18 Mayıs 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

18 Mayıs 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ss AN AT Resim Bir harika çocuk daha... (geen hafta içinde Ankarada, Sanat sevenler Klübünde açılan bir re- sim sergisi, politikaseverleri bile bir anda sanatsever yapıp çıktı. Serginin yankısı geniş oldu. Basın, sergiye, alı- şılmışın dışında, geniş yer verdi. An- karalılar hiç bir sergiyi bu ölçüde il- giyle karşılamadılar. Zamanla ilgi öylesine arttı ki, her gün saat 15'de açılan serginin bir saat önce açıl- masına karar verildi. Bir gün sonra ise, saat 10'dan itibaren serginin açık tutulmasından başka çıkar yol olma- dığı anlaşıldı. Bütün bu ilgi, sadece altı yaşında, daha okula bile başlamamış, belin- de tabancasıyla kovboyculuk oyunu İstanbul Milletvekili Dr. Suphi Şay- kamın otludur. Dr. Baykam dört yıl- dır, bir hârika çocuğa, sahip bulun- duğunu sır gibi saklamıştır. Küçük Bedri, daha birbuçuk - iki yaşlarındayken, geçtikçe birşeyler çizmeye Baykamlar önceleri, bu çiziktirme- leri, minicik bir çocuğun olağan ka- ralamaları gibi görmek istedilerse de. kısa bir süre sonra baktılar ki, bun- lar pek öyle çizektirmeye (o benzemi- or. Bunun üzerine, Bedrinin önüne kâğıtlar ve kalemler yığıldı. Yaşı büyüdükçe, küçük Bedrinin resimleri de büyüyordu. Resimler bü- yüdükçe, Baykam ailesinin hayreti, sevinci, gururu da büyüyordu. gene de kararsızdılar: o Çocuklarının gerçekten üstün bir o kabiliyeti var miydi? Çocukları üstün bir kabiliyet idiyse, ne yapmalılardı? Çocuğun e- ğitimine nasıl bir yön verilmeliydi? Resimle ilişkisinin devamında nelere dikkat etmek gerekirdi? Ardarda dizilip duran binlerce so- ru, Baykamlar! aylarca, yıllarca dü- şündürdü. Ana-baba Baykamlar, bu iğinden güç çıkılır- soruları düşüna- dursunlar, küçük Bedri kovboyculuk oyununu bırakır bırakmaz, doğruca eve geliyor, halının üzerine upuzun yatıyor, beyaz kartonlarını, rini alıyor, durmadan çiziyor, yordu. Bugüne kadar yaptığı resimle- rin sayısı belki de bini aşkındır. Ko- AKİS/24 lay, rahat çiziyordu. Yaptığını boz- mak gibi bir âdeti yoktu. Kalemi e- line aldı mı, birkaç dakika içinde kartonlar, kâğıtlar (o doluveriyordu. Bedrinin kaleminden bir şelâle gibi çizgi, desen akıyordu. Baykamlar kesin bir karara var- madan, küçük Bedrinin bu eğilimi ve çalışması üzerinde bilginlerin dü- şüncelerini öğrenmeyi doğru buldu- lar. Aldı bilginler.. Çenevre Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü Prof. Palfi'den randevu almak pek kolay olmadı. Profesörün zamanı çok doluydu. Bu, "zamanı do- lu olmak" özürü, biraz da ziyaretin sebebinden geliyordu. Prof. Paifi, ar- "— Resimlere bakmadan önce si- ze şunları söylemek isterim. Ben bir ressam ve Güzel Sanatlar Akademici Müdürü olmaktan çok, resim yapma- ya meraklı iki çocuğu olan bir baba- yım. Söyliyeceklerim, gerçek düşün- celerim olacaktır. Sizi memnun ede- mezsem, a düşmeyin. Ba- na da kızmayın Baykamlar, başları önlerinde ka- dere rıza gösterdiler. Profesör, dos- yanın kapağını açtı, bir resme, bir res- me daha, bir resme daha baktı. Du- laradı. Şöyle, yerinde kımıldandı gö- zucuyla Baykamları süzdü. Her re- simden sonra ilgisinin daha çoğaldı- ğı, gözlerinin hayretle açıldığı görü- lüyordu Prof. Paifi, özellikle renkler ve önemsizmiş gibi görünen basit kroki- ler üzerinde çokça duruyor, suluboya resimleri ve siyah-beyazları dönüp dönüp yeniden inceliyordu. Baykam- lara sadece 10 dakikalık zaman ayı- Bedri Baykam eserleri önünde Şöhretinden habersiz tık hârika çocuk resmi bıkmıştı. Baykamlar, Prof. Paifi ile görüş- mekte ısrar ettiler. Sonunda, Profesör sadece, ama sadece 10 dakika görü- şebileceğini bildirerek randevu ver- di. Baykamlar, küçük Bedrinin resim- lerini koltuklayıp, yarı umutlu, yarı umutsuz-, Profesörün yanına gittiler. Prof. Paifi, kendisine uzatılan resim dosyasının kapağını daha açmadan, Baykamlara baktı, gülümsemeye ça- lıştı. Ama ciddi bir sesle ve kesinlik- le şöyle konuştu: görmekten yn söyliyen Prof. Paifi, tam iki saat Bedrinin resimlerini inceledi ve li hayranlık dolu bir şunları söyledi: sesle ördüğüm resimlerin onaltı ila orsskiz yaşlarında bir gencin e - seri olduğu bana söylenseydi, az bulunur bir kabiliyet karşısında ol- duğumuzu belirtirdim. Ancak, altı ya şını henüz doldurmamış bir çocuğun bu çeşitten resim yapabilmesi çok az rastlanan olaylardandır. Uzun yıllar- dan beri ders almış biri gibi resim

Bu sayıdan diğer sayfalar: