di ve tuş oldu. Telefon çalıp gazeteci kendisini takdim ettiği zaman Melen böyle bir sualle karşılaşacağını ummu- yordu. Gazeteci fazla uzatmadan sor- du: "— Beyfendi, siz ve diğer Bakan- larla Devlet Planlama Teşkilatındaki teknisyenler e bir anlaşmazlık varmış. Doğru m Melen kendine has bir kıs kıs gül- dü ve: "— Böyle bir şey yok, nereden çı- karıyorsunuz?" dedi. Gazeteci telefonu bırakmadı. Nere- den çıkardığını bir bir anlattı. Bakan- lar Kurulunda şunlar şunlar konu- şulmamış mıydı? Şu Bakanlar şöyle Melenin bizzat söylememiş miydi? üzerinde durulacağını ifade etmemiş- miydi? Feyzioğlu ise şunları dememiş- miydi Melen konuşmanın burasında gül- mesini bir tarafa bıraktı ve elinde ol- mıyarak sordu: niye sonra anladı ama, iş işten geçmiş, teşekkür ve hürmetlerini sunan gaze- teci çoktan yazı sema başına haberi yazmağa oturmu Nitekim haber anl büyük bir (o gündeliğinde -Milliyet- yayın- landıktan sonra kızılca kıyamet kop- tu. Bakanlar ile Devlet Planlama Teş- kilatı arasındaki çekişme yeni değil- dir. Meseleye hangi tarafın gözüyle ba- kılırsa, o taraf haklı gibi görünmek- tedir. -Bundan evvelki ekip (o-Planı baştan sona hazırlayan ve ilk geçiş programını yapan ve istifa edenler - bu çekişmeler sonucu yuvayı terket- mek zorunda kalmışlardır. Ancak ilk ekibin, gerçekten şimdikinden bir far- kı vardır. Müstafi plancılara "Nuh'a "Peygamber" dedirtmek imkânı hasıl olmamıştır. Onların yerine geçen ekip - Ziya Müezzinoğlunun müsteşarı bu- lunduğu grup - daha yumuşak ve Hü- kümetle daha iyi anlaşabilecek bir e- kip hüviyetini arzetmekteydi. Ancak olaylar bunun böyle olmadığını gös- YURTTA OLUP BİTENLER landı ve 5 Yıllık Kalkınma Planıma 2. yıl programı üzerinde çalışmalar başladı. Bu çalışmalar sırasında ne olduysa oldu ve Planlama Teşkilatın- daki teknisyenlerden şikâyetler baş- gösterdi. Melen ve Alican şikâyetçile- rin başında geliyordu. Onları Gökay, bütün hızıyla takip etmekteydi, hat- ta bazen gelip geçiyordu. Bakanların şikâyetleri birkaç nok- tada toplandı. Evvelâ, Plânlamadaki uzmanlar son derece katı hareket edi- yorlar, Hükümet içinde Hükümetimi gibi davranıyorlardı. Resen hareketle iş görmekteydiler. Karadeniz bölgesi- ne bir Üniversite mi yapılacak, bit yetkiliyi karşılarına alıyor ve "Trab- zonda mı yapsak iyi olur, Samsunda mı?" diye soruyor, sonra kendilerine göre fetvayı veriyorlardı. Oysa bunun yerini tayin, Hükümet yetkililerine dü- şerdi. Sonra, halen işbaşındaki Teknis- yenler yetersizdi. Hesaplar yanlış ya- pılıyordu. Bu konuda, bilhassa Melen titizlikle durdu. Geçen yıl Çimento fabrikası yapmanın doğru olmıyacağı — Bunları nereden duydun Al- alaşım Söyler misin nereden ha- Gerçi Mile Bakam herşeyi ortaya koyduğunu birkaç sa- programım Gökten zembille pinlama Dairesinde çalışanlar ilk günden bu yana bir çok hata yapmışlardır. Kim derse ki bu dairenin hesap- ları, plânları, tavsiyeleri ve tahminleri kusursuzdur, o, ku- surun en büyüğünü işliyor demektir. Bu hata ve kusurlar- dan dolayı güçlükler, zararlar doğmuştur. Bazı şeyler çok daha olabilecekken