tweed kumaşlar çok modadır. Dior'- un sokak kıyafetlerinde, sonbahar için iki tayyör hattı hâkimdir. Birisi ka- re omuzlu, düz plili bir etek üzerine oturan uzun ceketli bir tayyördür, di- geri kısacık, daracık, dümdüz etek üzerine oturan, gene kare omuzlu, fa- kat kısa ceketli bir tayyördür. Bü- yük terziler artık tek bir hat ortaya atarak rizikoya girmek istemiyorlar ve kadınlara seçme hakkı tanıyor- lar. Fakat gündüzün bu çok sade kı- yafetleri yanında, gece için daha az pratik, uzun ve Lali Marlen tipi kürk- le süslü, nostaljik elbiseler modadır. İşlenmiş yünlü kumaşlar, danteller, kabarık taftalar geceye ihtişamı ve- recektir: Fakat gene de küçük siyah elbise, bütün bu fantezilerin yanın- da mevcuttur ve bu elbise, gündü- Tahsil B“ Yıllık Plân gereğince klâsik öğretimden öğretime geçiş kararı, halde, prensip olarak tasvip gördüğü ilk uygulama kararları aileler ve eğitimciler çev- resinde büyük İttir endişe uyandırmıştır- zün klâsik şömizye elbisesi, sveter— eteği ve tweed takımı kadar gece için pratiktir. Düz siyah bir küçük elbi- sesi olmıyan kadının başka gece el- bisesi yapması mümkün değildir. Çünkü, Christian Dior'un sağlığında söylediği gibi, tek bir siyah elbise ile bir kadın bütün bir kış şık olabi- lir ve her yere gidebilir. Fakat bu elbise olmadıkça, dolabı ne kadar do- lu olursa olsun, o gene çıplak sayı- lr. Yenilikler pere ortaya attığı yeşil modası bu kış çok' tutunacaktır. Dior so- ğuk kış günleri için siyahın yanın- da çam yeşilini ileri sürmektedir. Fa- kat yeşil, sabah kıyafetlerinde spor olarak kullanılmakta, siyah ise öğ- leden sonra, kıyafetlerine hasredil- mektedir. Dior'un atnalı şeklindeki çok de- ğişik kolyeleri ve romantik madal- yonları da şimdiden taklit edilmeye başlanmıştır. Gece elbiseleri pırıltılı, işlemeli, parlaktır, fakat süs hududu aşmamakta, tek bir noktada teksif edilmektedir. Meşhur Christian Dior kadınlara tek bir noktada parlamayı tavsiye ederdi. Kumaş taşla işlen- mişse, artık taşlı kolye takmaya lü- zum yoktur. Düz siyah gece elbisesinin yanın- da siyah gece tayyörleri de göz al- maktadır. Bir prusyalı asker kaputunu an- dıran Dior mantolarının yakaları yük- sek, omuzları besilidir ve düz hatlı bu mantoyu süsleyen tek şey, çift sıra düğmeleridir. Dior'un şapkaları yüksek ve ke- narsızdır. Güçleştirilmemelidir teknik çürür, keli birşey, tidemokratik bin ekonomik sebep d» kendiliğinden Randımansız Has kadar zararlı ve daha tehli- randımansız teknik okuldur. İşte bütün bu soruların cevapsız kalman yüzün- Klâsik öğretimden teknik öğretime geçişten amaç, memleketin ihtiyacı olan teknik elemanların daha bol fakat aynı zamanda kaliteli şekilde yetiştirilmesi ve böylece "kâtip" olmaktan başka elinden iş gelmiyen klâsik lise mezununun da tedricen, memlekette teknik eleman ihtiyacı arttıkça ve bu artış nispetinde âyar- lanarak, azaltılmasıdır. Bunun için ilk önce, teknik ve meslek okullarının bol ve kaliteli şekilde hazırlan- ması, İhtiyacı karşılamak üzere plânlanması, cazip hale getirilmesi v,e ilkokul sıralarından O itibaren de, çocukların, muhtelif usüllerle ye telkinle bu yola itil- meleri gerekir. Oysa ki bugün anladığımıza göre, ilk- okullardan yüksek derecelerle mezun olan çocuklar klâsik ortaokullara, diğerleri de teknik ve meslek okul- larına alınacaklardır. Bu, herşeyden önce meselenin esas noktasını, teknik öğretimin itibarını Oo zedeleyen bir karardır. Sayın Milli Eğitim Bakanı, basın toplan- tısında, teknik okullara girecek olanların zekâsı dü- şük, okuma kabiliyeti zayıf çocuklar (o olmadıklarım söylemişti- Fakat uygulama karan bunun tam aksini göstermiyor mu? Eğer "Pekiyi" ve "iyi" dereceli ço- cuklar klâsik tahsile ve orta dereceliler teknik tahsile, mecburi surette ayrılacak olursa, hiçbir aile çocuğunu teknik tahsile kaydırmak için can atmıyacak ve hiç- bir çocuk da, istek ve kabiliyetleri ne olursa Olsun göğsünü kabarta kabarta teknik okullara gitmiyecek- tir. Üstelik, öğretmenlerin not (değerleri birbirine eş değildir. Böyle bir ayırma, kabiliyetlerin değerlendiril- mesi olarak ele alındığı takdirde, isabetli oolmıyacak- tır. Bundan başka, liselerdeki izdihamı teknik okulla- ra devretmekle, çocuklarımızı oOdaha iyi yetiştirebile- ceğimizi nasıl düşünebiliriz? Mevcut teknik okulların bu izdihamı karşılıyabilecek durumda oldukları hiçbir yetkili tarafından açık olarak ifade edilmiş (değildir- iyi evsafta yeni teknik okulların açılması ise, klâsik liselerin açılmasından çok daha zordur ve daha paha- lıya mal olur. Şu halde, ileriye sürülebilecek olan an- dendir ki, Milli Eğitim Bakanlığının âni uygulama ka- rarları şimdilik tahsili (o güçleştirme ve üniversitelere olan izdihamı durdurtma şeklinde görülmüş ve haklı bir endişe uyandırmıştır- oBuna başlıca, iki noktadan itiraz edebiliriz: Türkiyede orta tahsil yapmak üzere devlete başvuranların sayısı okuma yaşındaki o nüfu- sun yüzde 15'ini bulmazken bunu büsbütün azaltma yoluna gitmek doğru değildir. Çünkü, demokratik bir sistem içinde, insan haklarının emrettiği ilk prensip- lerden biri eşit tahsil hakkıdır. Oysa ki bu durumda, özel okullara gidebilecek olan daha şanslı bir zümre tahsil yapabilecek, imkânları dar olanlar ise isabeti henüz çok şüpheli test imtihanları veya bir ilkokul diploması yüzünden bu haktan mahrum olacaklardır. Görülüyor ki teknik öğretime kayma ve çocukları teknik öğretime itme çabası prensip olarak ne kadar iyi karşılanmışsa ilk uygulama kararları o kadar en- dişe uyandırmıştır. Bu sistemi daha evvel uygulamış olan memleketlerin tecrübelerinden Oo faydalanmak ve daha sabırlı bir geçiş devresini göze almak herhalde şarttır. Bu arada, çocukların hakkının yenmesine Ode dikkat etmek gerekir. Geçenlerde değerli bir eğitimcimiz, bu münasebet- le, Atatürkün 1928 yılında Meclisi açış nutkunda söy- lediği bir cümleyi tekrar ediyordu: (Büyük Ata, bu açış nutkunda, Milli Eğitim işlerinden o bahsederken, "Çok yakın bir gelecekte, Türkiyede mevcut okullar ihtiyacı karşılıyamıyacaktır. Bunun için derhal, iyi evsafta özel okulların açılması üzerinde durmak gerek- mektedir" demişti. Bu sözler bize bugün de ışık tutabilir: o Ekonomik güçsüzlük yüzünden tahsili güçleştirmektense, özel tah- sili desteklemek ve kaliteli özel okulların açılmasını sağ- lamak lâzımdır. Unutmamalı ki, eğer öğrenci başarısız- sa, bundan yalnız öğrenci değil, bütün bir sistem ve öğ- retmenler de sorumludur. Jale CANDAN AKİS/33