Ss POR Haberler Adam koi sormuş: "—Sakalım ak mı, kara mı?" "— Önüne düğünce görürsün!" Devlet Bakanı, Beden Terbiyesi Müdürü ve irili ufaklı bütün yetkililer İstanbula, Türkiye - İran serbest güreş karşılaşmalarını seyir zahmetine -eksik olmasınlar- bunun için katlandılar. Ne var ki serbest güreş ekibini görüp greko - romen hakkında karar alacaklarını açıkla- yanların rakiplerine 4-2 yenilen ta- kımımızın haline bakarak yıllardır sade güreşi değil, bütün sporumuzu kemiren derdin sebebine nüfuz edip edemiyecekleri şüphelidir. Bu biraz, bakmak ile görmek arasındaki fark- tan ileri gelmektedir. Dünyayı dize getirdiğimiz 1946 dan sonra iranlı kardeşlerimize mo- dern güreşi öğretmek vazifesini biz üzerimize almış, güreşçi Saimi Tah- rana öğretmen diye biz göndermiş- tik!. "Siyah saçlı kuvvet Tanrıları" gibi insanın kanını oynatan büyük lafları bir yana koyun, 15 yıldır ci- han minderlerini kasıp kavuran biz- ler, şimdi, dünkü öğrencilerimize ba- kıp kendimize çekidüzen vermenin yolunu arıyoruz!. İşin kötüsü, bu yolu göstereceklerle, sporumuzu bu perişan hale sokanların aynı kişiler olmasıdır!.. İlgililerin bir âdeti var. (Arada bir bakıyorsunuz "mesul adam" ola- rak izlemelerden alınacak tedbirler- den söz ediyorlar. Aslına bakılırsa, bize bu "sorumlu adamlar"dan ziya- de spordaki bilgisi ve tecrübesi de- nenmiş adamlar lâzım. Bu milli maçta iranlı okardeşle- rimize 4 - 2 yenildik. Gazeteler böy le yazdı ve olup bitenleri görmeğe gi- den sorumlu kişiler de bunu böyle gördüler. Ancak gerçek olan şudur ki, türk güreşi dünkü Oo öğrencileri karşısında 8 müsabakanın sadece i- kisini kazandı ve bu cılız neticeyi "büyük bir iddiamız yok" diyen bir takıma karşı güçlükle alabildi! akvimlerin 24 Nisanı o gösterdiği Çarşamba günü, Fikret (Altınel için hiç de iyi başlamış sayılmazdı. Ağırbaşlılığı ile tanınmış bir İstan- bul gazetesinin spor sayfasına çek" tiği iri puntolu manşet, Umum Mü- dürün keyfini kaçırmağa yetmiş de artmıştı bile. Gazete sütun sütun türk sporunun yüzünün akı olan bi- nicilerimizin üzüntülerini duyuruyor AKİS/34 ve Devlet Bakanının alâkasını isti- yordu. erçekten usta ve fedakar türk süvarilerinin şikâyetleri vardı. o Bu şikâyete Umum Müdürün haksız söz- leri sebep olmuştu. Aynı gazetenin 17 Nisan tarihli sayısında yayınla- nan "hodri meydan"lı beyanatında Altınel "Bir konuşmamda söylemiş- tim, benim zamanımda turistik ge- zilere müsaade oedilmiyecek. o Pay- dos!.. Aynı zihniyetle hareket edil- Tekrarlayayım, yapılacak, tu- kabul edilmemiştir. faydalı dış temaslar ristik geziler asla!. Altınelin beşer hafızasının nisyan ile malül olduğuna inanan ekibin a- damı olduğu bu sözlerden de belliydi. Meselâ, vazifeye başladığının hemen ferdasında yalnız bileti 15237 türk lirasına mal olan yirmi günlük pek faydalı Şili gezişim, boksörlerin İs- koçya seyahatlerini ve benzerlerini hiç anmıyordu bile!.. Ancak, 1931'den bu yana her git- tikleri yerden zafer çelenkleriyle dö- nen genç, başarılı atlıların hiç bir şeyi unutmağa niyetleri (oyoktu ve sütunlar boyunca Altınele (o bunları mektedir... let ve Boksta dış temas teklifleriy- le gelmişler, Meselâ Binicilik, Bisik- kimbilir, belki de öğ- Müdürün keyfi- hatırlatıyorlar, retiyorlardı.. Umum ni kaçıran da bu idi. makul karşılanmayıp KÖŞEDEN Temasların Faydası Vildan Âşir SAVAŞIR ger müsabakalarının mânasını ve bu açıdan değerini kesinlikle ortaya koymadan ister içerde, isterse dışarda olsun, yarışma karakterli karşı- laşmaların faydasını konuşmağa imkân yoktur. Bu sebepledir ki, Beden Terbiyesi Genel Müdürünün son beyanatındaki "ancak faydalı dış temas- ların yapılabileceğini" belirten sözlerden neyin o kasdedildiğini oanlamak müşkül olmaktadır. Kaldı ki, bu sözlerin Greko - Romen takımımızın Stockholm birinciliklerine iştirakini önleyen kadardan sonra söylenmiş ol- ması, selâhiyetli kişilerin spordaki fayda unsuru üzerindeki görüşleri hak- kında daha da büyük bir tereddüte vesile vermektedir. Yapılandan ve yapılmış olandan daha iyisini yapmak için şuurlu bir mücadelenin bulunmadığı, onun yolunda plânlı, programlı, hedefi önceden tespit edilmiş bir çalışmanın mevcut olmadığı yerde beden faaliyetlerinin şekil ve mahiyeti ne olursa olsun, spordan bahsetmeğe imkân yoktur. Spo- run tarifini yapan bütün ilim adamlarının ve terbiyecilerin istisnasız bir- leştikleri nokta bu "mücadele" ve "ona hazırlık" fikridir. Siz buna tehli- ke, maddi menfaatleri reddetme, şahsın ve insanlığın yararına bir eme- lin, bir gayenin varlığı gibi unsurları, hattâ mücadelede eşitliği ve dürüst- lüğü sağlayan şartları da ilâve edebilirsiniz. Bu sebeple omüsabakalar için yapılan nazırlığın ölçüsünü veren mücadeledir demek yanlış olma- maktadır. Bu görüşten hareket edilince de -ki başka türlüsü yoktur- mü- sabakasız spor yapılabileceğine inanmak imkânı ortadan o kalkacaktır. Şayet müsabakasız bir şeyler yapılmak istenirse, yapılanın adına da spor değil, sıhhi egzersizler, cimnastik, oyun vs. demek icabedecektir. İçerde ve dışarda yapılacak spor temaslarının "faydası" spora eğitim alanındaki değerini veren şuurlu ve disiplinli hazırlıkta, teknik bilgide bu- lunduğumuz noktayı göstermesindedir. Şart eşitliği içinde yapıldıkça da istisnasız hepsi faydalıdır. Şart eşitliğini ise müsabaka talimatnameleri te- minat altına almıştır. Öyle anlaşılıyor ki, spor İdarecilerimiz "fayda"yı çalışmada ve hazır- lanmada yetersizliğimizi gizlemede buluyorlar. Bu olsa olsa - o da geçi- ci bir süre için- kendilerine faydalı olacaktır, spora değil... Yenmeyi, yenilmeyi bu açıdan değerlendirmeğe mecburuz.