SOSYAL HAYAT veya renkli kışlık çoraplar, soğuklar- da ayakları koruyan çizmeler ve vü- cüda yakın, dümdüz, oğlan paltoları, bereler, kasket gibi bağlanan yünlü eşarp şapkalar, üstten (dikişli büyük çantalar, bir renk, bir teferruatla ka- dınlaşan erkek yakalı spor elbiseler çok revaçtadır. Gece için bu spor giyimin tek bir istisnası vardır: Uzun etek. Yalnız, bu uzun etek de gene spor bir şömizye bluz ve kemerle beraber kullanılmak- tadır. Uzun etek. birkaç zamandır ge- nelleşen blüz-etek modasını yemek sa- atine, geceye götürmüştür. Çizgili sa- tenden yapılmış bir watteau eteği uzun kollu, kapalı bir muslin bluzla beyaz saten bluz, bir uzun zincir Kol- ye ve taşlı kemerle nefis bir gece kı- yafeti teşkil etmektedir. Gece manto- ları ise uzun, cepli, ısıtıcı ve rahattır, ipekli elbiseler ütün bu spor kıyafetler bazen çok ahane o ipeklerle (yapılmaktadır. Meselâ, yünlü bir gece tayyörü çok şık bir brokarla astarlanmış veya bir ka- dın smokini en şahane ipekli ile mey- dana getirilmiştir. Bu mevsimin ortaya attığı en bü- yük yeniliklerden biri de, ipekli krep- lerden, yapılmış prenses biçimi elbi- elbise dümdüz ve belden dikişsiz ola- rak biçilmiştir. "V" biçiminde önden dekolte bir yakası ve eteğin ucunda da kendi kumaşından bir fırfır: vardır, Elbise uzun takma .kolludur. Mevsim başında büyük rağbet görmüş ve "tu- tunacak elbise" sıfatını okazanmıştır. - Tutunacak elbise, büyük Mi a- tölyesinden sokağa inecek, yâ kes tarafından bol bol taklit edilecek olan elbisedir. Bu mevsime hâkim olan bir moda da, rus kıyafetlerinden ilham alan bir modadır. Yandan gizli düğme ile ilik- lenen, kumaştan kemerle hafifçe sı- kılan ve etek üzerine düşen rus ka- zakları, aynı tip elbiseler ve boynu ka- kadına gece. değişik bir' görünüş ver- | selerdir. mektedir. Gene düz siyah saten bir ateğin üzerine giyilmiş uzun kollu bir tedir. Bunlar siyah veya çok göz- alıcı canlı renklerden tercih edilmek- 'Portakal rengi bir ipekli krep patan dönük yakalı sveterler birçok ha- zır elbiselilerin vitrinini süslemek - tedir. Gençler ve Biz ugün "deli gençlik", "serseri gençlik" ve genel olarak Beençlik hakkında çok lâf ediyoruz. Hemen hemen dünyanın her yerinde gençler, bir, büyük problem olarak büyüklerin karşısına çıkmış durumdalar. Halbuki yıl- lar geçiyor ve bu problem bildiğimiz gençler pekâlâ ha- yat mücadelesine atılıyor, kendilerini kurtarıyorlar. Bu sefer onların çocuklarını karşımıza alıyor, onlarla uğ- raşıyoruz. Bir süre önce gençlerle röportaj yapayım, onların düşüncelerini, duygusal hayatlarını, meselelerini anlaya- yım demiştim. Şunu itiraf etmek isterim ki gençler, be- ni şaşırttılar. Birçok meseleleri bizim meselelerimizden farklı değildi. Hele onların yaşına oOinmeye çalıştıkça, onları kendimden hiç, ama hiç farklı göremedim. Tabii bu arada basıları bir röportaj konusu olmaya değer görün- mek istediler. Son filmlerden, son kitaplardan mülhem cümleler kullandılar. Kısacası, bugünün gençliği olmaya özendiler. Oysa ki. benim konuştuğum gençlerin bence tek bir dertleri vardı: boş zamanı değerlendirememek ve can sıkıntısı... Evet, bence bugünkü gençliğin en önemli meselesi udur: Gençler önemsenmek, birşeyler yapmak, kişilik- lerini meydana çıkarmak istiyorlar. Bu imkânları bula- mayınca da kanun ve kaideleri aşarak, değişik şekilde ha- reket ederek büyümek dürtüsüne boyun eğiyorlar. Bizim toplumumuzda gençliğin en büyük derdi bu- dur : enerjinin iyi bir şekilde kanal ize edilememesi, ço- cuklara öğrenme, yetişme, çalışma ve yaratma zevki ay- lanamaması, sorumluluk verilememesi.. anları, Çocuklara iyi birşeyler (veremediğimiz gibi, dünyayı saran kötü etkilerden korumamız da bugün çak. güçleşmiştir. Evet, her nesilde olduğu gibi bu nesilde de ela avuca sığmayan, kaideleri tanımak istemiyen bir "de- li kanlı gençlik" mevcuttur ama, büyükler bunu, hiçbir AKİS/32 Jale CANDAN zaman yapmadıkları gibi istismar etmişlerdir bugün... Ucuz kitap ve kötü film tüccarı, değişik birşeyler ya- ratmak isteyen sanatçı, gençliklerine doyamıyan büyük- ler, kendi kusurlarını çocuklarına yükleyen anne ve ba- balar, bu konuyu alabildiğine kötüye işlemektedirler, Şu- rasını unutmamak gerekir ki, bugün romanlarda okudu- gumuz, filmlerde seyrettiğimiz, gençliğe ait- inanılmaz bir- çok macera büyüklerin muhayyelesinden çıkmıştır! Gerçi bu tip maceraları yaşamış gençler yok değildir ama, bun- ların çoğu kendi iç dürtülerine uymaktan çok, büyükle- rin yarattığı o korkunç, fakat cazip kahramanı taklit et- mektedirler. Çocuklar, kişiliklerini buluncaya kadar dai- ma birşeyi taklit etmek istemişlerdir. . Dünkü kahraman sembolü harp meydanında, ilimde, fende nam yapmış adamdı. oKananları saydırmak için kendini feda eden, gemisi batarken onu terketmiyen, iyilik için bütün kötü- lükleri yenen roman kahramanı ise, her gencin kafasında ve kalbinde yer etmişti. Bugün yorulmadan kazanan, bir vuruşta zengin olan ve geniş omuzlan veya uzun saç- larıyla mukabil cinsi ve polisi peşinde koşturan gençtir onun kafasındaki hayal. Bu hayali yaratanlar ise büyük- lerdir. İleri toplumlarda doğan bu mada, bugün yeryüzünü tehdit etmektedir. İleri toplum, derdinin çaresini bulmuş- tur. Bir yandan kötü yala ittiği genci bir yandan tut- makta, onun boş zamanların değerlendirmekte, onun çalışma gücünü tam randımanla kullanmakta, ona so- rumluluk, yüklemekte ve bu sorumluluğu yerine getirme şansı tanımakta ve ona saha açmaktadır, İktisaden de sosyal bakımdan geri kalmış bir toplumda, tehlike bunun için çok daha büyüktür. Tek çare, ailenin meseleye el at- ması, çocuğun boş zamanını kendi gücü içinde değerlen- direrek, ona sorumluluk (o aşılamaya çalışması, o çocuğu mümkün mertebe kaliteli kitaba, kaliteli filme, iyi şeyle- re alıştırmaktır. Ama ne yazık ki moda gençler kadar büyükleri de sarmaktadır. Derdimizi seviyoruz!..