İemayuü kuvveti teşkil ettiklerini anladıkları an Cuntaya hâkim olacaklardır. Türkiyede bugün, Demokrasiye karşı bir ihtilâl ohareketi içinde şahsiyetini Silâhlı Kuvvetlere kabul ettirtecek bir kimse yoktur. Bu, ilk darbeyi bir sıra darbenin takip edeceğinin şaşmaz delilidir. İktida- ra el koymak için birlikte vuruşanlar, bu sefer kendi aralarında vuruşacaklardır. Bambaşka şartlar altında kurulduğu ve Ordunun tamamı, Gençlik, C.H.P. gibi güçlü teşekküllerin tam desteğine sahip olduğu halde M.B.K. nin bünyesinde cereyan eden hâdiseler o?tada- dır. M.B.K. nin memleketi idare etmekteki başarı de- recesi de, başta Silâhlı Kuvvetler, Türkiyede hiç kim- senin meçhulü değildir. Netice, ister istemez terör olacaktır. Ama terör, kuvvet ister. Terör az zamanda yerini kaosa bıraka- caktır. Kaostan sonra Türkiyeye nenin geleceği ise meç- huldür. Bunları tahmin etmek için kâhin olmaya lüzum yoktur. Bunlar, iki kere ikinin dört ettiği kadar açık gerçeklerdir. İşte, bu gerçeklerdir ki bugün Türk Silâhlı Kuv- vetlerini demokratik rejimin sembolü olan İnönünün yanında» onun yardımcısı olarak toplamaktadır. o Tür- kiye için tek kurtuluş yolunun İnönüye savaşında des- Ti tek olmakla açılabileceğini türk subayının bilmediği- ni, görmediğini sanmak türk subayını hiç tanımamak demektir. Bugün Ordunun temayülünün memleket işle- rine zaten makül ve gerekli ölçüde hâkim olduğunu, prestijiyle Ordu üzerinde tam otorite sahibi İnönünün memleketi hem Parlâmento, hem Ordu ile birlikte çida- ei güçsüzlüğü dolayısıyla mayülü" diye satmak isteyen asker ve sivil bir takım sergüzeştçilerin yarattıkları havaya kapılmaktır. Or- dunun büyük subayı da, küçük subayı da durumu gör- mektedirler. Gençliğinin icabı daha aceleci olan küçük subayın sıkıntısı, üzerinde bulunulan yolda, bir takım anlayışsızlıklar, hatta alçaklıklar (oyüzünden kâfi sü- ratle ilerlenmemesidir ve bunda onun haklı olduğunu belirtmemek imkânı yoktur. Yoksa Ordu, yolun doğru- luğu hususunda, müessese olarak bir şüpheye sahip değildir. Zira, alternatifin ne olduğunu herkes gibi Sunay da bilmektedir. rım asırdan fazla zaman geçmiştir. İhtilâl yapacak adam beyanname da- gıtır mı? Bunun sebebi tahkikat derinleşti- rilince ortaya çıktı. Harekete karı- rışan, yüksek rütbeli hiç kimse yok- tur. Ordunun içinde ocereyanlar ve gruplaşmalar dağınıktır. Bırakınız 27 Mayısı, 22 Şubatın organizasyonu Cevdet Sunay Keçiyi sağlam kazığa bağla da.. dahi mevcut değildir. Beyanname da- ğıtılması suretiyle bir yandan Ordu ihtilâle çağırılırken, diğer taraftan da dikkat nazarının hareket üzerine çekilmesi, Ordunun bir tesanüt duy- susu içinde birleşmesi için vasat ha- zırlanması gayeleri takip edilmiştir. Tahkikat gizli kalarak Nisan ayı- nın ortalarına kadar devam etti. Firar edenler Yiüdan on gün kadar fince Gazie- mir Hava Alanına ineri bir aske- ri uçaktan biri uzun boylu, esmer ve diğeri nispeten daha kısa boylu olan iki kurmay subay çıktı. Afyon- dan gelmiş olan uçaktan inen subay- lar acele adımlarla pistte ilerleye- rek bir otomobille İzmir Askeri Has- tahanesine hareket ettiler. Subaylar- dan uzun boylu ve esmer olanı Kur- may Yarbay Talat Turhan ve diğeri ise Kurmay Binbaşı Ferhan Yırtlaş- tı. Turhan ve Yırtlas birkaç saat sonra gerekli muameleleri tamamlı- yarak hastahanedeki odalarına çekil- diler. Ancak buradaki ikametleri pek uzun sürmedi. Aradan birkaç gün geçtikten sonra, önceki haftanın or- talarında Çarşamba günü, her iki su- bay da büyük bir sürprizle karşı kar- şıya kaldılar. O gün öğleden sonra yataklarında istirahat ederken Ge- nel Kurmayın emriyle tevkif edile- rek, gene bir askeri uçakla Ankaraya gönderildiler. Bundan bir yıl önceye kadar Mil- Ti Savunma Bakanının Emir Subay lığım yapmakta olan Turhan 22 Şu- bat olayları ile ilgili, olduğu tahmin edilerek Afyonda Batı Menzili Ku- mandanlığına tayin edilmiş, ancak bazı özel sebeplerle diğer 22 Şubat- çılarla birlikte, emekliye (o sevkedil- memiştir. Bu özel sebeplerin başın- İlhami Sancar Bir polis romanı AKİS