YURTTA OLUP BİTENLER Her halde ingilizin acısı, bizim cennette yer satıcıları ile kriptoların müşterek acısından da beterdi. Ne yapalım, Allah cümlesine ta- hammül ihsan buyursun!. Zabıta Çekirge Il (Kapaktaki o oyun) JHeftanın başında Salı günü Emniyet Genel Müdürü, IT. B.M. M. nin mermer merdivenlerini (o çıkarken son derece sıkıntılıydı. Ahmet Demir, ağır ağır merdivenleri çıktı, sonra birden hızlanarak, koridorlara açılan geniş ve ferah salonu geçti. İlkin, Koalisyon tü, hem de içeriye haber saldı. Bir kaç İçişleri Koridoruna koştu. Polislere mahsus bir tavırla, "çaktırmadan" İçişleri Bakanı Bekatayı araştırdı. Sonra Meclis top- lantı salonunun önünde bir an durak- ladı. Kapılardan -birinin önünde Af yonun bağımsız (milletvekili (o Halük Nurbaki ile karşılaştı. Nur baki sordu: "— Yakaladınız mı?" Emniyet Genel Müdürü evvelâ sesi- ni çıkarmadı, sonra etrafına seri na- zarlar atfederek ve gene renk verme- meğe çalışarak: "— Maalesef..." diye cevap verdi. Bu sırada İçişleri Bakanı Bekata Senato toplantı salonunda müzakere- leri takip etmekteydi. Ahmet Demir Se nato kapısından hem kendisi gözük- AKİS/8 Bakanı saniye sonra Bekata heyecanlı, sıkıntın, endişeli, fakat gülümsemeğe çalışır bir şekilde dışarı koştu. Kapıda Demirin koluna girerken gazeteciler yolunu kes- tiler ve sordular: "— Yeni haber mi var?" Bekata, Ahmet Demiri işaret ede- rek: "— Emniyet Genel Müdürü şimdi ii Malümat onda. Sizi aydınlata- cağım" dedi. Hakikaten, İçişleri Bakam Bekata ertesi gün, Bakanlığın kütüphanesin- de yaptığı bir basın toplantısı ile "Fi- rari Hükümlü Zeki Erataman Olayı" nı aydınlığa kavuşturdu. Bakanından, bu tip firar olaylarına ne Ziyadesiyle nüktedan bir zat! Çarşamba günü saat 10'da gaze- teciler basın toplantısına bazı şeyler bilerek gittiler. Zira o gün çıkan gaze- teler manşetlerinde, Yassıadada idama mahküm olan, fakat cezası M. B. K. nin bir atıfeti neticesi müebbet hapse çev- riden Zeki Eratamanın Yunanistana il- tica ettiği haberini yayınlıyorlardı. Bekata, İçişleri Bakanlığı Kütüp- hanesindeki uzun masanın o etrafını çevreleyen gazetecilere bir parça bit- kin, daha çok üzüntülü bir şekilde, ka- çış olayının içyüzünü açıkladı. Emniyet Genel Müdürü Ahmet Demirin ise key- fi hiç yerinde değildi. e Bekata evvelâ bir yazılı metin okudu, sonra gazeteci- lerin suallerine cevap verdi içişleri Bekata Eratamanın firarını şekilde mâni olunacağı sık sık soruldu. Bekata ise bu suallere toptan cevap verdi: "— Meseleyi Bakanlar Kutuluna gö türecek, bir çare arayacağım..." Bir firarın hikâyesi Ggestiğimiz hafta cuma geccyansmı 10 dakika geçe Edirnenin, Karaba- yır köyünde şoseden beş adam ayrıldı. Adamlar hızlı adımlarla yunan hu- duduna doğru yürümeğe başladılar. Or- ta boylu, saçları dökük, hafif kambur ve gri pardesülüsünün heyecandan ne redeyse dizlerinin bağı çözülecekti. Zi- firi karanlıkta ilerlerken, yanındaki ar- kadaşlarına mütemadiyen, yunan hu- duduna gelip gelmediklerini o soruyor- açıklıyor da Nihayet hudutla Karabayırı bir- leştiren kilometreler oeridi ve tak-, vimlerin 14 Eylül 1963'ü gösterdiği sı- rada gece saat | sularında Türkiyeden bir müebbet mahküm, elini kolunu sal laya sallaya çıktı. Yurt dışına çıkan müebbet mah- küm, on yıllık D.P. iktidarının ziya- desiyle meşhur Tekirdağ (milletvekili Zeki Erataman idi. Erataman, günlerce evvelden plânladığı firarım, kendisini bekliyen jandarmanın vazifesini osuis timal etmesi neticesi büyük bir rahat- lıkla gerçekleştirdi ve bir süre yurt dışına kaçan Yassıada mahküm- larından Reşat Akşemsettinoğlu gibi, komşumuz Yunanistana sağındı!