Acaba, kızaran bir yüz olmuş mudur ? u hafta, Kayseride müebbet hapis cezasını çekmekte olan eski devrisi başlıca simalarından Samet Ağaoğluna bir davetiye gitti. Eski devrin nasıl bir devir olduğu, siyaset ve ahlâk telakkilerinin ne- ler bulunduğu bugün çok kimsenin hafızasından e Bu, İhtila- lin nedenlerini de unutturmuştur. Gerçi zaman zaman, bir "Kr omit Da- vası" gibi her hangi bir devir için ebedi leke teşkil elek gizli ortaklıklı noter mukaveleli, sahte beyanlı, açık ifşaatlı iddianamelerle mahkeme önü- ne gelen hadiseler kapalı gözleri aralamaktadır ama gene de yaşanan anın meseleleri, canlılığı maziye bakışı güçleştirmektedir. Samet Ağaoğluna giden davetiye ibretle okunmaya layıktır. İbretle okunmalıdır ki Meclis kürsülerinde satılan "Onların alınları açık» Onlar hesaplarını şerefle verdiler." tafrasının gerçek içyüzü bir defa daha ve herkesçe görülsün, anlaşılsın, üzerinde durulup düşünülsün. İşte, Turgutlu ilçesinde halk tarafından kurulan bir şirketin 19 Ey- lülde işletmeye açılacak Konserve Fabrikasının açılış töreni dolayısıyla Samet Ağaoğluna şirket idarecilerinin gönderdikleri mektup: "Şirketimizin o konserve tesisleri 19 Eylül 1963 Perşembe günü açı- lacağından sizi açılış törenine davet ediyoruz. Mümkün olsa da tören- de bulunabileceğiniz kadar sizi serbest bıraksalar. Serbest bıraksalar da Turgutluya kadar gelip görseniz. AP. li, YIP- li, CHP. li ve diğer partili vatandaşlar nasıl elele vererek kollektif bir çalışma örneği gös- termişlerdir. Hatırlarsınız Turgutlluda 1954 yılında kurulan Turgutlu Konser- vecilik T.A.Ş. makina ithali için Manisa Milletvekili ve o zamanki ik- tidarın nüfuzlu Bakanlarından olmanız o dolayısiyle döviz tahsis edil- mesi için size müracaat etmiş, siz de şirketi kuranların çoğunun mu- halefete mensup kimseler olması yüzünden şirketin bu talebini yerine ahası var, hisselerin bir kısmı kendi partinize men- devredildiği ve kendinizi e de hisse ayrıldığı takdir- Ö) ; Ortaklar şartlarınızdan | İkinci- ş ve bu partizan hare- ketiniz yüzünden tesisler bir türlü kurulamayarak şirket infisah et- isti 962 yılı başlarında eski ortaklarla birlikte hangi partilere mensup oldukları aranıp sorulmadan vatandaş elele vererek yeni bir şirket kurmuş ve makinaların ithali teşebbüsümüze de hiç bir ilgili makam ortakların hangi partiye mensup etmiş ve böylece makinalar ithal edilerek montaj yapılmış ve işte Eylül 1963 tarihinde de resmen işletmeye açmak üzere hazırlıklarımızı bitirmiş o bulunuyoruz. Bir sınai tesisin 8 sene evvel kurulacak iken 8 sene sonra kurulması şüphesiz memleket ekonomisi için telâfisi kolay bir zarardır. Fakat vatandaşlar arasında, kardeşler arasında, baba ile oğul arasında, ikti- darda kalabilmek için parti müessesesini kötü bir vasıta yaparak, düşmanlık hisleri yaratmak, memleketin bağımsızlığını dahi tehlikeye sokabilecek telâfisi çok güç büyük bir zarardır. Allaha şükür ki va- tandaşların sağ duyusu bu zararı atlatmamızı sağlamış ve şimdi şir- ketimiz ortaklan bir misal olmak üzere bütün partilere mensup va- tandaşlar elele, omuz omuza mutlu bir geleceğe loğru emin adımlarla yürümektedirler. AKİS/10 13 Eylül cuma günü Zeki Eratamam, son olarak kaçmasına yardım eden Hüsamettin Çakmak ziyaret etti. O gün her ikisi de, artık vaktin geldiğine ve teşebbüse geçmenin zamanı oldu- guna karar verdiler. O saatten itibar ren Zeki Erataman tarifsiz heyecan- lar içindeydi. Numune Hastahanesinin arka blok ikinci kattaki Beyin Has- talıkları Kliniğinin taş koridoru üze- rinde ve en sondaki odasında eskiden yaptığı gibi kapıyı kilitledi ve bir sü- re içeride oturdu. Saat 18'de heyeca- nı had safhaya gelmişti. Kendisine ge- lebilmek ve sinirlerini yatıştırmak için banyoya girdi ve soğuk duşun altında bir müddet kaldı. Saat 19.30'da Eratamana akşam ye- meği getirildi. O günkü sessiz ve sinirli hali kimsenin dikkatini çekmedi. Era- taman önce heyecandan yemeği yiye- medi ve iade etmek istedi. Fakat ha- demeler yemeği odaya bırakıp gittiler. Saat 20,30'da hademeler yemek tepsi - sini almaya (geldiklerinde, fa Akay ile Zeki Erataman, hastahane- nin ön bahçesine indiler. Hastahane yönetmeliğine göre mahkümların ön bahçeye çıkmaları yasak olduğu halde; Eratamanın çıkışına kimse mâni ol- muyordu. Erataman, jandarma eri ile bahçede konuşmaya başladı. Heye- canını gizlemeye çalışarak (konuşan Erataman, Mustafa Akaya, daha önce ki Fazlı adlı Jandarma erinin, ken- disinin, ara sıra Kadıköye bir arka- daşının evine kısa ziyaretler gelmesine göz yumduğunu anlattı. Ay- rca, Fazlının kendisini çok sevdiğini, karısının doğum gününde yaptırdığı bir buketi evine dahi götürdüğünü SÖZ- lerine ekledi. Sonra Akaya, "Hadi gei, sana da 100 lira vereyim ve yarım saat için Kadıköye gidip geleyim. Bu benim asabımın düzelmesine yarıyacak" dedi. Zeki Eratamana büyük bir itimad bes- leyen jandarma eri. tereddüt kay da bahçeye gelmişti. O da jandar- ma erine, yarım saat müsaade etmesi için dil dökmeye başladı. Bu iki taraf- tan gelen ısrarlı istekler üzerine saf jandarma eri Mustafa Akay 100 lirayı ettikten sonra hastahanenin Ankara asfaltı üzerindeki üçüncü Cerrahi Po- likliniği- önündeki kapısından asfalta çıktılar Kollarını sallaya sallaya.. ratamanı Mustafa Akay bahçede ekleyedursun, firari mahküm, oğ- lu ile birlikte doğruca Üsküdar araba- vapuru iskelesine gitti. Burada ken- disini Hüsamettin Çakmak bekliyor- du. Üsküdar arabavapuru iskelesinde Zeki Erataman oğluna veda etti ve