hir Burakı tavsiye etti ve el altından ketme!” şeklinde bir haber saldı. An- cak, sert ve mücadeleci bir karakte- re sahip Zekâi Tabir, kendisine ve- rilen vazifeyi tereddütsüz kabul etti. Ankaraya yollanırken, "Allanın çö- lünde ne yapacaksın?" diye birçok arkadaşı alaylı alaylı güldü. Zekâi Tahir için mücadeleli yıl- lar 1925'ten itibaren Ankarada baş- ladı. Bir yandan imkânsızak içinde bir doğumevi kurmaya Oo çalışırken, bir yandan da geri bir o zihniyetle mücadele ediyordu. Bu, doğumevi kurmaktan çok daha zordu. O zaman Ankaralılar, "Karılarımızı erkek dok- tora tedavi ettirmektense, o ölsünler daha iyi"diyenbir zihniyetin esiriy- diler. Zekâi Tahir, halkın korkunç; bilgisizlik ve taassubuyla savaşmak- tan kaçınmadı. Daha iyisi bulunama- dığı için Hacı Musa mahallesinde kerpiç bir binanın yarısında kurulan doğumevi, uzun müddet, tedavi ede- cek hasta bekledi. İlk tıbbi müdaha- le, 3 Mart 1925'de, çaresiz kalmış bir ebenin getirdiği hasta bir kadına ya- pıldı. Dr. Zekâi Tahir Burak bir yan- dan doğumevini kurarken, bir yan- dan da Ankara halkının, köylülerin arasına karışmaya çalıştı. O zaman- lar Ankarada, resmi (otomobillerin dışında üç otomobil vardı. Bunlardan birisi Zekâi Tahire aitti. Zekâi Ta- hir durmadan, yılmadan, o günlerce Ankara ve civarını dolaştı. Önceleri, doktor olduğunu halka söylemiyordu. Onlara hediyeler veriyor, dostlukla- rını kazanmağa çalıyordu. Bunda başarıya ulaştı da..., Sonraları halk- ta, kendilerini sık sık ziyarete gelen bu güçlü kuvvetli adamın kim oldu- gu hususunda bir merak uyanmaya başladı. O zaman Zekâi Tahir Burak, kendisinin, Ankaralılara yardım için Hükümet tarafından görevlendiril- miş bir doktor olduğunu açıkladı. Bu- nun üzerinedir ki doğum evine yavaş yavaş rağbet artmaya başladı. 1929 yılında, doğumevi kifayet et- mediği için daha büyük bir bina bul- mak zarureti hasıl oldu. Kadınlar i- çin 15, süt çocukları için 10 yatak alacak başka bir binaya gedildi. A- radan birkaç yıl geçmeden bu bina- nın da ihtyiacı karşılamadığı anla- şıldı ve aynı semtte, çok daha geniş ve daha uygun bir bina bulundu. Dr . Zekâi Tahir Burak kısa zaman- da elde ettiği bu gelişmeyle asla tatmin Olmuş değildi. Hayalinde, bü- tün ihtiyaçlara cevap verebilecek ve her vasıtayı içinde toplıyacak örnek bir doğumevi yaşatıyordu. Böyle bir tasarı Hükümet tarafından da ele alınmıştı. Ancak, zamanın Sağlık Bakanı ile Doğumevi Başhekimi Dr. Zekâi Tahir Burak arasında, yatak sayısı yüzünden çıkan bir anlaşmaz- lık, aşılması imkânsız bazı engeller yarattı. Zekâi Tahir, en az 300 ya- taklı bir hastahane istiyordu. Bakan ise bu miktarı fazla buluyordu. Bu- gün Ankarada 300 yatağın dahi ihti- yaca kifayet üşü lü bir kimse olduğu anlaşılır. Sonra, Bakanın birdenbire değiş- mesiyle engeller ortadan kalktı o ve Türkiyede ilk doğumevinin kurucu- suna Türkiyenin en modern doğum evini kurmak nasip oldu. Dr. Zekâi Tahir Burak günlerce modern hastahane plânları üzerinde çalıştı ve Bakanlığın tayin ettiği mi- marların başına geçerek (odoğumevi- nin plânını hazırlattı. Doğumevinin temeli 1938'de atıldı. Ancak, aynı yıl başlıyan İkinci Dünya Savaşı yüzün- den dışarıdan temin edilecek sıhhi