terliği e. ha halde mu- hafaza eden i Osma -İhtilâl- den sonra Mal im ilk askeri va- lisi ve ancak Eminsu olduktan son- ra "gerçek siyasi temayül"ünü keş- feden bir emekli albay- daha ihti- yatlı konuştu; "“— Yok canım, öyle şey olmaz! Am m bir vatandaştır. Gelir, seriye kaydolunur. Buna kimse bir şey söyleyemez.. Buna mukabil, A.P. ye eski D.P. den naklolunanlar hiç bir şüpheye mahal bırakmayacak katiyetle ko- nuştular: "— Türkeş, içinde bizim bulun- duğumuz bir partiye giremez!" Bu, "O girerse biz çıkarız" ma- nasına da gelmektedir"Onu iste- yen, A.P. den çıkar, gider" manası- na da.. YURTTA OLUP BİTENLER Zaten Türkeşin gelişiyle A.P. i» çinde hadiseler, öyle bir istikamette gelişmektedir. Bir Mesih veya bir Fatih gibi gelip bütün Türkiyenin alâkasını bir anda toplayacağını ha- yal eden Türkeşle arkadaşları, u- yandırdıklan tek alâkanın A.P. için- deki bu gelişmenin neticesi olduğu- nu gördüklerinde başlarından aşağı bir kova soğuk su yemişe döndüler. Hitler, Şarlo ve Türkeş a Türkeşin Türkiyeye geliş tarzını, bu münasebetle İstan bulda düzedlönsn mizanseni, silamiz cağızın "Türk milletine (obeyanna- mesini ciddiye almanın, bunlara bakıp ta gülmemenin elbette ki im- kânı yoktur. Hem kahramanımız, hem çevresi insanda Şarlonun bir filmini seyrediyor intibaıı bırak- maktadır. Gerek tipler, gerek vaka son derece komiktir. O selâm tar- zı, derlenen bir avuç adama yaptır- tılan nümayişin havası, o Mesih e- dası, büyüğümsü sözler, gözlerin i- çine baka baka tahrif edilen ger- çek ve o fütursuz demagoji, hele sıçrayıp bir hamlede feza çağına Türkiyeyi şıp diye ulaştırma vaadi hâdisenin mahalli olarak Bakırkö- yü Topkapıdan çok daha uygun ha- le getirmektedir. Meşhur "Ülkü ve Kültür Birliği"nden açılan bahis i- se, müstakbel rejimin karakterini hiç bir yanılmaya meydan verme- yecek açıklıkla çizmektedir. Kah- ramanımız ve başlarına vurmuş a- teşle gözleri parlayan ideal arka' aşları -Ah, bunların içinde o pro- fesörlere ilim, basın mensupların gazetecilik, büyük (kumandanlara askerlik, öğretmenlere eğitim hak- kında konferanslar vermekten çe- kinmeyen, İhtilâlin "Harika Ço- cuk"u Muzaffer Özdağ bile vardır- Türkiyeyi bir paramiliter teşkilât i- çinde nizama sokup onu kaz adım- larıyla "çağdaş uygarlık (o düzeyi" ne ulaştıracaklardır. Manzaranın gerçekten ciddiye alınacak bir tarafı mevcut değildir. Ama, aklı başında herkesin bil- mesi lâzımdır ki 1930'lara kadar Almanyada Hitlerle arkadaşlarının da ciddiye alınan bir tarafı yoktur. Hattâ 1932'de, 1933'de, bütün göz- lerin açılması gereken bir sırada Hitlere iktidar "Bırak o manyağı, vizyoneri! Onu yola getirmek na- sıl olsa kolaydır** diye verilmiştir. Hitleri Almanyanın ve ünyanın başına, 1930'lardan önceki Alman- yanın bir takım çevrelerinin alçak- lığı, uyuşukluğu, pısırıklığı ve aynı ideale sahip olması gereken kimse- lerin küçük hesaplar, şahsi mesele - ler ve teferruat dolayısıyla birbir- lerini yemeleri belâ etmiştir. Aslın- sırtlarında iktidara götürenler an- cak iş işten geçtikten sonra ayıl- mışlardır. Böylece, tarihin inanıl- maz maceralarından biri hayretten açılan gözler önünde pek âlâ ger- çekleşmiş, yaşanmış ve mukadder sonuyla bitmiştir. Türkeşin bizim toplumumuzda bir Şarlo mu, yoksa bir Hitler mi olacağını bizim davranışlarımız ta- yin edecektir. Ama bizim önümüz- de bir Almanya Tecrübesi bulundu- ğuna göre, sonradan kafa dövecek- lerimiz almanlar gibi “Ne bilirdik ki.." mazeretine de sahip olmaya- caklardır. Hitler — Türkeş — Şarlo Trio AKİS/