TÜLİ'den Haberler B' sene Kurban bayramını gene Ankaralıların birçoğu güneyde geçirdi. Gerek bayramın sikici ziya- retlerinden kaçmak düşüncesi, gerek- se sıcağın ve denizin cazibesi, en ra- hatına düşkünleri bile yollara düşür- dü. Antalyadan Mersine kadar bütün sahilde Ankara ve İstanbul plakalı arabadan geçilmiyordu. Bu arada, kırmızı plakalar da eksik değildi ta- bi... Tetkik seyahatleri bayrama rastlarsa herhalde daha istifadeli o- lur! PTT Umum Müdürü Emekli Ge- neral Enver Kutaydın da çocukları ve aile dostları Dr. Sakıp, eşi ve ço- cuklarıyla birlikte, resmi, siyah sta- ton - wagon'la Adanaya gidiyordu. Karısı Türkân Kıttaydın, başka bir aile dostları ile Konya yolundan aynı yere gidecek ve beraber dönecekler- miş, Otomobili şoför kullanıyorduysa da, yolda lâstik patlayınca, mühendis Paşamıza düştü tabii Galip Hurdam ve eşi Beyza Kar- dam Mersindeydiler. Sabiha Gökçen. Alanya ve Antalya, bu sene, daha ziyade C.H.P. lilerin istilâsına uğradı. Kemal Satır ve eşi Memduha Satır, Turhan Feyzioğlu ve eşi Leylâ Fey- zioğlu ve çocukları, Cihad Baban ve eşi Zekiye Baban, Kemali Beyazıt ve eşi Aliye Beyazıt, Antalyada buluktu- lar. Lâra plajı herhalde çoktandır bu kadar siyasiyi bir arada görmemiştir. had Baban, "Artık bizden geç- ti" dediği halde, denize girmek iste- di, fakat ne yazık ki, mayosunu ya- nına almamanın cezasını çekti. Vali- nin talimatına rağmen bayramda dükkânlar kapalı olduğu içte, bir mayo alamadı. Çok titiz olduğu için de, başka bir mayo giyemedi -Hoş, Ustada pek öyle herkesin eb- adı da uymaz ya!, ve plajda herkes- ten epeyce uzaklara açılıp, iç çama- şırı ile denize girmek zorunda kaldı. Bu arada, Zekiye Baban da, "Ben demedim mi!" demek zevki kaldı. Turhan Feyzioğlu, ailesini gezdir- mekle işi arasında bocalıyor. Her an gözü saatte. Gezme ve dinlenmeden AKİS/28 evvel Santralı, fabrikaları ve öğret- men Okulunu gezmek istiyor. Bu çok enerjik Bakan galiba, yalnız uykuda devlet işlerinden biraz uzaklaşabili- Öğle yemeğinde Şehir Kulübünde verilen ziyafete hanımlar da davetli idiler. Ama herhalde bir yanlış anla- ma olmuş olacak ki, hanımlar plaj- da kaldılar, beyler yalnız başlarına yemek yediler. Fakat akşam, Antalya nın eski CHP adayı Mehmet Pırıltının Şehir Kulübünde verdiği ziyafet çok zevkli oldu. Herkes bol bol dansedip. gündüzün acısını çıkardı. Hele Aliye Beyazıt ile Kemali Beyazıt, modern dansların hiç birini kaçılmadılar. Beyler arasındaki kılıbıklık oya- rışması da, oğrusu — görülebilecek şeydi! Tabii, yarışın başında, oAn- talyanın bu konuda pek meşhur va- lisi Nuri Teoman Paşa geliyordu. Mamafih, bir kılıbıklık müsabakasın- da süpürge kazanmış olan Efhem Ağva da Teoman Paşadan aşağı kal- mıyordu. İkisi de esası kabul ediyor- a Teoman Paşa Kılıbıklar paşası lardı da, birincilik meselesi üzerinde birbirlerine ikramdaydıla zioğlu da, herkesin bir miktar kılıbık olduğunu iddia ediyordu. Feyzioğlu, bir ara, gecenin en tatlı hikayesini anlattı. Hikâye şuydu: Bir yerde, "Kılıbıklar bir tarafa, kazaklar bir tarafa ayrılsın" demişler. (o Herkes, kılıbıklar tarafına geçmiş. o Sadece, ufak - tefek, cılız bir adam yerinden kalkmamış. "Demek, sen ha!" de- mişler. Adamcağız boynunu bükmüş: "Karım bana, ma imz karışma dedi, oraya gelemem" dem Bayramertesi, Afyondan inene istikametine, kırmızı plâkalı iki ara- ba arka arkaya geliyordu: 005 ve 024 numaralar... 005 numara, Hasan Din- çerin. Fakat İçinde şoförden başka iki küçük bey vardı, başka da kimse yoktu. 024 numara ise, güneşten yan- mış, eşarplı hanımlar ve çocuklarla dolu idi. pp verisi, Ankara, gene eski havasını yaşamıya başladı. o Gene sinemalar hıncahınç, gene tiyatrola- ra güçlükle yer bulunuyor... Bu ara- da, havalar ısınmaya başladığı için Çiftliğe, Baraja ve Gölbaşma rağbet edenler de çoğaldı. Anneler Günüydü. Cu- babaları ile B' Pazar, martesi günü çalşı, birlikte çıkan çocuklarla doluydu. Pazar gecesi, Anneler Derneği, Bul- var Palasta hiç düğün yaptı, iki kız evlendirdi. Şeminur İnancın başkan- lığındaki bu dernek sessiz, Oo fakat faydalı çalışmalar yapmaktadır. .H.P. Kadınlar Kolu da bu Pazar ra gelene kadar gazinoyu terkedeme- diler. Hakikaten enteresan bir numa- raydı, doğrusu. Çıkarken, adeta her-