HAFTANIN İÇİNDEN Peruda, Arjantinde... Geçen Temmuzda, Peruda seçim yapıldı. e Seçimleri A.P.R. A. diye anılan partiyle onun başkanı Haya de la Torre kazandı. A. P. R. A. ile Ordu arasında, unutulmaz bir kan dâvası vardır. 1532 de 'apristler", Trujillo şehrinde bir subay katliamı yapmışlardır. Bu katliam üzerine Ordu çok kanlı bir intikam almış, göm- leğinde tüfek taşıdığına dair kayış izi bulunan binler- ce aprist kılıçtan geçirilmiştir. 1932'den bu yana A P.R. A. değişmiş, apristler değişmiş, liderler değiş- miştir. 1932'den bu yana Ordu değişmiş, subaylar de- ğişmiş, komutanlar değişmiştir. Ama iki teşekkül a“ rasındaki uçurum kapanmamıştır. Nitekim muntazam fasılalarla subaylar hep birlikte 1932 Katliamını ha- tırlatırlar, aprist militanlar onu takip eden intikamın dehşetini hiç bir zaman unutmazlar. Seçimlerin sonucu belli olduğunda, bunların ilânına vakit bırakmaksızın, 18 Temmuzda Orda idareye el koydu. Bunu, Ordudan bir Junta yapmadı. Ordu, mü- essese olarak, harekete geçti. İdare, Başkomutanın başkanlığında Kuvvet Komutanlarından teşekkül eden dört kişilik komiteye bırakıldı. Hedef, seçimleri 1965 Haziranında yenilemek ve memleketi kurulacak par- lemanter iktidara bırakmaktır.. Ama, o seçimlerde de oyları A.P.R.A. ile Başkanı alırsa ne olacaktır? Pe- ruda, cevabını kimsenin bilmediği sual budur. Muhak- kak olan, Ordunun Peruda asla bir A. P. R. A. iktida- rına müsaade etmeyeceğidir. Hadise Arjantinde daha önce cereyan etti. Seçim- leri, Ordu tarafından devrilmiş bulunan Peronun ta- raftarları kazanınca Silâhlı Kuvvetler Cumhurbaşka- nı Frondizi'den bunların iptalini istedi. Frondizi rıza göstermeyince Ordu onu da devirdi ve iktidarı, kendi emrinde çalışması şartıyla Guido'ya verdi. Yeni seçim- ler yapıldığında gene peronistler kazanırlarsa ne ola- caktır, meçhuldür. Her halde, böyle bir neticeyi geçen defa kabul etmemiş olan Ordunun bu defa "Milli İra- dedir" diye boyun Ga o sanmak kolay değildir. Nitekim şimdi Ordu, ümüzdeki günlerde seçimlere gidilmesini, fakat dizi peronistlerin katılmasının yasak edilmesini istemektedir. Peru ve Arjantin, iktisaden az, sosyal cepheden kâ- fi derecede gelişmiş milletlerin bir idare sistemi bul- mak bakımından çektikleri sıkıntıyı gözler önüne ser- mektedir. Demokrasi diyorsun. Bir demagog çıkıyor Halin, ucuz politika ile avlıyor. Enflasyona gidiyor. Bir vurgun devri açarak her sokakta onbeş milyoner yetiştiriyor, fakat bütün ekonomik kaynakları kurutu- yor. O zaman memleketin idaresi güçleşiyor. Demagog isteristemez diktaya sapıyor, hürriyetleri kısıyor. Top- lum, buna tahammül edecek seviyenin üstüne çıkmış. Metin TOKER Silâhlı Kuvvetler harekete geçiyorlar ve Diktatörü de- viriyorlar. Diktatör devriliyor. Ama, şimdi ne yapılacaktır? Ordularda derhal iki ciddi temayül beliriyor. Bir kı- sım subaylar "Biz idare edelim" diyorlar. Bu, deflen- memiş değildir. Netice, hiç bir yerde felâketten başka şey olmamıştır. Zira, bir defa, devlet idaresi uzaktan göründüğü kadar kolay iş değildir. Tecrübesiz subay- lar, az gamanda bütün İtibarlarım yitiren hatalı tasar- ruflarda tutunuyorlar. Menfaat grupları, onları politi- kacılardan bile çabuk ve kolay avuçları içine düşürü- yor. Güçlükler, zulme karşı milletin ayaklanmasını temsil ederek İktidara gelen subay - idarecileri şampi- yonu oldukları hürriyetleri bir bir boğmaya mecbur ediyor. Eskisinden feci bir karanlık memleketin üzeri- ne çöküyor. Bizzat Ordunun içinde bu başarısız su- bay idarecilere karşı cereyan başlıyor. Yeni junta- lar kuruluyor ove kaçınılmaz "Albaylar Boğuşması" kardeş kavgalarının temeli oluyor. Milletle Ordu boğaz boğaza geliyor. Bu denendiği içindir ki Ordularda "Biz idare ede- lim" tezi bir küçük ekalliyet tarafından benimseniyor geniş ve kuvvetli ekseriyetler "Bizi demokratik sistem- den başkası paklamaz. Memleketin dertlerine çare bu- lacak bir iktidarı demokratik tarzda işbaşına getire- lim. Seçimlere gidelim" fikri etrafında birleşiyorlar. Peruda, Arjantinde olan budur. Ama halk, Diktatörün devrilmesiyle yeni seçimler arasında bir şey yapılama- dığı, hattâ işler daha kötüye gittiği için sandık başına çağırıldığında oyunu eski iktidar veya onun taraftar- ları lehine kullanıyor. Diktatör baştayken ona aleyh- tar bulunanlar bile, hafıza-i beşer, hele az gelişmiş memleketlerde, gerçekten nisyanla malül olduğundan “Ah, o ne adammış" tarzında bir siyasi inanç defor- masyonundan kendilerim kurtaramıyorlar. Milli Mor le, arzulanandan başka şekilde tecelli ediyor. Ortaya çıkan, bir fasit dairedir. Zaman zaman "Or- du perde arkalında kalsın, teknisyenlerden müteşekkil bir iktidar ekibi kuralım, onlar politikacıların tasallu- tundan masun olarak çalışsınlar bir çeşit Kurucu Mec- lis onları denetlesin, şartlar iyileşince seçimleri yaptıra- lum, o zaman halk eskinin hasretini çekmez, oyunu doğru istikamette verir" gibi bir çocuğumsu temavül askeri çevrelere hakim oluyor. Arjantindeki gibi.. Sim- di Peru da aynı yola sapıyor. Temayülün çocuğumsu tarafı şudur: Perde arkasından idare olmuyor. Kuv- vet gerçekte kimin elindeyse, son söz daima onun o- luyor ve maskeli askeri idare maskesizden de kötü sonuç veriyor. itekim Arjantin böyle bir çıkmazda dır. Politikacının tasalludunun yerini üniformalının fa- salludu alıyor. AKİS/9