Hadiselere Bakış Anlatmamız Gereken Husus İster misiniz sizinle beraber, 22 Mart tarihli Time mec- bir karıştıralım. 22 Mart! Bizde bazı başladığı tarih. medeni, demokratik karışıklıkların dünyanın ileri, neler oluyormuş kınız sırada memleketlerinde Mecmuanın İç Hâdiseler kısmında "Başkent" baş- lıklı bir yası. Washington'dan bahsediyor. "Fakirliğin ve cinayetin pençesinde bir şehir." Washington'un 764 bin kişilik nüfusunun yüzde 53.9'unu aç ve sefil zenci- ler teşkil ediyor. Bir büyük kısmı işsiz. Çalışanların çoğu saatte 75 sentten az para alıyor. -Paranın satın alma gücü göz önünde tutulursa, bizim 75 kuruşumuz. Altı, sekiz kişi bir odada yatıyor. İşlenen suçların nis- beti geçen seneden bu seneye yüzde 8.9 altmış. Yolda kadınların çantalarını kapıp kaçıyorlar. Turistler Ka- pitolün önünde resim çekerken tecavüze uğramışlardır. Bir kadına öğle vakti, kilisede dua ederken mıstar. Bu yüzden kiliseler kapılarını kilitlemektedir- ler. Okul yoktur, öğretmen yoktur. 280 kişilik sınıf- larda 400 kişi okumaktadır. Hocalar öğrencileriyle meşgul olamamaktadırlar. Frengi ve gayrımeşru ço- cuk adedi her yerden yüksektir. Suçlu çocukların sayı- sı mütemadiyen artmaktadır. Washington'lular "Bir dinamit fıçısının üzerinde oturuyoruz" demektedirler. Polis şehirde asayişi sağlamaktan acizdir. 1962'nin Ocak ayıyla Eylül arasında Başkent sokaklarında teh- likeli bir aletle 2280 tecavüz hâdisesi kaydedilmiştir. Bu, Amerika. Amerikaya ait başka bir haber: Boston'da on ka- dın, boğularak öldürülmüştür. Polis kaatili veya kaa- tilleri bulamamaktadır. Cinayetler hep aynı tarzda iş- lenmektedir. Halk, bilhassa yaşlı kadınlar korku ve dehşet içindedirler. haberlere geçelim. Fransada 188 bin maden iş- çisi grev halindedir. Paris sokaklarında Lorenden ge- --- grevciler 324 otomobillik bir konvoy halinde ve "Pompidou, bize para ver" diye bağırarak gösteri yü- rüyüşü yapmışlardır. Rivayete göre, Gizli Ordu men- supları polis kılığına girerek grevcilere (o saldıracaklar ve onların şiddet hareketlerine girişmelerini sağlaya- caklardır. General de Gaulle bir suikasta maruz kalma- mak için Paristen Colombey-les-Deux-Eglises 'deki evi- ne artık helikopterle gitmektedir. Devlet Bakanı ve eşi Elysces sarayından otomobille ve çok kuvvetli po- lis tertibatı altında çıkmakta, meçhul bir yerde kafi- le durmakta. De Gaulle'ler orada helikoptere (geçip yollarına havadan devam etmektedirler. Memlekette "Sempati Grevleri" hayatı altüst etmektedir. İngiltere! Ahlâk buhranı herkesi endişeye düşür- mektedir. Genç kızlar için bekâret müessesesi diye bir şey kalmamıştır. Bu atık, bir lüzumsuz fazlalık sayıl- maktadır. Mesele Basmda alenen münakaşa edilmek- tedir. İngilizler cinsi hayatlarıyla bozmuş insanlar ha- line geldiklerinden endişe etmektedirler. Canterbury Başpiskoposu bu konuda Sunday Times'a bir makale yazmıştır ştır. Denilecek