21 Eylül 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

21 Eylül 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA Filmler Sessiz akın İkinci Dünya Savaşından önce Tür- kiyedeki getirtici şirketler, hem u- cuz oluşları, hem de işledikleri konu- lar bizim seyircimize daha uygun gö- rüldüklerinden olsa gerek, alman film- lerine (o yakın bir ilgi (o gösterirlerdi. USİS'in de araya girmesiyle yapılan bir anlaşma sonucu, alman - bir o ka- dar da fransız - filmleri, yerlerini is- ter istemez Hollywood ürünü filmlere bıraktılar. Bu anlaşmanın son yıllar- da epeyi sansıntılar geçirmesi sebebiy- le, Hollyuood filmleri, getirtici şirket- ler için eski çekiciliklerini kaybettiler ve ikinciler, yeniden suyun yüzünde belirmeye başladılar. erçekte her iki ulus sineması da savaş sonrasında kendilerini toparla- mışlar, gidişe bir çekidüzen vermişler, devletten de bir takım imtiyazlar ko- pararak eski dış pazarlarım yeniden ele geçirmek üzere, yavaş yavaş sokul- maya başlamışlardı. Ödemede kolaylık bir yana, fiyatlar son derece ucuzdu. Üstelik, alman sineması, son yılların tüccar İtalyan sinemasını taklit ede- rek, her ülkenin nabzına göre şerbet filmleri listelerinde (o birbiri arkasına sıralamıştı bile Türkiyedeki getirtici şirketler, bun- dan böyle ( Hollywoo: filmlerini de Avrupa üzerinden satın aldıklarından birkaç alman filmini (osokuşturdular. İki yıldır arada bir de olsa sinemala- rımızda boyveren alman filmleri; bu amaçla getirtilmiştir ve sessiz akın, bu yıl daha da hızlandırılmıştır. Ilı- nan - ya da getirtilen - filmlerin hiç biri gerçek bir değer taşımamaktadır, psi de üçüncü sınıf; filmlerdir. Bu değersizlikleri yetişmiyormuş gibi, bir de fransızca dublaj kopyaları getiril- mektedir ki, bu da işin tuzu biberi ol- maktadır. İki kötü, bir orta eni sinema mevsimi X anlamıyla henüz başlamamış tam olmasına karşılık, üç alman filmi birinci vizyon olarak pragramlarda yer almışlar ve seyirci karşısına çıkmışlardır. Bunlar sırasıyla Paul May'ın "Soldatensender Calais - Şafakta Öldüler", Harald Phi- lipp'in "Strafbataillon 999 - 999 uncu Ceza Taburu" ve Alfted oweiden- mann'ın "Bumerang - Öldüren Daki- kalardır. Paul May'ın yeni alman sinemasın- da herhangi önemli bir yeri yoktur >e rejisör olarak da baremlilerden öte de- ğildir. Filmi "Soldatensender Calais - Şafakta Öldüler", anlaşılmaz bir hi- kâyeyi, sakız gibi bütün film boyunca durmaksızın o çiğnemekte, yana mı, değilmi"liği bir tarafa, ne söylemek istediği de bir türlü anlaşıl- mamaktadır. * Karışık hikâyesinden güçlükle çıkarılan şudur : alman ordu- sunda-savaşan Uç arkadaştan biri tPe- giltereden yaptıkları bir radyo yayı- nında görev alır. Geride kalan iki ar- kadaş ise - Helmut Schmid ile Klaus- jürgen wussow - savaşa devam eder- ler, İngiltereye kaçan vatan haini, bu İki arkadaştan birinin de kardeşidir. Olay, işgal sırasındaki Paris şehrinde geçmektedir. Gizli mukavemetçilerden bir kadın (Karin Huebner) ile Gesla- po'dan bir başka kadın o (İngeborg Schöner) da işin içine karışır. Hikâye, giderek arap saçına döner. Kim kime karşıdır, niçin karşıdır, o anlaşılmaz. Sonunda da - seyircinin o kadar bek- lemesine rağmen - türkçe adına ben- zer hiç bir oluş olmaz. Ne şafak, ne şafakta savaş ve ne de ölenler vardır. İkinci kötü alman filmi örneği re- jisör Harald oPhilipp'in "Strafbatail lon 999 - 999 uncu Ceza Taburu", Paul May'ın "Soldatensender Calais - Şa- fakta Öldüler" inden bir gömlek da- ha üstündür. Üstündür, çünkü ne söy- lediği ve ne söylemek istediği - şükür - ortadadır. Olay, kuzey cephesine sü- rülmüş bir ceza taburunda ve sürgün alman askerleri arasında geçer. Sür- günler, ilitler rejimine karşı gelmiş ki- şilerdir. Hikâye cephe ile cephe gerisi arasında geçen iki olay zinciri arasın- da paralel geliştirilmektedir. Önemli kişiler, doktor Deutsehmann (Ernest Schröder), albaylıktan erliğe indiril- miş bir eski asker (Werner Hesseland) ve bir anarşistdir (H. E. Jager). Ara- da işkence etmekten zevklenen bir çavuş, işi oluruna bırakmış bir tabur kumandam, ne pahasına olursa olsun "Öldüren Dakikalar" Havanda döğülen su kendini göstermek isteyen genç bir teğmen ve savaşa karşı çıkan bir yüz- başı da tamamlayıcı kişilerdir. Harald Philipp'in tek başarısı -ta- bii bu başarıyı Paul May'inkine oran- lamak şartiyle - (o kahramanlarını çok daha gerçeklere uygun işlemesidir. Sa- vaşı, hikâyesine ofon olarak kullan- göre bir işleme tâbi tutmaktadır. Sa- vaştaki insanlarla cephe gerisi insan- ları arasına giren bir başka hikâye - işgali altındaki köydeki gerillâcılar- la gerillâcının (o kızkardeşinin doktor Deuschmann'a olan aşkı gibi- gerçi havadadır ama, Harald Philipp, hızla yeniden savaşa ve savaşan insanları- na dönerek bu aradaki yamama hikâ- yeyi geçiştirir. "Öldüren Dakikalar" Doğrusu istenirse, ne Paul May ve ne de yarım başarılı Harald Philipp ünümüz alman sinemasının ger;ek temsilcileridir. Bugün alman sineması deyince akla gelen ilk adlar, ana yur- duna çoktan dönmüş olan eski usta- lar, Fritz Lang, Robert Siodmak, or- ta kuşaktan Helmut Kautner, Harald Braun, wolfgang Staudte ve yeniler- den ise Rudolph Tielle'dir. - "Bume- rang - Öldüren Dakikalar" ın rejisörü Alfred Weidenmann da, çokluk orta kuşak rejisörleri arasında sayılmakta- dır ve iyi bir ad'a sahiptir. Film, Avrupa sinemalarında' 1960 yıllarında pek moda olan suçlu genç- lik problemini o işlemektedir. £ Savaş sonrasının bir türlü kendini toparla- AKİS/29

Bu sayıdan diğer sayfalar: