Yanlış Ata Toplumların hayatındaki büyük hadiselerin çok kim- için bir fırsat yerine geçtiği herkesin bildiği bir gerçektir. Bu hadiselerden faydalanarak dünya kadar adam, bir tiyatro tabiriyle "ramp ışığı"na çıkar. Son- ra, tabiatın ezeli kanunu olan "eleme" hükmünü yü- rütür ve ortada bir gerçek kıymet ifade edenler katar» lar, ötekiler karanlıkların içinde kaybolup giderler. Sa- dece şu son çeyrek asırda oöyle kimseler isimleriyle gazete manşetlerini ei Hİ bütün konuşmaların konusunu teşkil etmişlerdir ki bugün hafızanızın bü- tün motörlerini çalıştırsanız ri hatırlayamazsınız ile 27 Mayis İhtilali, çok kimse için fırsat yerine ge- iki elverişli bir ortam yaratmıştın "Moda isimler" "açlarda yeşerir. Bir takım kıymet hü- kümleriyle birlikte mevcut bir takım şöhretler de or- tadan çekilince, dün onların gölgesinde üçüncü, dör- düncü sırayı işgal edenler "günlerinin geldiği" inancı içinde sahneye fırlamışlar ve bu yarışta en becerikli olanlar"en önü işgal etmişlerdir. Bunların bir kısmı sol- ma yolunu şimdiden tutmuştur. Biraz daha zaman ge- gince, eleğin delikleri üstünde kimin hâli oturmakta Ama, memleket K avantajlarından faydalananlar yanlış ata oynadıklarını mutlaka seze- ceklerdir. od isim" çıkaran iki uçtan biri, perişan olmuş, ezilmiş, Ul dağlanmış, el sömürülen ve hakare- te uğrayan bir zümreye tekra cesaret, hatta hırs, a ve intikam saatinin al düşün- cesi gibi hisler aşılayan cereyan olmuştu u cereya- nın kahramanları belirmiştir. Bunlar önce yüreklerde, sonra omuzlarda taşınmıştır. Yazdıkları her yazı he- yecanla okunmuş, her biri hakkında "Adam ne yazı- yor, yahu!.." diye takdir çığlıkları yükseltilmiş, gazete- leri kapışılmış, önlerinde şöhret, kudret ve servet ka- pıları açılmıştır. Ama dalga gelmiş ve her dalga gibi geçmiştir. Şimdi o takım, yokuş aşağı son süratle in- mektedir. Bu düşüş sırasında büsbütün sarıldıkları din, iman, ültra milliyetçilik gibi dallar kendilerine bir kü- çük fanatikler ekalliyetinden başka zümre sağlama- maktadır, kütleler kendi normal havalarını almıştır. "Moda isim" çıkaran ikinci uç.komünizm endişe- sinden solun önüne yıllar yılı konmuş bulunan bütün manileri yıkarak 27 Mayısın getirdiği (o fikir söyleme serbestliği içinde o sahaya akan cereyan olmuştur. Ö ce milletin ve memleketin dertleri, meseleleri, banları bekleyen çözüm yolları sayılıp dökülmüş, tabii çok il- gi çekmiştir. Bunlar aslında bilinmeyen değil, bilinen ama üzerine uzun süre eğilinmemiş hususlardır. Cera- hatin deşilmesi ve akıtılması iyi olmuş, umumi efkâ- rın önüne Türkiyenin gerçek yüzünün konulması geniş fayda sağlamıştır. Bunları hayatlarında her gün his- sedenler ilk defa olarak kâğıda, beyaz üzerine siyah yazılmış olarak gördüklerinde heyecanlanmışlar, içlen- mişler, bağlanmışlardır. Bir yeni alemin keşfi ne ka- dar merak yaratırsa dünyanın her yerinde solun en ynayanlar basit, ilkel prensipleri, sloganları, in TO sayılan sözler bizde o kadar rağbet görmüş, ilerilik, ilericilik mefhumları sol temayül ile bir ara aynı - na girmiştir. Bilhassa, 27 Mayıs gerçekleştirildikten sonra bir mistikten mahrum kalan genç dimağlar, ol- ma halindeki şahsiyetler, yaşın verdiği ateşle dolu mi- zaçlar bu cereyanda kendilerine kahramanlar bulmuş- lardır Sol bir toplum için faydalıdır, hatta elzemdir. Sol, bir arabayı ileriye iten motordur. Ama arabanın ta- mamı ir ve araba lastikleri, freni, debreyyajı, karoseri, susu busu ile arabadır. Bizde, dünden bugü- ne solca olmuş kimselerdeki birkaç atımlık barut tü- kendiğinden o cereyanın şampiyonları şu anda iğnesi takılmış plağa dönmüşlerdir. Bunların bir kısmı kendi- lerini yenilemeyip daha şimdiden hep aynı şeyleri tek- rarlamaktadırlar: Zenginler gayrımeşru surette para- lanmışlardır, patronlar işçilerden fazla kazanmakta- dırlar, bir üzüm yetiştiren köylünün kazancına bakın bir o üzümü ihraç eden tüccarınkine, devlet bazı fert- leri zengin etmektedir, ticarette komisyon bir büyük dalaveredir, toplumu para babalan idare etmektedir. ağalar sultası vardır. Sonra? Sonra, takılmış plak aynı yerden yeniden başla- maktadır. Bunların içinde zeki olanlar bunu hissettik- lerinden bir süredir tehlikeli sulara (oçıkmışa benze- mekte ve bir klasik propagandanın temalarına el at- maktadırlar: Dünyada uğrunda ölünecek ne vatan vardır, ne memleket ve bayrak, ucuna bir bez par- çası geçirilmiş sopadan ibarettir. Ordu bir koca müs- tehliktir. Harpler bir büyük sahtekarlıktır ve basanlar, bir takım ensesi kalınların bankalardaki, kasalardaki paralarım korumak için ölmektedirler. Ensesi kaim- ler bunu açıkça söyliyemediklerinden o sopa acundaki bez parçasını icat etmişlerdir. Türkiyede ise, yıllık ka- zancı yüzbin liranın altında olanların yaşama hakkı yoktur. Bunlar olsa olsa, "vatan için şehit" olma hak- kına sahiptirler. Bu topraklar üzerinde niçin komü- nist propagandası serbest değildir? Ama bu temalar da, yıldızının parlaklığı en azın- dan donmuş olanları kurtarmayacak, onlar için her Se biraz daha batılan bir bataklık yerine geçe- tir. Niçin böyle oluyor? Çünkü Türkiyenin tabii ce- reyanı o iki uçtan hiç biri değildir de ondan... Çünkü o cereyana girme çabasında olan çok kimsenin gerçek sebebi, o cereyanın muvaffak olacak cereyan olduğu inancı ve onun nimet dağıtacak yarış atı olduğu ze- habıdır. Her iki uçtan sivrilere sorunuz: "Biz kaza- nacağız!" diyecekler ve o cereyanın haricinde kalıp fikir söyleyenleri, doğru yolu gösterenleri akılsızlık, menfaatini bilmeme, fırsatı kaçırma ile suçlayacaklar, onlara acıyarak bakacaklardır. Zaten böyle olmasaydı oher uçta en akıl almaz isimler aynı bayrak altında hiç birleşirler miydi? Hayır! Bu, Türkiyenin istikbali konusunda yanlış ata oynamanın yarattığı bir sosyal deformasyondur ve yavaş yavaş her, şey göstermektedir ki sular durulduk- ça toplumun normal akıntısı güç kazanmaktadır. AKİS/7