D .. D yı YÜ .. unyanın VEgIŞEN tUZU İkinci Dünya Savaşını takip eden bir-iki yıl içinde hayata gözlerini yuman biri - olacak iş değil ya! - olsa da, şöyle bir mezarından başını kaldırıp alıcı gözüyle dünyaya baksa, herhalde büyük şaşkınlıklar içinde kalırdı. Bu- gün sanki 1945 sonrası dünyası bütün bütüne ortadan silinmiş, yerini bir başkası almıştır. Son onbeş yılı günü gününe, olayların içinde yaşayanlar için en önemli mesele, belki hâla Doğu ve Batı blokları arasındaki çekişme gibi görünebilir ama, olayların üzerine çıkılınca, ortalıkta en az bu çekişme kadar önemli yeni yeni gelişmeler olduğunu görmemeye de imkan yoktur. Bir kere, ikinci Cihan Savaşı sona erdiği sırada, Avrupa, tarihinin gör- düğü en ağır silleyi yemişti ve Batı Avrupa devletleri, Amerikanın yardımı olmadan, ne kendilerine yöneltilen yeni Sovyet tehdidini karşılayacak, ne de iç düzenlerini kurabilecek durumdaydılar. Oysa bugün Batı Avrupa, ta- rihinin altın çağını yaşamaktadır. Ortak Pazarın altı üyesi ekonomik geliş- meleriyle Amerikayı bile kendilerine imrendiriyorlar. Washington, o prestij meselesini bir tarafa bırakmış, dış ticaret açığını kapayabilmek için dünün mağlübu Avrupanın savunma masraflarını paylaşmaya çağırmaktadır. As- keri bakımdan ise, Amerikanın vurucu kuwvetine bağlı kalıp onunla yetin- meyi kendi güvenliği bakımından yeterli bulmayan De Gaulle Fransası, hiç şüphesiz hergün artan iktisadi gücünün verdiği bir güvenle, bir yandan kendi vurucu kuvvetini hasırlayıp geliştirmeye çalışırken, diğer yandan da NATO içindeki Anglosakson üstünlüğünü kırmaya uğraşmaktadır. Doğu Avrupanın durumuna gelince, İkinci Cihan Savaşı sonunda onun hali Batı Avrupanınkinden çok daha içler parçalayıcıydı. Batı Avrupa dev- letleri, bütün savaş boyunca Alman - Rus çatışmasına kanlı birer alan ol- dukları yetişmiyormuş gibi, savaş sonunda da sözde kurtarıcı Sovyet ordu- larının getirilip yerleştirildiği komünist düzeni kabullenmekten başka çare görememişlerdi. Tarafsız gözlemcilerin söyleyip yazdıklarına bakılırsa, bu- gün artık bu durum da büyük ölçüde değişmiş bulunuyor. Polonya ve Ma- caristan savaşın getirdiği iktisadi çöküntüyü atlatmışa benziyorlar. Çekos- lavakya ile Romanya da İktisadi kalkınma yolunda ilerlemektedirler. İkti- sadi kalkınma sağlandıkça Moskovaya olan bağlılık ve savaş sonunda bir kabus gibi çöken komünist terör de ortadan kalkmakta, bir zamanlar Mos- kovanın değişmez gibi görünen emirleri, şimdi milli gereklere göre yorum- lanıp, tartışılmadan benimsenmeyen birer dilek olmaktan öteye gideme- mektedir. Komünist blok için bağımsızlığı önce Mareşal Tito seçmişti, onun arkasından da Gomulka her komünist devletin mutlaka Moskovanın bo- rus askerleri de artık "saygılı birer turist" Romanyalı idarecilerin tarım politikası Krutçefin ötedenberi hoşlanmadığı bir politika olmakla beraber, romanyalılar görüşlerinde değişiklik yapmaya hiç de niyetli görünmüyorlar. Ya Enver Hocaya ne buyurulur? Ufacık Arnavutluğun diktatörü, atık- tan açığa Krutçefe cephe almış, koca bir bloka meydan okumaktadır. Di- ger yandan, uzun bir suredir Enver Hocayla Titoyu hedef alıp birbirlerine