MUSİKİ Konserler Norveçli şef Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Kon* ser Salonuna gidonlar, ak saçlı, geniş alınlı, kırmızı yüzlü, iri yapılı bir adaman şef kürsüsünden yönetti- ği konserleri izlediler. Bu adara "mi- safir şef" Oivin Fjeldstad'tı, Norveç Büyük Elçisinin özel aracılığıyla iki konser yönetmek ve norveç sanat müziğini türk halkına tanıtmak ama- cıyla Ankaraya gelmişti. Her ne kadar norveç müziğinden verilen örnekler Grie; -Ankaralı müzikseverlerin zaten ezbere bildik- leri- bazı eserleriyle bu ünlü beste- cinin -onun kadar ünlü olmayan. İki çağdaşının iki parçasına inhisar et- tiyse de, Ankaralılar Grieg'in nasıl çalınacağını -daha doğrusu çalınma- sı gerektiğini- izlemek imkânına ka- vuştuklarından konserlerden yine de memnun ayrıkdılar. Salı ve Cuma ak- şamları verilen iki konsere solocu o- la-ak iki de piyanist katıldı. İlk konserin programında Grieg'- in "Senfonik danslar"ı, Beethoven'in “3. piyano konçertosu", Halvorsen'in "1. Rapsodi"si, Svendsen'in "Artist- ler Karnavalı" ile yine Grieg'den bi- rinci ve ikinci "Peer Gynt" süitlerin- den seçme bölümler vardı. Beetho- ven'in konçertosuna solocu olarak Kurt Bauer katıldı. Bir önceki kon- serin programında "büyük alman pi- yanisti" olarak takdim edilen bu genç adamın haftanın ikinci konserine ka- tılan Ergican Saydamdan niçin bir “büyük" deyimiyle (o ayırdedildiğini dinleyiciler bir türlü anlayamadılar. Ne üstün bir tekniğe, ne dinleyeni büyüleyen bir ifade gücünü hattâ ne de normalin üstünde bir müzik ha- fızasına sahip bulunmadığı hemen belli olan bu "sert imalât" piyanistin geride bıraktığı izlenim de sadece, onu, sürçtüğü anda, norveçli şefin mahirane kurtarışı oldu Norveç inüzik sanatının örnekle- rine gelince, norveçli şefin progra- mına aldığı ilk eser olan "Senfonik danslar", Cumhurbaşkanlığı oOrkes- trasının bir zamanlar çok çaldığı, fa- kat sonradan pir köşeye atılan re- pertuvar bölümlerindendir. Norveçli şef, repertuvarm bu "bir köşeye bı- rakılmış" parçasını iyi bir şekilde di- riltmeği başardı. Grieg'in aa Halvor- sen'le Svendse sevimli, fakat AKİS/30 folklor değerinden öteye pek büyük bir önemi bulunmayan iki orkestra eserinden sonra yine Grieg'in çok ta- “Peer Gynt" süitlerinden , "Ose'nin ölümü", "Anitra' "Dağ Kıralının Mağarasında" adlı bölümler bir süit şeklinde sunuldu. Önceden Cumhurbaşkanlığı Orkestra sından birçok kere ve -Dr. Praetorius ile Hermann Scherchen de dahil- çe- şitli şefler yönetiminde aynı eseri dinlemiş olanlar, ifade ve icra mü- kemmelliği yönünden hiç ummadık- ları bir sanat olayına tanık oldular. Temcit pilâvı Ankarada bu müzik sezonunun bir özelliği, dünyanın hiçbir osanat merkezinde rastlanamayacak şekil- de bazı "beylik" eserlerin konser programlarında tekrar tekrar yer al- masıdır. Gerçekten Beethoven'in "eg mont üvertürü"yle başlayan müzik mevsiminde Cemal Reşit Reyin Or- kestrayla verdiği konser de aynı u- vertürle başlatıldı. Julius Katchen'- in 2. piyano konçertosunu çaldığı konserden tam bir ay sonra aynı sa- londa hârika çocuklarımızdan Verda Erman da aynı besteyle sanatını gös- termek üzere sahneye çıktı. Norveç- li şef Fjeldstad'ınki ise hepsini bas- tırdı, İlk konserini Peer Gynt'tan seç- melerle bitiren üstad, üç gün sonra ikinciyi, aynı eserle başlattı!.. Aca- ba ilk konserinin olumlu sonucunu ikincide de böylece devam ettirmek mi istiyordu? Hele, Cuma günü kon- serin ikinci bölümünü (dinleyenler, norveçli şefin böyle bir desteğe hiç de ihtiyacı bulunmadığı kanısına var- dılar. İkinci konserin ilk bölümünde Grieg'den ikinci olarak, çok tanınan ve sevilen "La minör konçerto" ça- lındı. Solocu genç piyanist Ergican Saydamdı. Onaltı yıl önce Saray Si- nemasında tertiplenen bir Üniversi- telerarası öğrenci konserinde dikka- ti, bilhassa çaldığı Schumann parça- sındaki olağanüstü hisli çalışıyla, ü- zerine çeken bu genç istidat, aradan geçen sürede boş durmadı. Ertesi yıl İstanbul Filarmoni Derneğinin mü- kâfatmı aldı. 1953 yılında ise hem Hukuk Fakültesini, hem de İstanbul Konservatuvarını bitirerek altı yıl- lık bir müzik öğrenimi için Alman- yaya gitti. Orada da başarı basa- maklarında adım adım yükselmeğe devam eden Saydam, Avrupanın bir O. Fjeldstad Heybetli bir şef çok büyük resitaller verdi. şehirlerinde Bu başarılı sanat hayatının son merhalesi olarak öğretmenliğe baş- layan piyanist, bir yandan da konser faaliyetine devam etmektedir. Ancak, şunu belirtmek doğrudur: Saydam Cuma akşamı formunda de- ğildi... Daha ilk "talihsiz" başlayarak aksayan tekniği, heyecan veya diğer bir sebeple bir türlü istik- rara kavuşamayan ritmi, dinleyenler- de pek de iyi izlenimler bırakmadı. Bunun yanısıra, solocunun duygulu ve yumuşak çalışı birçok tenkid ok- larını geri çevirmeğe (yardım etti; genellikle, Saydamın konserinin ba- şarı derecesini ortanın azıcık üzeri- . ne çıkardı. , Konserin son bölümünde çalınan Brahms'ın "Dördüncü Senfoni"si bil- hassa ilgi çekiciydi. Bunda şef EJel- dstad'm payı büyüktür. Ankaralı müzikseverler özellikle sahnede he- yecansız, rahat bir şeklide, gereksiz hiçbir hareket yapmadan, sade ve gösterişsiz işaretlerle orkestrayı yö- neten bu değerli sanatçının orkestra- yi provalarda ne büyük bir titizlik- le çalıştırdığım bu senfonide daha i" yi anladılar. Böylece, “entonasyon hataları", “çalgıların eskiliği" falan gibi sebeplere yorulan üfleme çalgı- ların (o falsolarının o giderilebileceği, hattâ bunların kusursun da çalabile- ceği, ancak bunun için metodlu ve yoğun bir çalışmanın ilk şart olduğu bir kere daha anlaşıldı.