olmamış, olamamıştır. Plânlama uz- manlarının gençliklerinin, tecrübesizliklerinin, kitabilik- lerinin de zaman zaman bir handikap teşkil ettiğini bil- meyen yoktur. Peki, politika sahasında bulunanlar hükümetlere gi- renler ve hükümetlerden çıkanlar hiç hata yapmamışlar mıdır? Onların hesapları, plânları, tavsiyeleri ve tahmin- leri hep doğru mu çıkmıştır? Onlar bir takım "siyasi se- bepler "in tesiri altında kalmamışlar ve menşelerine göre bazı bölgeleri, bazı sektörleri, bazı işleri diğerlerine naza- ran daha az veya daha çok tatmaya çalışmamışlar mıdır? Dünyaya hiç kimse gökten zembille inmiş değişldir ve hata insanlar için mukadderdir. Hedef, doğru yolu bulma hususunda samimi, gayretli ve iyi niyetli olmaktır. İnsan- lar gibi müesseseler de konuşa konuşa anlaşırlar ve bir kimse "Benim dediğim dedik.." diye tutturursa onu kibarca kapının dış tarafına bırakmak en akıllıca davranış olur. Bu ister bir Plânlama müsteşar veya uzmanı olsun, is ter bir Başbakan Yardımcısı.. Türkiyenin plânlı ve prog- ramlı kalkınma çalışmasını baltalamak hakkı hiç kimse- de yoktur Plânlama Dairesi, Hükümetin emri altında, onun Baş- bakan, Başbakan Yardımcısı veya Bakanı nasıl emreder- se öyle hareket edecek bir müessese değildir ve bir plânla terdi ve beklenen çatlak suyun yüzü- ne geçen haftanın başında çıktı. ber aldın Yetki ve sorumlulu sözlerinin genler Kurulu incelemek üzere top- 194 yılı tatbikat yüzden güçlükler doğurmuşlardı. inmediler ya.. ma uzmam da basit bir devlet memuru olmaktan çok uzaktır. Plânlama Dairesini böyle anlayan. Plânı hiç an- lamıyor demektir. Bir Başbakan Yardımcısı çıkacak, komplekslerinden doğan bir hışımla müsteşarından ouz- manına, Plânlama Dairesinin bütün mensuplarım istediği zaman haşlayacak, azarlayacak, azledecek, o nasbedecek, sonra yürütülen sistemin adı Plânlı Ekonomi olacak! Ba- na, kargalar bile güler. Plânlama Dairesi müstakil çalışacak, fikirlerini ora- hatlıkla söyleyecek, görüşlerini savunacak, arzuladığı bil- giyi serbestçe ve oradan buradan dilenmeden alacak, mu- haberatını bizzat idare edecek, tavsiyelerini hazırlayacak- tır. İşlerin o safhasında, tâbir caizse, Plânlama Dairesi Hü- kümetin dışında, yanında sayılacaktır. Ama Plânlama Dairesi tavsiyesini yaptı mı. görevi orada bitecektir. Zira ondan sonra, sorum taşıyanların so- rumluluklarına sıra gelir. Bu, Hükümettir. Hükümet isteme Plânlama. Dairesinin tavsiyelerini aynen tatbik eder. ister- se onların tam tersini yapar. Yahut, bunları tadil eder, rö- tuşa tâbi tatar. Bundan dolayı Plânlama Müsteşarı veya uzmanları istifaya, tehdide, basın yoluyla şantaja kalkı- şırlarsa o zaman çizmeden yukarıya çıkmış olurlar. Zira bir demokratik rejimde memleketi Meclis ve onun Hükü- meti idare eder, bu Meclis ve onun Hükümeti kendi üzerin- de hukuki baskı mercii tanımaz. Tabii, icraatının hesabını, başta ilk seçim, her seçimde millete karşı vermek şartıyla.. Ama ne Hükümet Plânlama Dairesini, ne de Plânlama Dairesi Hükümeti esir almaya kalkışır. Bu, plânlı hükümet etmenin ilk şartıdır. AKİS/15