atıp tutan Sovyetler Birliği ile Komünist Çin arasındaki geçimsizlik de şim- di açıkeca ortaya vurulmuştur. Nasıl De Gaulle ile Kennedy arasındaki ay- rılıklar Batı blokunun birliğini gölgelemiş, Amerikanın liderliğini zadele- mişse, ayni şekilde Krutçef ile Mao Tse Tung arasındaki anlaşmazlıklar da komünist blokun bölünmezliği efsanesini sona erdirmiş, oMoskovanın Stalinden sonra zaten sarsılan liderliğini büsbütün şüpheye düşürmüştür. Eskiden ister istemez Birleşik Amerikaya, ya da Sovyet Rusyaya sıkı sıkıya bağlı olan devletlerin gün geçtikçe başına buyruk duruma gelmeleri, özellikle De Gaulle Fransasıyla Komünist Çinin büyük birer dünya devleti olmak peşinde koşmaları, hiç şüphesiz, günümüzün milletlerarası münase- betlerinde görülen en önemli gelişmedir. Çok değil, bundan daha bir-iki yıl öncesine kadar, dış politika olayları İncelenip yorumlanırken o bütün olup bitenler Birleşik Amerikayla Sovyetler Birliği arasındaki çekişme açı- sından görülüp değerlendiriliyordu. Fakat bugün, artık iplerin bu iki der- letin elinden çıktığı anlaşıldıktan sonra, yapılacak değerlendirmelerde daha dikkatli davranmak gerekir. Dünya politikasında İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan ikili kutuplaşma artık bir daha geri dönmeyecek şekilde bozulmuş, onun yerini klâsik kuvvetler odengesi oyunları almaya başla- mıştır. AKİS/20 ğildi. De Gaulle'ün Fransayı Batı top- luluğu içinde Amerikadan bağımsız i- kinci büyük devlet yapmak için giriş- tiği gayretler, Paris ile Washington a- rasında Ortak Pazar meselesinden a- tom denemelerinin yasaklanmasına kadar uzanan geniş bir uçurum aç- mıştı. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi De Gaulle, geçenlerde bir konuşma ya- parak Güney Doğu Asya meseleleri ü- zerindeki fransız görüşünü (açıkladı. Bu görüşe göre, bugün Laos gibi iç savaşın göbeğine düşmüş, ya da Viet- nam gibi ikiye ayrılmış ülkeler, ken- dileri için en uygun bir yönetim dü- zeni altında ve en kısa zamanda bir- leşmeliydiler. De Gaulle'ün Güney Doğu Asya konusunda yaptığı açıklamalar ame- rikan idarecilerini birkaç (obakımdan endişeye düşürdü. Bir kere amerikan- lar, ikiye ayrılmış ülkelerin birleşme- sinin bölgeye bir istikrar getireceğini kabul etmekle beraber, birleşmenin hangi yolla yapılacağını (o göremiyor- lar, bu gibi birleşmelerin günün birin- de Ülkeye komünist hakimiyeti getir- mesinden çekmiyorlardı. Eğer bu çe- kindikleri başlarına gelirse, (şimdiye kadar Güney Doğu Asyada harcanan emek ve para bir anda havaya uçmuş olacaktı. İkinci olarak. De Gaulle'ün sahibi olmak istediğini (gösteriyordu. Dien-Blen-Phu'dan sonra Güney Do- gu Asyadan atılan Fransa, şimdi es- kiden kaybettiklerini yeniden kazan- mak peşinde olmalıydı. Eğer gerçek- ten böyleyse, oAmerika ile (Fransa arasındaki görüş ayrılıklarına yenile- beklemek Oo gere- rinin eklenmesini kir. Yukarıda da söylediğimiz gibi, Cou- ve De Murville'in Washington ziyare- ti uzun yılların getirdiği lıkları bir günde o gideremez. herhalde tarafların bir kere dah. şılıklı oturup görüşlerini birbirlerine anlatmalarında ve ortak noktalar a- ramalarında fayda vardır.