi ol- maması son hadiseler ( sırasında bir büyük mahzur olarak ortaya çıkmış- tır. Tam bir katliama girişilmiş olma- sına rağmen bizim tek başımıza mü- dahalemiz, ilk başta her yerde endişe yaratmıştır. Ancak durum herkesçe görülüp anlaşıldıktan, sonradır ki ha- va bizim lehimize dönmüştür Eğer Londra konferansına katılan taraflar tekliflerimizi kabul ederlerse, o zaman bir süre daha bugünkü Kıb- rıs düzenini denemek (düşünülebilir. Bunu Adadaki türk cemaate kabul ettirtmek için Ankara Hükümeti elin- den geleni yapmaya çalışacaktır. Bu- nun Zor olduğunu herkes bilmektedir. Zira feci bir katliamla imha edilmek istenilen Ada türkleri, haklı olarak, bunun sözünü bile işitmek istememek- tedirler. Fakat taraflar bu garantileri vermeye Oo yanaşmazlarsa Oki Kıbrıs