Kulağa Küpe.. Pırrr.. erkes Zeki Eratamanı, adeta gözler o önünde o kaçırtanlara kızıyor ama, ne var bunda kusa- cak? İşte ortada ne af, ne maf gürültüleri mevculken kafesin kapısından huşlar bir bir çıkartı- hp uçurulacak- Ondan sonra, sen sağ ben se- lamet! Zeki Erataman kaçma planlarını ilk, Kayseri Cezaevinde kurmaya başla- dı. Kaçmaya niyetini gizlemiyor, bu- nun kolay olduğunu söylüyordu. Ka- çacağını da bildiriyordu. Eski Tekirdağ milletvekili Kayseri Cezaevinde, bahçe- de bir görev aldı. Bu, kendisini firara yaklaştıran bir adımdı. Fakat arka- daşları, böyle bir münasebetsizliğin bü- tün bir mahküm kütlesini nasıl tedir- gin edeceğini bildiklerinden Oo savcıyı münasip şekilde durumdan haberdar ettiler ve Zeki Eratamanın statüsü de- giştirildi. Bahçeden içeriye alındı. Bir yandan kendi arkadaşları, bir yandan İdareciler firar tasarlayan Eratamana göz kulak oluyorlardı. Mahküm Erataman, koroner kifayet- sizliği ile şekerli diyabet ve romatizma- dan mustaripti. Hükümetin Yassıada mahkumlarına gösterdiği (olağanüstü kolaylıklardan faydalanılarak hastalık- larının cezaevinde veya cezaevi revi- rinde tedavisi mümkünken, bu yaz ba- şında, kendi isteği üzerine Ankara Nu- mune Hastahanesine nakledildi. Zeki Erataman, bu nakilden sonra fiili firar hazırlıklarına başladı. Hatta bu ara- da durumundan şüphelenen bazı şa- hıslar. Eratamanın kaçacağını ilgilile- re ihbar dahi ettiler. Reşat Akşemset- tinoğlunun kaçmış olmasına rağmen derin bir gaflet uykusu içinde bulunan ilgililer, bu ihbarların hiç birine iti- bar etmediler.. Zeki Erataman, Ankara Nümuna Hastahanesinde hazırladığı plânı uy- gulamaya girişti ve önce kendisini Sul tanahmet Cezaevine naklettirdi. Son- ra da 23 Temmuz 1903'de, yani fira- rından tam 50 gün önce, Haydarpaşa Numune Hastahanesi Nöroşirurji kli- niğine geçti ve orada plânının tatbiki İçin Haydarpaşa Numune Hastahane- sinde çalışmalara başladı. Plânın tat- bikinde kendisine yirmiiki yaşındaki mühendis öğrencisi oğlu Türkây Era- taman ile Uzunköprüde kunduracı o- lari ve D.P. devrinde Eratamandan bü- yük faydalar sağlıyan Hüsamettin Çak- mak yardımcı oluyorlardı. Erataman, hastahane personelinin ve nöbetçilerin itimadını kazanmak i- çin elinden ne gelirse yapıyordu. Dok- tor olması da İşlerini kolaylaştırıyor- du. Haydarpaşa Numune Hastahanesi doktorları ve personeli nihayet o bir meslektaşları olan oEratamana saygı gösteriyorlardı. Kaçarken şüpheyi çek- n kazanmak için Nu- mune Hastahanesinde kaldığı 50 gün zarfında geceleri sık sık odasının kapı- sını kilitleyip ışığı yakarak içerde otu- ruyordu ve gene zaman zaman pija- masının üstüne pardesüsünü ve aya- ğına da ayakkabılarını geçirerek ko- ridorlarda ve bahçede dolaşıyordu. O- Zeki Erataman Atı alan Meriçi geçti danın kapısını niçin kilitlediğini so- ranlara da "İçeride çamaşır degiştir- diğini, çok çekingen bir tabiata sahip olduğu için kapıyı kilitlediğini" söy- lüyordu. Kısa zamanda personelin ve görevli Jandarmanın güvenini kazanan Zeki Eratamandan şüphelenmek kimsenin aklına gelmiyordu. Kimse şüphelen- miyordu ama. Zeki Eratamanın firar hazırlıkları aynı hastahanede yatan bir hastayı ziyarete gelen dikkatli bir şahsın gözünden kaçmamıştı. Bu dik- katli adam, hastahane personelini ikaz etti ve Eratamanın buradan kaçabile- ceğini söyledi Ama hastahane perso- YURTTA OLUP BİTENLER neli sabık Tekirdağ Milletvekilini o ka- dar saf bir adam olarak tanıyordu ki, kaçmayı e bir tünü aklına getirmiyordu. Bu yüzden, yapı- lan ikaz kulak arkasına, atıldı. Dolaplar dönüyor... zeki Erataman bir yandan hastaha- ne içinde faaliyette bulunurken, bir yandan da ailesi Eratamana ait evle- rin bir kısmını satarak paraya çeviri- yor ve müebbet mahkümun yurt şında ikametini temin edecek meblağı dışarıya çıkarıyordu. Eratamanın bütün hazırlıkları 13 Temmuz Cuma günü öğleden sonra bitmişti. Paralar yurt dışına çıkarılmış, kendisini bekliyen Jandarma eri Mus- tafa Akay tamamen elde edilmişti. Jandarma erine Erataman altın bir kol saati hediye etmiş ve arada sırada da, küçümsenmiyecek bahşişler (o vermiş- ti. Ayrıca, saf bir Anadolu çocuğu olan Mustafa Akaya, kendisinin haksız ola- rak hapiste tutulduğu, memlekete bü- yük hizmetler yaptığı şeklinde telkin- lerde bulunmayı da ihmal etmemişti. Mustafa Akay bu haksız yere ceza çe- ken cömert, iyi kalbli doktora iyiden iyiye bağlanmış, sonradan başına ge- lecek belâyı düşünmeden muhafaza- sına memur olduğu adamın âdeta bir emireri haline gelmişti. Bir Hadise (Gecenlerde Lâlelideki Hasan Paşa fırınının ününde bir askeri jeep durdu. İçinden hür- melkar bir assubayın refaka- tinde şişman, abullabut biri in- di ve börekçinin kapısından içe- riye teklifsiz adımlarla (o doldu Gayet neşeli bir şekilde sipari- şini verdi. O sırada orada bu- lunan bir eski gazeteci dikkati- ni çekmiş olacak ki, seslendi : — Ne o eski kaymakamı karşınızda görün ce o şaşırdınız eğil mi?” Fırın sahibi şaşkın zim bakarken gazeteci cevap verdi: sizi eski Fatih Kay- makamı değil de, eski Meclis Başkanvekili ve Yassıada hü- kümlüsü olarak tanırız. oŞaş- kınlığımız bunun için Şişman adam sesini çıkar- madı ve böreklerini alıp dışarı çıktu Adamın adını mı merak ettiniz ? Söyliyelim : Agâh E- rozan Doğrusu böyle başa böyle traş çoook bile..