tesisatın oOgelmesi oOimkânsızlaştığın- dan, doğumevinin inşaatı 1949 yılın- da bitirilebildi. Had'; Musa mahallesindeki doğum evinde ilk tıbbi müdahalenin yapıl- dığı 3 Mart 1925'ten tam 24 yıl son- ra, 8 Mart 1949 da Ankara Doğume- vinin açılış töreni yapıldı. O gün Ze- kâi Tahir Burak çok heyecanlı bir konuşma yaptı ve kurdelenin kesil- mesini zamanın Meclis Başkanından rica etti. 300 yataklı Ankara Doğumevi Türkiyenin en modern tesisi olmuş- tu. Zekâi Tahir Burak, 1949'dan son- da Doğumevinin eleman ihtiyacını karşılıyacak bir Ebe - Hemşire Oku- lu kurdu Doğumu teşvik için geldiği An- karada gayeleri tahakkuk etmiş, bu defa Dr. Zekâi Tahir için yeni bir mücadele başlamıştı. Türkiyenin nü- fusu hızla artıyordu. zekâi Tahir Burak, 1957'den itibaren, doğumun kontrolü tezini savunmaya başladı. Zamanın hükümeti, Burakın bu mü- cadelesini ahlâk dışı sayıyordu. Bu- günse, doğumun kontrolü memleke- tin önemli meselelerinden biridir. Zekâi Tahir Burak, artık istira- hat etmek istiyordu. Sağlık Bakan- lğından emekliliğini istedi. Bunca yılık fedakârca hizmetine mukabil istediği tek şey de, göğüs hastalıkla- rı mütehassısı bulunan eşinin İstan- bula, naklini talep etmek oldu. Bu ayın ortalarında İstanbula se- len ve Fenerbahçede satın aldığı mü tavası bir kata yerleşen Dr. Zekâi Tahir Burak, "Bundan sonraki günle- rimi, çok sevdiğim denizde geçirece- gim" demektedir. Okuyucu mektubu cmuanızın 13 Nisan 1963 yi alara S haber azırlan- dâvalara eğilmeyi vazife bilen, me- selelerin m yüzünü aydın latmayı başlıca mleket e biri ole “Kabullen muamı için hem bir | m de yerine MV lüzumlu bir vazifedir. n-Yayın'da apılan Oimti- hel, yıp tamamen alimat göre cereyan etmiş, imtihanda mu- vaffak olup staj a e senelik Ba- sın-Yayın'daki hiz süresini de ikmâl a Gg < 3 iğer bir diplomamın fo- tokopilerini ilişik olarak takdim ediyorum ukarıda Oo bahsedilen ihtisası yapabilmek için yeterli dil bilgi- min bulunduğu da 750 kişinin ii tirak ettiği bir imtihan sonucun Amerikan Yardım Kurulunun Ame- rikalılardan müteşekkil imtihan he- yeti tarafın ni arkadasın ka- a'ya ihtisasa gönde- rilmesi, bu heyetin raporu ile sa- bit bulunmaktadır sın-Yayının yükse kademe- lerinin ize yardımları hususu gelince; bilâkis yazıdak iddianın am tersi yüksek liği 1 ei karsı göstermiş, ka- i ve nizamları en ince hoklarmn İni tatbik etmek su- retiyle vazifelerini a sunu da belirtmek iste- i: yazınızda emekli subay ola- rak, ia liği ben, emekli subay eğilim 1953 senesinde Genel Kurma NATO Bürosu tercüme amirliğin- den istifa etmek suretiyle. OOrdu- dan ayrıldım. Bununla beraber e- mekli subay olmak, herhalde 'her han bir meselede yetersiz olmak anlamını ifade etmez kanısındayım. Mesele, bir vazifelinin vazifesinde her hangi bir suiistimali olup ol- madığı ve vazifesinde başarısı- nın müspet olarak memleket yara- rına bulunup bulunmadığının tak- diri değil midir ? Ben, iki sene müddetle Basın- verimi yüzde otuz beş nisbetinde i husus vesikalarla Atatürk keme bağlı bir in- san olarak memleketin hizmetinde- i Haberler Bü- m ağına inanarak, yarının e, ikm ©r,"“h'ür'm “etl“er'i'm'i” . CAHİT GÜNAL AKİS'in notu: Mektup aynen konulmuştur. AKİS/23