Köye Doğru. K öylerimiz kalkınmadıkça, toplum kalkınmasını başarmamıza imkan yok- tur. Bu gerçek, özellikle son yıllarda, memleketseverlerin kafasına iyice yerleşmiş bulunmaktadır. Köyü kalkındırmak için oObugüne kadar hiçbir çaba sarfedilmediğini söylemek de mümkün değildir. Birçok bakanlıklar resmi kanaldan ve birçok dernekler de özel teşebbüsleri ile "köye girme" deyimini edebi bir terim olmaktan kurtarmaya çalışmışlardır. Bu bakım- dan, bugün reform hükümetinin kurduğu Köy İşleri Bakanlığı yakın gelmiş, hepimize umut vermiş ve içimizi ısıtmıştır. Köy İşleri Ba- kanlığının ne şekilde çalışacağını henüz kesin olarak pek bilmiyoruz. Öyle tahmin ediyoruz ki, bu yeni Bakanlık, köylerimiz hakkında bugüne kader yapılmış bütün araştırmalardan ve Ü hizmetleri de gözden geçirerek, bunların arasında bir koordinasyon kura- cak ve bunları yürütebilecek yetkilere de sahip olacaktır. Köyün yolu, köyün suyu, köyün okulu davası, bu koordinasyon kurul- madıkça halldilemez. Bunun için, mesela köy eğitim ve öğretim dâvasında. bir milli politikanın tespit edilmesi ve tecrübesinden de zamandır, toplum kalkınmasının özü olarak, büyük bir ihtiyaç halinde ken- disini hissettirmektedir. Çocuk, okumayı yalnızca harf re rakam bellemek anlamında ele almamak, o klasik bilgiler yanında kendisini açlıktan, sefa- letten kurtaracak yeni, pratik bilgiler de kazanmalı, herşeyden önce ka- derini yenmeyi öğrenmelidir. En iyi bir eğitim sistemlinin ancak ekonomik kalkınma ile beraber yürüyebildiğini oOve zaten bugünkü eğitim ve öğretim anlayışının bunu da içine aldığını unutmamamız gerekir. Uzun yıllar köy katlanması ile ilgilenmiş bir fransız kadın yazar, "Eğer köy kadınım ce- haletten kurtarmak istiyorsanız, herşeyden evvel oha, biraz, para kazanma yolunu öğretiniz. Ekonomik güç, ona, her söylediğinizi daha büyük bir ko- laylıkla anlama imkânını sağlayacaktır" der. Ancak, iyi düzenlenmiş bir eğitim ve öğretim sistemidir ki, Köy İşleri Bakam sayın Lebit Yurdoğlunun istediği gibi. köye. boş zamanları, uzun kış günlerini değerlendirme imkânlarını götürecektir. Köyün ana meselelerini halledecek bir milli politika ve bakanlıklar- arası işbirliği yanında sayın Lebit Yurdoğlunun, gençlerin ve muhtelif derneklerin, özel teşebbüsle giriştikleri yardim çabasını da küçümsemedi- ğini görüyoruz. Bakanın bu sahada da işbirliği araması, özel çabalara bir yön vermeye çalışması şüphesiz ki çok faydalı olacaktır. Ankarada bazı kadın derneklerinin yakın köylerde fevkalâde başarılı çalışmalar yaptıklarını hepimiz biliyoruz. Bu kadınlar köye birçok mede- ni araçlar ve yeni bir zihniyet, götürmeye çalışmışlardır. Bugün burada, özellikle bir derneğin. Köy Öğretmenleriyle Haberleşme ve Yardımlaşma Derneğinin faaliyetleri üzerinde durmak istiyorum. Derne- ğin merkezi İstanbuldadır. Ankarada da 300 , her üyenin inisiyatifini kullanabilmesi, rumluluk yüklenebilmesidir. Çünkü köy öğretmenleri ile mektuplaşan üye- ter, bu işi yalnız başlarına yönetmekte, maddi yardım için de, üye olsun olmasın, eşin dostun yardımını istemektedirler. Meselâ bir köy okulunun kitaba mı ihtiyacı var, üye bunu temin etmekte, ayrıca mektupları ile öğ- retmene kuvvet vermekte onun omânevi sıkıntılarını gidermeye çalışmakta, kendisi de memleket gerçeklerini öğrenmektedir. . Anadolunun kaybolmuş bir köşesinde yoksulluklar içinde bunalmış bir köy okuluna giden hediye bir türk bayrağı, bir Atatürk portresi, bir dünya haritası, çeşitli araçlar elbet- te ki faydalı olacaktır ama, asıl en büyük şey, uyanan bu ilgi, bu yakınlık ve bu sıcaklıktır. n bu köy sevgisini en faydalı ve en olumlu yola yöneltmek, ça- baları “işbirliği halinde toplamak ve tün geçmiş tecrübelerden faydala- narak bilgi ile duyguyu beraber harekete ” getirebilmek. İşte, yeni Bakan- lıktan istediklerimiz bunlardır. Jale CANDAN AKİS/26 küller bu kampanyaya katılmışlar- ır. Türkiye Sakatlar Demeği Ankarâ- da ve Manisada şubeler açmak için de harekete geçmiş ve arızalıların çe- şitli iş sahalarında çalıştırılmalarını sağlıyacak olan kanun tasarısını kavra- layıcı Cemiyetler Kanunu hakkındaki örüşlerini ve memleketin omuhtelif yerlerinde kurulması düşünülen reha- bilitasyon merkezleri hakkındaki etüdü ilgililere iletmiştir. Her toplumun en değerli iham mal- iyi kullanabilen, gücün israf edilmesi- ne, kabiliyetlerin yok edilmesine engel olabilen toplumlardır. Bu arada, daha az verimli olduğu sanılan arızalıların gücünden faydalanma bu toplumlara büyük imkânlar sağlamış ve özel eğiti- min bu sahadaki başarısı, hayret verici olmuştur. İnsandan faydalanma yapılacak ilk iş ârızalıları sınıflan- dırarak tespit etmek, bunları özel eğitime tâbi tutmak ve çalışabilecek- leri sahaları böylece ayırdıktan sonra, onlara iş sahaları bulmak, bunun için kanuni hükümler koymak ve arızalı in- sanı herşeyden önce, imkân dahilinde çalışma sahasına ve ekonomik bağım- sızlığa kavuşturmaktır. Dernek, yapı- lan yardımların, özellikle, bu sahada olmasına ve arızalıyı iş sahibi yapma- ya yaramasına büyük titizlik göster- mektedir. Bunun yanında hayatını ka- zanamıyacak sakatlara da mânevi bir destek olmak ve maddi yardımda bu- lunmak en başta gelen bir insanlıl ö- devidir. Tecrübeler şunu göstermiştir ki, her insan ne kadar yardıma muh- taç, ne kadar arızalı olursa olsun, sistemli bir çalışma içinde, hiç olmaz- sa manen, bir başkasına yardımcı o- labilmektedir. Derneğin üzerinde durduğu bir ko- maz ve itilirse, elbette ki mutlu ve ya- rarlı olamaz. Hattâ böyle ârızalı ço- cuklar arasında, anlaşılamamak, yar- dım görmemek yüzünden menfi olan- lar zararlı (oOolanlar da görülmüştür; Memleketin muhtelif köşelerindeki bu konu ile ilgili derneklerin bu bakım- dan ruh sağlığı dispanserleri ile işbir- liği yapmaları çok f tecrübelerle sabit bir husustur.