ki: "İşte, çürümüş kapitalist sosyete! Durunuz, acele etmeyiniz. İşte, Komünist Cenneti Rusya- dan haberler; Orospuluk gittikçe artmaktadır. Büyük şe- hirlerden orospular çıkarılıp uzak yerlere, oSlbiryaya sürgün edilmektedirler. Bunu, Litenaturnaya Gazeta'da bir Sibiryalı kadın şiddetle protesto etmekte ve Lenin- grad orospularının 2785 mil uzaktaki irkutsk ile ci- varına gönderilmemesini istemektedir. Zira bu orospu- lar ora erkeklerini baştan çıkarmaktadırlar. Hele bun- yarın içinde Tosça diye bir genç orospu vardır ki şeh- bütün ev kadınlarının analarından emdikleri sütü burunlarından getirmektedir. Hırsızlık mı? Bir fabrikanın imalâtından bir kıs- mını kendi hesaplarına satan idealist komünist idare- ciler çeşitli cezalara çarptırılmışlardır. Siyaset mi? Knıtçef haykırmaktadır: "Parti, her hangi bir ideeolojik sallantının sımsıkı karşısındadır. Asla tam bir siyasi hürriyet olmayacaktır, hatta tam Komünizmin gerçekleştiği zaman dahi!" Bu dünya içinde -Suriye, Kore, Arjantin, Peru, Kongo, Irak, Mısır gibi devamlı karışıklık merkezleri- ni saymıyoruz- Türkiyede "Bayar Hâdiseleri" olduğun- dan dolayı çok yabancı gazete bizim için ah, vah et- mektedir ve "Hasta Adam" tabiri yeniden piyasaya sü- rülmek istenmektedir. Türkiyenin işlerinin tıkırında olduğunu iddia etmek için deli olmak lâzımdır. Ama hâdiseleri gören, bilen, değerlendiren herkesin üzerin- de ittifak ettiği nokta "Bayar Hâdiseleri"nin bir sıh- hatsizlik değil, sıhhat işareti olduğudur. Buna rağmen Yabancı Basın bizden çok daha telâşlıdır, meraklıdır, heyecanlıdır. Niçin? Bir defa, bizim Basın Yayının dış teşkilâtının sıfır olduğu açıktır. Dış teşkilât böyledir de, iç teşkilât iyi midir? Onun da durumu sefalettir. Menderesten sonra unutulmaz Ahmet Yıldız, arkadan birbirinden perişan iki Bakan, Basın Yayının canına ot tıkamışlardır. Dü- şünmek lâzımdır ki bugün Türkiye Cumhuriyetinin Ba- sın Yayın Bakanı o zattır ki 27 Mayıs günü Mendere- sin Milli Emniyet Başkanı bulunuyordu ve o gün ihti- lâl kopmuştur! Dirayet, feraset ve basiretin parlak ör- neği! a, temelde bir anlamama bizim hakkımızdaki yayınların esas sebebini teşkil etmektedir. Türkler Demokrasi yapacaklar! Deli saçması!" Bu inanç, ya- bancıların yüreğine hâkimdir ve bunu aramızda yaşa- yan kordiplomatik mensuplarında bile sezmek lâzım- dır. Bunlar anlamamaktadırlar ki Fransada, Belçika- da, İsveçte bir nümayişin manası, önemi neyse Türklye- dekininki de odur. Ne eksik, ama ne de fazla.. İşte bu- nu kabule yanaşmamaktadırlar. Böyle şeyleri "medeni toplulukların lüksü" saymaktadırlar. “Türkler Demok- rasi yapacaklar! Deli saçması!" O yüzden de her ha- disede, kendi peşin hükümlerini doğrulayacak deliller aramakta, bulamazlarsa uydurmaktadırlar. Kızalım mı? Hayır. er imiz anlatalım endimize ve başkalar "Ya anlıyorsunuz, biz Demokrasi yapabiliriz, yapacağız. Buna lâyığız." AKİS/19