Bir mektup meraklısı İnönünrün hafitfçe gülmesinin sebebi, Ekrem Alacanın mektup teatisi merakını bilmesi neticesidir. Başba- kan Yardımcısı bunları "vesika" ola- rak değerlendirmektedir. Ece, her hal- de "Gün ola, harman ola.." diye dü- şünmektedir ve "vesika"larını sakla- maktadır. Daha başka politikacıların da, vesika niyetine hatıra defterleri tutmuş oldukları son yıllardaki hadi- seler sırasında ortaya çıkmamış mı- dır ?. Zira, aslına bakılırsa, Alicanın mektup merakının Zir başka izahı da mevcut" değildir. Alican ne zaman istese İnönüyü görebilecek, bir derdi varsa onu söyleyebilecek, hal yolunu beraberce arayabilecek bir kimsedir. Bunun yanrnda, Alicanın mektup- larında daima, belki ilerde o kendisi için muhayyel kuvvetlerece itham se- bebi olur diye düşündüğü bir takım hususlardan kendisini temizleme gay- reti de sezilmektedir. Bunları hususi bir itinayla belirtmekte ve bazen bir koca mektubu sadece bunun için kale- me almaktadır. Nitekim bir defasında İsmet İnönü kendisine verdiği cevapta "Bunu da vesika diye saklayınız! "de miştir. İnönü her zaman, hu işi müm- kün nisbetinde kısa kesmiş, "Elim üs- tünde" oyunu oynamayı reddetmiştir. Alican, yazacağını Başbakana da, bütün Basma da önceden bildirdiği muhtırasını 30 Temmuz günü tamam - ladı. Hususi Kaleminde bunu temize çektirdi. Alican güç yazı yazan, gaze- teci argosuyla "münkabız bir kalem" dir. Onun için önce eski harflerle uzun uzun müsveddeler hazırladı, onları rö- tuş etti, muhtırasının kıvama geldiği kanaatine vardığında bunu daktilova verdi. Bir kaç kopyalı olarak yazdırttı. O akşam., İsmet İnönünün Maltepede- ki adresine, Bakanlıklar Postahane- sinden iadeli taahhütlü olarak posta- lattı Başbakan bu sırada, Cumhurbaş- kanından izin almış olarak, Maltepede kısa yaz tatilini geçirmekteydi. Mek- tup 31 Temmuz akşamı İnönünün eli- ne geçti. İnönü meşhur muhtırayı oku- duğunda, bunu kendisine vermek için Alicanın, Ankaraya dönüşünü neden beklemediğini pek merak etti. Zaten bir kısmı Basına açıklanmış bulunan muhtırada, öyle bir iadeli taahhütlü zarf içinde Ankara - Maltepe yolculu- gunu yapma zahmetine değecek bir acil husus yoktu. Söylenenler, söylen- miş bir takım şeylerdi. Ama Başbakan "Her halde önem veriyor!" diye düşündü ile Yardımcı- sıyla, Ankaraya hemen ilk döndüğü gün konuşmaya karar verdi. Toz olan Alican İnönü 4 Ağustos günü İstanbuldan ayrılmak üzere oCumhurbaşkanın- dan izin almıştı. O gün, İstanbulda bulunan Y. T. P. li İmar ve İskan Ba- kanı F. K. G. Başbakanı telefonla ara- dı. Beykozda bir toplantıya gideceğini bildirdi. Aynı sabahın gazeteleri Ali- camn Adapazarna gitmiş olduğunu yazmışlardı. Başbakan Gökaya "Her halde Pazartesi günü Ankarada ola- caktır. Muhtırasını görüşeceğiz.." de- di. Gökay, bunu Alicana duyuracağını bildirdi. Pazartesi günü İnönü Ankarada muhtıranın sahibini arattı. Alican yonda, gerçekten halledilmek isteni- len bir konu böyle ini ele alınır? Ge- tirsin, konuşalım.." demişti. İnönü Dinçere, Yardımcıları Çarşamba günü toplamayı düşündüğünü bildirdi. Ni- tekim Dinçer Çarşamba günü, kendi- sinden istenilen randevuları toplantı sebebiyle vermedi. Fakat Çarşamba günü muhtıra sahibi arandığında, Ali- can gene bulunamadı. Bu sefer de Ereğliye gitmişti! İnönü de, Dinçer de bu gayrı ciddi tutuma fena halde içerlediler. Fakat bir şey söylemedi- ler. Gene gidiyor! pak günü Genel Kurmayda bir brifing vardı. Genel Kurmay Baş- kanı ve Komutanlar Başbakan ile Ba- İnönü ve Feyzioğlu Çankayadan dönüyorlar Bir dönemeç daha,... yoktu. Başbakan buna pek şaştı. De- mek muhtıradaki hususlar, muhtıra sahibinin nazarında bile acil tarafım kaybetmişti! Salı günü Kabine top- lantısı vardı. Başbakan Yardımcısı mutadı veçhile - Alican muhtırasının bir maddesinde, Kabine toplantıları- nın muntazam yapılmasını istemekte- dir! - gecikti. Hem de, bir saate yakın- Toplantıda Dşişleri Baltanı bir takım önemli konularda izahat vermekteydi. Toplantı geç vakit dağıldı. Başbakan bu arada, 2 numaralı Yardımcı Hasan Dinçerle görüştü- Dinçer daha önce, Alicanın garip tu- tumu hakkındaki menfi hükmünü Ba- sın meensuplarına açıklamış ve "Ca- nım, muhtıra ne oluyor? Bir Koalis- kanlara bazı önemli hususlarda bilgi arzettiler. Toplantının sonunda İn- önü Alicana döndü ve "Muhtıranızı yarın görüşüyoruz, değil mi?" diye sordu. Alican, Cuma günü Adapaza- rına gideceğini bildirdi. Başbakan hem şaştı, hem kızdı ve kızgınlığını da belli etti. "Canım" dedi, "bir muh- tıra veriyorsunuz, sonra SİZİ arıyoruz, arıyoruz bulamıyoruz. Olur mu, böyle şey?" Başbakan Yardımcısı, Başbakanın Cuma günü İstanbula gideceğini dü- şündüğünü, onun için Adapazarı seya hatini planladığım, bundan vazgeçe- meyeceğini söyledi. Herkes bu yeni gayrıciddiliği hayretle seyretmektey- di. İnönü "Pekâlâ, o halde gelecek AKİS/9