HAFTANIN İÇİNDEN "Buyur, atla aslanım!,, A dına ister "İlk Cumhuriyetin Devamı", ister "İkinci Cumhuriyet" densin, yeni Anayasa ile açılmış olan devrin hükümetlerinin siyasi af İle ilgili (taahhütleri yerine getirilmiş bulunuyor. "Birinci derecedeki sorum- lular"ın dışındaki, politikacı veya memur, bütün suç- lular affedilmişler ve serbest bırakılmışlardır, Bu, çok kimsenin sandığının aksine, bir büyük tasfiyedir ve ge- ne çok kimsenin sandığının aksine, gerçekleştirilmesi kolay olmamıştır. Hafıza ! beşerin nisyan ile malül ol- ması insanları yanıltmamalıdır. Bugün, "22 Şubatçı" diye bilinenlerin tutumları, davranışları ve hisleri ne olursa olsun, 22 Şubat ismet İnönüye karşı değil. Kay- serinin kapılarını açtırmak isteyenlerle karşı yapılmış- tır ve o günlerin Harbiydiler!, bir yıl İçinde "22 Şubat- çı"ların nereden kalkıp nereye vardıklarını şöyle bir dü- şündüklerinde, herkes gibi Harbiyelilerin de lal aldatılamayacakları hulusunda samimi bir nca var-, mak imkânma sahiptirler. Ekim ayının gösterileri de, kendi çevrelerini "millet ekseriyeti", "vatandaş kütle- si", "halk" zannedenleri ve memlekette o çevrenin his- lerinden başka his bulunmadığını sananları uyarmalıdır. Buna rağmen, "parmak kaldırdıklarından dolayı demir parmaklıkların gerisinde bulunanlar" ile "emir kulu, olduklarından hüküm giyenler" ailelerinin yanına iade edilmişlerdir. Türkiyıede siyasi af konusu, bu suretle kapatılmış olmaktadır. Türkiyede yeni şartlar yaratılmadıkça, her halde İsmet İnönünün af lâfını ağzına almayı asla, am asla kabul etmeyeceğini, edemeyeceğini, o kabul etse de bunu kendisine bağlı kuvvetlere kabul ,ettiremeyeceği- nl herkes bilmelidir. O bakımdan, eğer "mazinin yaraları- nın sarılması"nı samimiyet'e ve bir politika yatırımı ola- rak değil, şahsen sevdikleri bir takım kimselerin hürri- yetlerine kavuşturulmaları için istiyenler varsa onlar Türkiyenin yeni şartlarının yaratılmasına çalışmayı ilk hedef bilmelidirler. Bugün, öyle bir noktaya gelmiş bulunuyoruz ki ba- zı gerçeklerin açık açık bilinmesinde fayda vardır. Af, hiç bir zaman Türkiyenin Meselesi olmamıştır. Fakat Türkiyenin Meselelerine eğilinemediği veya eğilinmesi- n fırsat verilmediği için af, dolayısıyla, su üstüne çık- mıştır. Hayatından memnun olmayan vatandaş, affı bu memnuniyetsizliğin bir İzhar vasıtası olarak görmek- tedir. Eskl devir hasreti de bunun neticesidir. düzeltilemediği müddetçe bu azalmayacak, Herkes de affedilse, memnuniyetsizlik bu sefer "bunlar siyasi haklarma kavuşturulmalıdır" sloganı altında or- taya çıkacaktır. Eskiler siyasi haklarma kavuşturulsa- lar "bunlar yerlerine İade edilmelidirler" etiketi mem- nuniyetsizliğin üzerine yapıştırılacaktır. Memnuniyetsiz- lik devam edince bu sefer, "onları yerlerinden alanlar cezalarım çekmelidirler" sözü revaç bulacaktır. Metin TOKER Restorasyon "Eski devir"i getirecektir ama, "Eski devir" de 27 Mayısı tekrar yaratacaktır. Demek oluyor ki, Af Edebiyatı ile memleketin İtil- mek istendiği nokta bir fasit dairedir. Bu çocukça tak- tiği görmemek için, gerçekten çocuk olmak lâzımdır. Yılların İsmet Paşasını çocuk sanmak İse, biraz müba- lâğa sayılır. Nitekim bunu gördüğü içindir ki İsmet Paşa, son Bayram Demecinde Türkiyenin meselesinin ekonomik ve sosyal memnuniyetsizliğin bertaraf edil- mesi olduğunu söylemiş, "Ben Türkiye için bundan baş- ka mesele bilmiyorum" demiştir. Bu, İsmet Paşanın, af lâfnı hiç ağıza almaksızın 5 Yıllık Kalkınma Plânının İlk senesini ciddiyetle, dikkatleri dağıtmaksızın, gay- retleri teksif ederek uygulama e türkçe İfade- sidir. Türkçe Mİ e a İmkân olmamak gerekir. Alican i, Parlâmento, demokratik sistem esasına dayanan siyasi çevreler her halde türk- çe bilmektedirler Diyorlar ki: "Parlâmentonun ekseriyeti, siyasi af taraftarıdır !" Mükemmel. O halde, Parlâmento siyasi affı çıkartır. Buna, bir mani var mı ? Ama önce, bu Si- yasi affı uygulayacak bir ekseriyete dayanan Hüküme- ti, onun başkanını bulur, sonra siyasi affı çıkarır. Her halde, Parlâmentoda bulunduğu bildirilen ve aslında geli edilen ekseriyet bu Hükümetin İnönü Hükümeti. başkanmın İsmet İnönü olmayacağını kati şekilde bilmelidir. Gümüşpala veya Alican, yahut Nihat Erimin nesi vardır ki ?. İşte, pırıl pırıl Başbakan- lar. Kurarlar hükümeti, İnönü ile C. H. P. de muhalefet görevlerini yerine getirirler, hem de siyasi af çıkar ve memleket ihya olur. Diyorlarki: "Memleketin ekseriyeti, siyasi af ta- raftarıdır!" Daha da mükemmel. Parlâmentoda ekseri- yet bulunmadı mı, İnönü üzerinde tazyik yapılır. İnönü Demokrasinin taraftarı ve şampiyonu değil mi? O ya- şasın diye. Koalisyon devam etsin diye har fedakârlığı yapacaktır. Bu teklifi de kabul eder! Bu mantıkta bir tek hata vardır: İnönü, milletin ekseriyetinin memleke- tin kalkınması ve refah değil de. siyasi af taraftan ol- duğunu milletin ekseriyetinin söylemesi (o taraftarıdır. Bu, yeni umumi seçimler demektir. Millet bunu teyit eder, o programla kim gelirse affı çıkarır, hattâ çıkan- ları bas tacı da eder. İnönü diyor ki; "Bu pencereden atlayanın, bence kafası kırılır!" Ona diyorlar ki: "Yok, yok! Sen halt- ediyorsun Sen atlamak istemiyorsun da, ondan... Atla- yana hiç bir şey olmaz. Haydi, atla!" Herkes emin olabilir ki, İnönü şu mantıki cevab" a, "O halde, buyur sen atla, aslanım!" , af konusuyla ilgili hiç bir pazarlığın dahi, mem- lez işleri iyiye gitmeden kabul edilmeyeceği' demek- tir. Ama işler iyi gitti mi, af kendiliğinden ve hiç kim- seye, İsmet Paşaya dahi ihtiyaç bırakmadan gelecektir. AKİS/7